Teknolojinin, internet çağının hızla geliştiği, ilerlediği dünyamızda her ne kadar öğrencimize ait notları karne günü gelmeden önce E-okul sistemi üzerinden görebilme şansını yakalıyor olsak da “Karnenin” her zaman sembolik bir anlamı vardır ve olmalıdır da. Bu veliler hele de öğrenciler için heyecan yaratan geleneksel bir ritüeldir.

Zaman tüneline girip öğrencilik yıllarımızı, özellikle de ilkokul çağlarınızı hatırladığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınızdır şüphesiz. O zamanlar notlara önceden erişme şansımız olmadığı için heyecanımız katlanıyor, karne günü öncesi uyumakta güçlük çekiyorduk. Öğretmenimiz, bizi tahtaya çağırıp karnemizi verdikten sonra notlarımızı görüp en yakın arkadaşımızla göz göze gelip telepatik olarak anlaştığınız o anı bir göz önüne getirin. Evet, geçmişe dönüp tebessümle acı/tatlı baktık hepimiz. Nitekim ilk/ortaokul yıllarında aldığım karne ve belgelerimi halen hatıra olarak saklıyorum çünkü benim için sembolik anlamı halen çok önemli.

Peki, ama dönem sonlarında alacağımız bir belge neden bu kadar önemliydi? Neden bizi uyutmuyordu? Ya da şu anda da öğrencilerinizi ve velilerimizi neden bu kadar heyecanlandırıyor? Evet, şimdi bu konuya açıklık getirmeye çalışalım.

Karne demek öğrencinin bir nevi kendini ispat etme çabası demek, takdir ya da teşekkür alabilecek miyim demek, karne demek bir dönem boyunca ki ekilen ürünün mahsulü demek, karne demek beklenti demek, anne baba tepkisi demek, akrabaların sürekli sorularına maruz kalmak demek, kıyaslanma demek, yarış demek vs. vs. Budinamikleri uzatabiliriz. Bu perspektiften baktığımızda bir belgeye, haliyle öğrenciye çok fazla yük yüklemiş olmuyor muyuz? Öğrenciler çoğu zaman bunu belli etmeseler de tüm bu beklentilerin ve kaygıların farkındadır. Ve üzülerek belirtmeliyim ki kimi zaman bu kaygı ve beklentiler öğrenciyi akademik olarak başarısızlığa sürükler. Çünkü çoğu zaman öğrencinin kaygısı anne-babanın kaygısı olur. Öğrenci o kaygıyı ruhunda, bedeninde taşır. Ki bazen de taşıyamaz.

Karne alan öğrenciye nasıl davranılmalı? Sorusuna detaylı yanıtlar aramadan önce Batman İMKB Belde Ortaokulu öğrencilerinden M.Utku DERE’nin tam da bu konu ile ilgili kaleme aldığı çok ironik kompozisyonunu size aktarmak istiyorum:

BAŞKA BİR AÇI!

Farklı bir açıdan hayatı görmek nedir?

Belki hayatın anlamını soldurmak, belki de yeni bir hayat demektir.

Baktığın yere, baktığın yüz ifadenin şekline hatta baktığın saate göre bile değişir bazen bazı şeylerin anlamlar! Örneğin biri için sınavdan sekiz yanlış yapmak ölümken, bazıları için büyük bir yükseliştir.

Mesela aynı noktaya bakan iki kişi orayı farklı yorumlayabilir. Örnek veriyorum annem ve ben… E-okul’daki dönem sonu karne notlarına bakarken biz. Annem telafi edilmesi gereken bir Türkçe notu görüyorken ben ise hiç kaygılanmadan geçirilmiş ve nihayet bitirdiğim bir dönem görüyorum.

Eve! Farklı insan + farklı açı + farklı düşünce = MUTLULUK!

İyi ki varsın Utku. Olaylara, durumlara farklı açıdan bakmanın vurgusunu çok güzel aktarmış bizlere. İnsanların hayata karşı yorumlarının değiştirmediğimiz sürece davranışlarının değişmesini bekleyemeyiz. Öğrencimizin hayata ve olaylara karşı yorumunun derinleşmesine neden olan öğretmenlerine ve velilerine teşekkür ederim.

Şimdi karne alan öğrenciye nasıl davranılmalı? Sorusuna yanıtlar arayalım.

Ne olursa olsun yanındayız, güveniyoruz hissini verin!

