Sınav kelimesi hayatımızın en kabus kelimesi haline geldi. Çünkü yaşamsal kararlarımızın temel belirleyicisi haline getirilen bu sınavlar nedeniyle sağlıklı bir şekilde düşünme imkanımız bile kalmadı.

Çocuklarımız okula başlar başlamaz sınav ile karşı karşıya kalmakta. Hayatta başarılı olmak, hayatı sevmek, insanları sevmek, doğayı sevmek, bilimi sevmek yetmiyor. Çünkü asıl olan; sevmek, hoşlanmak istediğini yapmak değil, sınavı kazanmaktır.

Sınav mantığı hayatımızı o kadar etkilemiş ki paramızla çocuklarımızı göndermek zorunda kaldığımız özel kurslar bile çocukların seviye belirleme sınavlarına girmesini zorunluluk haline getirdiler.

- İlkokulda sınav

- Ortaokulda sınav

- Lisede sınav

- Üniversitede sınav

- İşe girmek için sınav

- Yükselmek için sınav

- Müdür olmak için sınav

- Belge almak için sınav

Velhasıl hayatımızın her alanında sınava tabi tutuluyoruz.

Bu sınavlarla yaşantımızın çok önemli bir bölümünü heba ettiğimiz halde istediğimiz gibi bir yaşama kavuşamamak da işin cabası.

Bütün bu sınavların acısını en fazla çekenler toplumumuzun orta halli ve fakir kesimlerinin çocukları. Zengin çocukları için sınavların olup olmaması çokta mühim bir mesele değil. Babalarının parası olduğu için onlar özel üniversitelere giderler, olmadı dış ülkelerden birinde okuyuverirler olur biter. Bu satırlarımızdan sakın ola ki zenginlere karşı olduğumuz ya da onları sevmediğimiz anlaşılmasın. Biz bu sınav sisteminin dar gelirli insanlarımız için artık katlanılmayacak bir hal haline geldiğini anlatmaya çabalıyoruz.

Uygulanan eğitim sistemleri çocuklarımızın okullarında sınıflarını geçmelerine rağmen başarısız olmalarına neden olmaktadır. Okulunu belgeyle bitiren binlerce öğrenci Üniversite giriş sınavlarını kazanamamaktadır. Bu durumda durup düşünmek gerekmez mi? Kendi içtiğinden, yediğinden, giydiğinden kısıp çocuklarını okula göndermek zorunda olan vatandaşlarımız neden eğitimin kalitesizliğinden dolayı veya sistemin bozukluğundan dolayı çocuklarının geleceği için özel kurslara da ayrıca para vermek zorunda kalıyor?

Son yıllarda eğitim sistemi tamamen değiştiği halde üniversite önlerindeki yığılmalar önlenebilmiş değil.

Evlerimizde sınav heyecanı ve stresi nedeniyle çocuklarımız ile birlikte psikolojimiz bozuldu. Neredeyse akşam yemeklerinde kullandığımız çatal kaşık tercihinde bile sınava tabi tutulacağız. Bankadan anladığımız soru bankası oldu. Kaç yanlış kaç doğruyu götürür bizi sek sek oynamaya yöneltiyor.

Bu hafta sonu yine milyonlarca çocuğumuz hak etmedikleri bir tercihe yöneltilecekler yani sınava tabi tutulacaklar. Yaşamlarının geri kalan bölümünün kaderi okul sıralarında geçirecekleri birkaç saate bağlı olacak. Çok başarılı olacakları alanlara belki de sınav yüzünden kavuşamayacaklardır. Okullarını birincilikle bitiren öğrenciler bile bu sınavlardan başarısız çıkarak YÖK’ün kendileri için belirleyeceği okullara yönlendireceklerdir.

Peki, bu iş adil mi?

Bir insanın bütün geleceğini iki saatteki performansına göre değerlendirmek hangi mantığa göre izah edilebilir?

Adil olan şey okumak isteyen insanlarımızın önünü açmaktır.

Adil olan uygulama üniversite girişleri önündeki barikatları kaldırmaktır.

Adil olan şey insanların hayatlarını bir sınava bağlamamaktır.

Sınavı kazansın kazanmasın bütün öğrenci kardeşlerimize bu zorlu yolda kat ettikleri yol için tebrikler diyoruz.

Bu eğitim sistemini ve önünüzdeki engelleri kaldıramadığımız için de sizlerden özür diliyoruz.

Dileriz sizler de çocuklarınızdan bizim gibi özür dilemek zorunda kalmazsınız!

Sınava girecek tüm adaylara başarılar diliyorum.