Dicle Nehri artık özgürce, şırıltıyla, gürleyerek, çağlayan gibi akmayacak. Öncelikle bu gerçeği hepimizin kabul etmesi gerek.

Hiç istemediğim ve ülke yararına görmediğim için şahsen demokratik zeminde her koşulda karşı çıktığım Ilısu Barajı Projesi, artık geri dönülemez bir noktaya gelmiştir…

Ilısu Barajında aylardır su tutuluyor. Su havzası yavaş yavaş doluyor…

Devasa bir göl oluşacak…

12 milyar metreküp su hacmine ulaşıldığında Ilısu Barajı testi son bulacak…

Bunun anlamı şudur; Ilısu köyünden başlayacak göl alanı Batman-Diyarbakır arasındaki Zilek Demiryolu Köprüsünü sular altında bırakacak(Ki daha yüksek yeni köprü yapılmış, eski köprü ulaşıma kapatılmıştır), Balpınar Beldesi yakınlarına kadar ulaşacak…

Belki Batman-Diyarbakır karayolu Köprüsünün altında bile iki üç metrelik göl oluşabilir.

Tabi bu tam doluluk hali için geçerli.

**

**

Ilısu Barajı göl havzası merak konusu. Suların Hasankeyf önüne kadar geldiğine dair haberler yerel basınımızda yer alınca, 5 Ocak 2020 günü antik kente gitmeye karar verdim.

En son yazın bir gün Hasankeyf’e gitmiş, bazı çekimler yaparak gelmiştim.

Yüreğim Hasankeyf’in yıkımına el vermiyordu.

5 Ocak günü Meymuniye Boğazı çıkışından itibaren yeni karayoluyla daha çabuk ‘Çakma Hasankeyf’e ulaştık. Çünkü Dicle Nehri boyunca giden yoldan daha kısa ve beton asfaltlı bir güzergah gerçeğini gözlemledim…

Dürüstlük gereği ifade edeyim; yeni yolu beğendim. Duble yoldan geçerken önümüzdeki zaman diliminde göl havzasının nereye kadar ulaşabileceğini düşündüm.

Yol boyunca oluşacak göl havzasını gösteren hiçbir işaret yoktu. Bir levha, tabela falan gözüme ilişmedi.

Değerli Okurlar, bilinçli olarak ‘Çakma Hasankeyf’ ifadesini kullandım. Gerçekten de yeni yerleşim yerinin adının Hasankeyf olmasını içime sindiremiyorum. Anayasa gereği yerinde korunması gereken tarihi eserler trilyonlarca para harcanarak taşınmış ve yeni bir yerleşim yeri inşa edilmiştir…

Bildiğimiz antik kentimiz, dünyanın kabul ettiği, evrensel kriterlere göre gerçek Hasankeyf sular altında kalacağından, yeni yapılan kentin adının da değişmesi gerekir düşüncesindeyim.

**

**

Hayır, hayır artık Ilısu Barajı projesine karşı çıkmıyorum.

Kesinlikle karşı çıkmayı da düşünmüyorum.

Çünkü bu karşı çıkışın hiçbir faydası yok.

Bu kadar katrilyonlar harcandıktan sonra, sular Hasankeyf önüne kadar gelmişken, baraj karşıtlığına soyunmakla kendimi aldatmanın manası yoktur.

Baraj karşıtlığımın siyasi bir amacı yoktu. Ülkemizin, bölgemizin çıkarlarını savunma adına Ilısu Barajı’na karşı çıkıyordum. Zira Hasankeyf gibi onlarca medeniyetin izlerini taşıyan dünyanın en önemli antik kentlerinden birinin sular altında kalmasını istemiyordum…

Yüz binlerce dönüm birinci sınıf tarım arazisi, yüz binlerce dönüm ormanlık, makilik alan, 199 köy, bağlar, bahçeler, bostanlar, mezarlar sulara gark olacaktı. Bunları düşünüyordum.

Tarihi ve kültürel miras dışında ekoloji, çevre, doğa açısından 12 milyar metreküp su tutacak Batman, Diyarbakır, Bismil, Beşiri, Silvan, Kozluk, İkiköprü gibi yerleşim yerlerinin arıtılmayan bütün kanalizasyon lağım sularının, kentlerin evsel atıklarının toplanacağı foseptik devasa bir barajı geleceğimiz adına tehlike görüyordum.

Dinlediğim, yazılarını okuduğum sayısız bilim insanının uyarılarını dikkat aldığımdan, Ilısu benim için kırmızı çizgi olmuştu. Ne yazık ki koruyamadık…

**

**

Ancak artık bu baraj gölünden nasıl yararlanabiliriz düşüncesiyle hareket ediyorum. Yeni yol güzergahını beğendim.

Çakma Hasankeyf’in yeni konutlarını ilk kez gördüm. Minibüsle geçtiğim Çakma Hasankeyf’in konutları doğrusu hoşuma gitti…

Küçük de olsa bahçeli tek katlı evler, olası bir depremde insanlarımız için güvenli olacak diye düşünüyorum.

Çakma Hasankeyf’in yeri de güzeldi, Kürdçe’de ‘Berberoşk’ dediğimiz güneş alabilecek konumuyla dikkat çekiyordu.

Koca Hasankeyf’i yıkıp, yerine sıfırdan yeni bir kent inşa eden anlayış, yapay kentin sokaklarını asfaltlamadığı gibi, kilit taşıyla da çamurdan koruma altına almamıştı. Minibüsle geçerken gördüğüm çamurlu sokaklara üzüldüm…

Gerçek Hasankeyf’i de dolaştım, çekimler yaptım. Bir viraneye dönmüştü.

En önemli not; sular hala Hasankeyf’in önüne tam ulaşmamış. Çünkü şehrin aşağısındaki köprünün altından gürül gürül akan sular gerçeğini gözlemledim. Yakın zamanda sular yükselecek.

Tarihi Çarşı’nın üzerinden silindirle geçilmişti…

Etrafı devasa taş duvarlarla örülen tarihi Hasankeyf Kalesi’ne bir merdiven döşenmişti. Birileri Hasankeyf’in tamamen tarihten silineceğini düşünüyor olabilir. Hayır…

Yukarı Şehir sular altında kalmayacak. O tarihi kale ve yukarı şehir gelecekte de milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayacak…

Bir de öneri ile yazımı bitireyim; bir teleferik rüyam vardı, onu öneriyorum…

Antik Kent inadına yaşayacak ve biz oraya Hasankeyf demeye devam edeceğiz