Bir çocuğun hayat boyu ilişkilerinde güven temeline dayalı ilişkiler kurabilmesinin yolu ebeveynleri ile özellikle de bebeklik çağlarında annesi ile kurduğu temel güvene karşı güvensizlik ilişkisin nasıl kurulduğuna bağlıdır. Anne/babası ile güven ilişkisi kurabilmiş bir birey güvene dayalı sağlıklı ilişkiler geliştirecektir. Çocuk karne almaya giderken ebeveynlerinden karne notların iyi de gelse kötü de gelse yanındayız, senin gelişimini destekliyoruz hissini alabilirse eğer kaygılanmadan o belgeyi alacak ve mutlaka hayatında istediği şeyler peşinde koşacaktır. O yüzden öğrenciniz karne almaya gitmeden önce karşınıza alın, konuşun bu hissi verin ya da küçük bir sürpriz yaparak yanı başına not bırakın: “Önemli olan sensin, karnen değil diye.”

Karneye bir amaç olarak değil, araç olarak bakmalıyız!

Ebeveynler, karneyi bir gurur kaynağı ya da utanç kaynağı olarak asla görmemelidir. O karne aynı zamanda ebeveynlerine ait de bir karnedir. Birbirinden bağımsız düşünülemez. Karneyi çocuğumuzun, öğrencimizin akademik ve davranışsal gelişim süreçlerini takip etmek ve hangi konularda ne gibi desteğe gereksinimi olduğunu tespit etmek için gerekli bir araç olarak bakmalıyız.

Karnede önce akademik notları değil, davranış notlarını inceleyin!

Bu bakış açısı çok nadir olsa da lütfen ama lütfen sevgili ebeveynler, öğrencimizin karnesine bakarken öncelikli olarak akademik notlarına değil diğer tarafta yer alan davranış notlarına bakalım. Bu bakış açısı öğrencide de bir aydınlanma yaratacaktır.Çünkü sizi temin ederim ki her ne kadar bu durum önemsenmese de davranış notları, akademik notlardan çok daha önemli. Çünkü biz öğretim seviyesi yüksek değil, eğitim seviyesi yüksek bir toplum istiyoruz. Eğitimli bir toplum demek akademik olarak çok başarılı olan bir toplum demek değildir, davranışları bütün olarak tutarlı ve insanlık onuruna yakışır tutumlar sergileyen medeni toplum demektir. İnsana, hayvana, doğaya..

Öğrencinizin notlarını asla başkaları ile kıyaslamayın!

Kıyaslanmak, bir bireyin en sevmediği tutumların başında gelir. Kıyaslanan kişinin hiç haberi olmadığı halde kıyasa tabi tutulan kişinin öfkesine ve içten içe düşmanlığına neden olabilecek tehlikeli bir yaklaşımdır. Hele de kardeşler arasında yapılan kıyaslama telafisi güç sonuçlar doğurabilir. Karneye olması gerekenden çok daha fazla önem veren aileler, çocuklarına aşağılayıcı, küçük düşürücü, onur kırıcı tutumlar sergiler ki, bu tutumlar çocuğun benlik algısının zayıflamasına, özgüven eksikliği geliştirmesine neden olur ki bunu değiştirmek oldukça güç olabilir.

Çocuklarınıza ceza vermeyin! &Abartılı ödüllerden de kaçının!

Çocuğumuzun olası kötü notlarına karşın ağır cezalara maruz bırakmak hele hele de şiddete başvurmak asla kabül edilebilir bir davranış olmadığı gibi bir çözüm de asla olmayacaktır. Hangi alanlar da daha iyi notlar getirmişse ona vurgu yapalım ve kötü notlar üzerinde de öğrenci ile beraber kritik yapmayı deneyelim. Ayrıca akademik olarak çok iyi bir karne getiren öğrencimizi de abartılı ödüller vermekten kaçınalım. Ödüllendirmek başarısını pekiştirecektir ancak bireyin içsel pekiştireçlerle hayatına devam etmesini sağlamalıyız.

Ezcümle:Karne çocuğun zekâ düzeyinin göstergesi değildir. İlgi ve yeteneklerini doğrudan belirleyen bir ölçüm aracı da değildir. Hayatta başarılı veya başarısız olduğunun bir çıkarımı da asla değildir.Karneyi çocuğumuzun, öğrencimizin akademik ve davranışsal gelişim süreçlerini takip etmek ve hangi konularda ne gibi desteğe gereksinimi olduğunu tespit etmek için gerekli bir araç olarak görebiliriz ancak