Değerli Okurlar, kentimizde ve bölgemizde ve dahi ülkemizde yaşanan bazı üzücü gelişmelere seyirci kalanlardan olmamaya çalışıyorum.

Bu sorunlardan birisi işlenen cinayetler ve bir türlü bitirilemeyen kan davaları meselesidir…

Arada bir cinayet haberleriyle sarsılıyoruz.

Sarsılmakla kalmıyor, kahroluyoruz…

Batman’ın göbeğinde, güpe gündüz insanlarımızın herhangi bir dünyevi mesele için birbirlerine saldırmaları ve hele cinayetlerin işlenmesinden daha vahim ne olabilir?..

Batman Adliyesi önünde yaşanan son vahim hadiseden önce de Batmanlılar olarak başımızı önümüze eğen cinayet işlenmişti.

Hatırlayalım; Batman Otogarında onlarca kişinin ve çok sayıda polisin gözü önünde bir genç hunharca bir cinayete kurban gitmiş, güvenlik görevlileri görevlerinden uzaklaştırılmıştı.

Meselenin ‘Kan Davası’ ilkelliği olduğunu duymuştuk…

**

**

Yine mi kan davası ilkelliği?

Basit nedenlerle nasıl birbirimizin canına kıyabiliyor, geride gözü yaşlı büyük acılar yaşayan sevenlerimizi bırakabiliyoruz?

Akıllı bir dostum, “Arazi/toprak için canlara kıyıyoruz. Dünya hayatı ebedi değil, öldüğümüzde o toprakla hepimizin üstünü örtüyorlar” diye değerlendirme yapmıştı.

Birileri yan bakma, birileri çocukların kavgası nedeniyle kan davasına kurban oluyor. Ondan sonra intikam alma, yeni cinayetlerle, yeni acılar yaşatmaya devam ediyoruz…

Hayır, hayır buna itirazım var. İnsanların yaşam hakları hiçbir faninin eliyle sonlandırılamaz, sonlandırılmamalıdır diye düşünüyorum…

Batman’ımızın en temel sorunlarına yıllar yılıdır, sürekli dikkat çekmeye çalışıyorum.

Kendi adıma belirteyim; başımı yastığıma koyduğum her gece, ‘nefis muhasebesi’ yapıyorum.

İnsan hakları, hayvan hakları, çevre konusunda acaba topluma faydalı bir hizmet yaptım mı diye düşünür, nefsimi sorguya çekerim.

Acaba aile, akraba, komşu ve iş ortamında kimseyi kırdım mı diye düşünürüm.

İnsan, nasıl ki ailesine, komşularına, akrabalarına karşı sorumlu ise, aynı şekilde yaşadığı çevreye karşı sorumludur.

Sorumluluğumun bilincinde olarak sivil toplum örgütlerinde yer alıyorum. Gerek çevre, gerek insan hakları olsun, tamamen vicdanımın sesine kulak vererek bazı gayretler içerisindeyim.

KAN DAVALARINA KARŞI ÇIKMALIYIZ…

**

**

Kan davaları için de geçmişte mücadele vermiş biriyim. Batman’da duyarlı bazı insanlarımızla, ‘Vicdan Hareketi’ni oluşturup, kan davalarına karşı toplumu bilinçlendirmeye çalışmıştık.

Batman özelinden çıkıp, bölgemiz için rahatlıkla şu ifadeyi kullanabilirim;

Köhnemiş aşiretçilik, feodal yapının ürünü olan ‘kan davaları’ ne yazık ki hala can alabiliyor. Ne yazık ki kan davaları hala ocak söndürebiliyor…

Son günlerde yaşanan ve yaygın basın gündemine düşen kan davaları düşünenleri kahrediyor. Bu ilkellikle demek ki yeterince mücadele etmemiş olacağız ki, vahşete varan kan davaları yaşanıyor.

İnsan hakları kuruluşları başta olmak üzere, duyarlı tüm sivil toplum örgütlerine bu konuda görevler düşmektedir.

Kan davaları nedir, nasıl tanımlanıyor, önce ona bakalım. İşte uzmanların ifadesiyle kan davaları:

“Kan davası, iki aile veya aşiret, kabile, köy, millet arasındaki öldürme silsilesi olarak tanımlanabilir. Kan davasında silsileyi başlatan, farklı bir ifadeyle ilk katil kim olursa olsun, katile karşı sürekli katil çıkar, yıllarca, on yıllarca silsile halinde sürer. Kan davası hukuk kuralları içinde cezalandırmayı kabul etmeyip, cezalandırmayı kendi elleriyle yapan kişilerin davasıdır. Namus ve töre cinayetleri ile karışıktır ve siyasal, mezhepsel, bölgesel kan davaları da vardır. Kan davası kapsamında genellikle tek tek cinayetler işlense de, bazı bölgelerde kadın ve çocukların da içinde bulunduğu toplu kan davası cinayetleri görülmektedir.”

Görüldüğü gibi vahim bir insanlık suçu ile karşı karşıyayız.

Hepimize önemli görevler düşüyor. Kan davalarının ilkellik olduğu konusunda toplumsal bir bilinç oluşturmalıyız.

Bu ilkelliği tarihe gömmenin zamanı gelmiş ve geçmiştir…