Geçtiğimiz gün anız yangınlarına dikkat çekmek için köylerin kırsalını dolaşmıştık.
Akuba köyüne vardığımda, çocukluğumun o güzel günleri bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden…
Köyde öten horozların, böğüren ineklerin sesine bile hasretmişim meğer…
O sesler bana bir melodi gibi geliyordu…
Yanımdakilere de hissettirmedim ama öyle duygulandım ki bilemezsiniz…
Ne zaman bir köye gitsem, çocukluğum aklıma gelir ve kentin talihsiz çocuklarına yanarım…
Gerçekten de kentin çocukları talihsizdir, çünkü doğayı bilmeden, görmeden büyüyorlar…
Çocukluğumun bazı evrelerini köylerde geçirdiğim için çok şanslıyım ve çok mutluyum.
Çocukluğumun mazi derelerine gittiğimde bir yandan o güzel günlerin geride kalmasından üzüntü duyar, öte yandan ise son derece sevinirim…
Sevinirim çünkü o güzel günler sayesinde doğayı yakından tanıdım…
**
**
Çocuklarımzın köylerden,
doğadan,
topraktan,
ormanlardan,
şırıl şırıl akan derelerin sularından,
kırlarda uçan rengarenk kelebeklerden,
kekliklerin ötüşünden,
kuş ve kekliklerin yuvalarından,
yuvalarındaki yumurtalarından,
yumurtalardan çıkan yavrulardan,
kuzuların melemelerinden,
hayvanların rengarenk yaşamlarından,
her baharda neşvu nema bulan börtü ve böceklerden habersiz şekilde büyümelerinden,
bunları sadece görsel araçlarla tanımalarından üzüntü duyuyorum…
**
**
DOĞAYI BİLMEYEN NESİL!..
Bu meseleleri sık sık işlemek gerekir. Çünkü çocuklarımıza yazık ediyoruz. Tekrara düşsem bile hoş görerek değerlendirmelerimi okuyun derim…
Fırsat buldukça kentin gürültüsünden, kirliliğinden uzaklaşıp, kırsala çıkıyorum. Çocukluğumda tanık olduğum doğanın büyüleyici güzelliği, o muhteşem döngü beni cezp ediyor…
Bizler şanslı bir kuşak insanlarıyız…
Çünkü doğayı biliyor ve tanıyoruz…
Ancak yeni nesiller çok şanssız. Çünkü doğayı bilmiyorlar, tanımıyorlar…
Doğayı bilmeyen, tanımayan yeni nesiller için kahroluyorum…
Hayat meşgaleleri nedeniyle çocuklarımızla yeterince ilgilenemiyoruz…
Hal böyle olunca doğayı, çevreyi bilmeyen, tanımayan nesillere kıyıyoruz…
Çocuklarımız kent hayatına adapte olmuşlar.
ÇOCUKLARIMIZA SORALIM…
Eminim ki kentlerde gözlerini açan ve büyüyen yeni nesil, büyük çoğunlukla derelerde şırıl şırıl akan sulardan, kırlarda uçuşan o güzelim rengarenk kelebeklerden habersizdirler…
Çocuklarımıza, hatta gençlerimize soralım; dağlarda açan nergisleri, dere kenarlarında boy veren menekşeleri tanıyorlar mı?
Hangi çocuğumuz kekliklerin, kartalların yuvalarındaki yumurtaları veya civcivleri gözleriyle görmüş?
Hangi çocuklarımız yeni doğan ve meleyen kuzuları ve oğlakları kucağına almış?
Bakınız, çocuklarımdan biliyorum; gökyüzünü tanımıyor, büyük ayı, küçük ayı nedir bilmiyor, çoban yıldızından habersizler…
Bir keresinde yaz ayında köydeki bir akrabama misafirliğe gittiğimizde, Kürdçe ‘Kadız’ dediğimiz ‘Samanyolu’nu gören çocuklarım, sevinçten adeta uçuyordu…
Kızım, “Baba bu köyde gökyüzünde ne kadar çok parlak yıldız var böyle” diye konuşmuştu…
Kentin ışıklarından semayı, gökyüzünü net göremiyor, yıldızların göz kırpmalarına şahit olamıyoruz…
Batman kent merkezinde yaşayan çocuklar gökyüzünü net göremiyorlar…
Çocuklarımız,
kentin ışıkları nedeniyle gökyüzündeki güzelliği,
milyarlarca parlak yıldızı,
samanyolunu,
büyük ayı,
küçük ayı,
yıldız kümelerini,
kutup yıldızını göremiyorlar…
Batman’da doğmuş ve lise çağına gelmiş çocuklarımız bütün bu güzelliklerden mahrum kalmışlardır. Belki okudukları kitaplardaki bilgilerle gökyüzünü biliyorlar.
Bu yorumu yaparken lise 2. sınıf öğrencisi oğluma Samanyolu, büyük ve küçük ayı hakkında sorular sordum. Net tarif edemedi.
Çünkü kitap, ansiklopedi ve google bilgileriyle bana tarifler yaptı.
Gerçekten kentin ışıkları nedeniyle gökyüzündeki güzelliklerden mahrumuz…
Küçük çocuklarınıza sorunuz; Samanyolu ve gökyüzündeki yıldızları görebiliyorlar mı, tanıyorlar mı?
Sırf gökyüzünü tanısınlar diye çocuklarımızla bulutsuz bir gecede kentten uzaklaşalım. Bu onların ruh sağlığını olumlu yönde etkileyecektir.’
Evet, gerçekten de bunu yapalım. Geçtiğimiz günlerde çocukluğumda iki yıl kaldığım köyümü ziyaret etmiştim.
İlkbaharın muhteşem güzelliği, büyüleyici manzaralar beni sevince gark etti…
O ne muhteşem güzelliklerdi ya Rabbi…
Yemyeşil bitki örtüsü gerçeğine tanık oldum…
Ağaçlar yeşil örtüye bürünmüş, alıçlar beyaz çiçekleriyle süslenmişti…
Artık tazeliğini yitirmeye başlayan bademlerin tadına doyum olmuyordu.
Tepelere yayılan büyük ve küçükbaş hayvanlar çok güzel görüntüler oluşturmuştu…
Beton kentin gürültüsünden uzak iki gün geçirdim…
Evet, doğayı bilmeyen, tanımayan bir nesil yetişiyor. Doğayı tanımayanların şefkat ve merhamet duyguları körelir.
O nedenle diyorum ki, doğayı bilmeyen nesil yetiştirerek, onlara yazık ediyoruz…
Çocuklarımızı kırlara götürelim, ayakları toprak ve yeşillik görsün…
İlkbaharlarda dere kenarlarında şırıl şırıl akan sulardan kana kana içsinler…
Onlara doğadaki hayvanları tanıtalım, korunmalarının önemini anlatalım…
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi duyarlı olmaya davet ediyorum.
Not, bu yazı önemine binaen bir tekrardır.