Elazığ’da yaşanan depremde 40’tan fazla insanımızın hayatını kaybetmesi ardından, felaketin yaralarının sarılması için çalışmalar yürütülüyordu.

Acı haberler peş peşe geldi.

Bu kez Van-Bahçesaray kırsalında iki gün arayla yaşanan çığ felaketinde 41 insanımızı yitirdik.

Talihsiz gelişmeler üzüntümüze üzüntü kattı.

Duyarlı, vicdanlı insanlar dünyanın neresinde acılar yaşanırsa, bir şekilde üzülür, gamlanırlar. Uzakdoğu’da Koronavirüs salgınından dolayı büyük acılar yaşayanların üzüntüsünü yaşadığımız gibi, İdlip’ten kaçarak ovalarda, çadırlarda, barakalarda, naylon altlarında, çamur deryasında soğuğa karşı yaşam mücadelesi verenlere de üzülüyoruz…

Bu acıların üzüntüsünü yaşarken Van’dan başka kahredici haberler gelmeye devam etti.

“Van’da kaçak göçmenler donarak öldü. 13 kaçak göçmen dondu” şeklinde haberi duyduğumda, yüreğim yandı.

Hemen ardından kendilerini ihbar eden 49 kaçak göçmen ile ilgili, “49 kaçak göçmen son anda donmaktan kurtarıldı” haberi medyaya düştü….

**

**

İNSAN TACİRLERİ BOŞ DURMUYOR…

Son iki kahredici haber insan tacirlerinin, umut tacirlerinin boş durmadıklarının göstergesidir…

Suriye’de, İdlip’ten kaçan yaklaşık bir milyon insanın, sınırın 40 kilometre ilerisinde askeri tedbirlerle durdurulduğunu biliyoruz.

Oralarda kendilerine priketkondular yapılıyor. Hepsinin orada tutulamayacağını hepimiz biliyoruz.

Kaçak yollarla sınırı aşıp gelenler olacaktır. Çünkü insan tacirlerinin kolları uzun, para için yapmayacakları şeyler yok…

Afganistan’dan, Bangladeş’ten, Endonezya’dan binlerce insan umut tacirlerinin ağlarına düşüp gelmiyor mu?

Van’dan yurda giriş yaparak Batman’a getirilen ve buradan İstanbul’a kadar götürülen göçmenlerin haberlerini hep okumadık mı?

Şimdi yine tacirler boş durmayacak. Herkesin ama öncelikle güvenliğimizden sorumlu mercilerin bu konuda duyarlılığına ihtiyaç vardır.

**

**

Uzun yıllar önce 200 Pakistanlı, İstanbul’da bir bodrum katında el ve ayakları zincirli halde bulunmuş ve güvenlik güçlerince kurtarılmışlardı.

O zaman bu köşede; “10-20,50, 100 değil, 200 insandan söz ediliyor… Haber bir dağ başından söz etmiyor.

Bu teknoloji çağında, heronlar, droneler, mobese sistemleri gerçeğine rağmen, İstanbul gibi devasa bir kente sokulan ve bodrum katına hapsedilen 200 insan gerçeği hepimizi düşündürmelidir…

Güçlü bir sektör oluşturulmadan bu hamle yapılabilir mi?

Kim bu sektörün arkasındaki güç?

Umut tacirleri eğer 200 insanı ve daha binlerce, on binlerce insanı kentlerimizde gezdiriyor, ülkemizin itibariyle oynuyor, son örnekte olduğu gibi mazlum göçmenleri bodrum katında aç ve susuz bırakabiliyorsa, ivedilikle daha etkin şekilde bunların üzerine gidilmesi gerekmez mi?

Batman’a sığınan nice mazlum ve mahrum insanların yaşadıkları sıkıntılarının tanığıyım. Ülkelerini terk edip hayatta kalma mücadelesi veren insanları sömürenler, onlar üzerinden para kazanmaya çalışanlar kadar alçak kimseler olamaz.

Bunlarla etkin mücadele için toplumun tüm kesimlerini duyarlı olmaya davet ediyorum. Vicdanen hepimiz sorumluyuz vesselam…”

**

**

Evet, hepimize görev düşüyor. ‘Bize ne, neme lazım’ diyemeyiz, dememeliyiz.

Nerede mültecilerin, göçmenlerin, sığınmacıların dramlarını duyar veya şahit olursak, kendi çapımızda sorunla ilgilenmeli, ilgilileri bilgilendirmeli ve dünyevi çıkarlar için her şeyi yapabilen insanlık müsveddeleriyle mücadele etmeliyiz.

Geçen yılın Eylül başında Van’ın Tatvan ilçesinde kaçak göçmenlerin yaşam koşullarına tanıklık edince, şu değerlendirmeyi yapmıştım: ‘İlçenin merkezdeki küçük ve bakımsız terminalinde, koridorlarda, bahçede kadın, çocuk ve gençlerden müteşekkil sayısız mülteci/sığınmacı gerçeğini gözlemledim…

Afgan, Pakistan ve Suriyeli onlarca insan, terminali doldurmuştu. Üst başları oldukça bakımsız, her hallerinden uzun süredir banyo bile yapmadıkları belli olan insanlar…

O beton zeminde uyuyanlar, oturanların hali perişandı… Çoğunluğu Afgan ve Pakistanlı göçmenlerin insani dramlarına tanık olunca yüreğim burkuldu…

Sınıra yakın kentlerde bu dramlar hep yaşanıyormuş. Van’dan İstanbul’a geçmek isteyen göçmenler, orada insan tacirlerinin eline düşüyormuş. Vanlı bir taksici, kimi vicdansız insan tacirlerinin Van’dan İstanbul’a kadar 600 TL ücret bile aldıklarını söyledi… Bir güvenlik zafiyeti, denetimsizlik gerçeği beni kaygılandırdı. Birkaç gün sonra Batman’daki şehirlerarası garaja gelen göçmenlerin haberini okurken, Tatvan gerçeği gözlerimin önüne geldi. Bu tür insani dramların yaşanmaması için gerekli tedbirlerin ilgili kurumlarca alınması bir zorunluluktur diye düşünüyorum.’

Bu değerlendirmemin üzerinden aylar geçti. İnsan tacirleri boş durmuyorlar. Sınır kentlerimizden her türlü doğa koşulları ve sıkıntılara rağmen insan sevkiyatı devam ediyor. Kitle iletişim araçları, araç dinleme ve takipleri, mobeselern, heronlar, droneler, istihbarat ve bilumum güvenlik tedbirlerine rağmen alçaklıkta sınır tanımayan insan tacirleri rahat hareket ediyorlarsa, nerede yanlışların yapıldığını birilerinin sorgulamaları gerek. Rüşvet ve güçlü adamlar perde arkasında duruyorlarsa, onları açığa çıkarmak şarttır. Dilerim o kirli ağa dahil olanlar, dağ başlarında soğuktan donanların ahıyla karşılaşırlar…