*609 Yıllık El Rızık camii minaresinin gölgesi sabah ve akşam saatlerinde Dicle nehrine nazlı nazlı yansırdı. Sanki çift minare oluşurdu nehirde. Gölgesi Dicle’ye düşen El Rızık minaresi de ayrılıyor Dicle’den…

*Hasankeyf’in eski yerleşim biriminde oturanlar da artık gün sayıyor. Tarihi eserlerin bir bölümünün ayrıldığı gibi ilçe halkı da yeni yerleşim birimindeki konutların kurasını bekliyor. Kısacası, antik kentte taşlar yerinden oynuyor…

TARİHİ İLÇENİN FOTOĞRAFI DEĞİŞTİ
Dicle nehri kıyısındaki Hasankeyf’i 12 bin yıl önce inşa edenler, Dicle’ye komşu yaptıkları önemli yapıtlar da bir bir ayrılıyor şu günlerde… Evet, Hasankeyf’in fotoğrafı hızla değişiyor.

Taşınacak son eser olan 609 yıllık El Rızık minaresi de Dicle’ye veda ediyor.

Yıllarca komşuluk yaptığı o kutsal nehir Dicle’ye sıfır olan minare ile caminin duvarları sökülüyor. Güneşin doğuşu ve batışında minarenin gölgesi, nazlı nazlı Dicle’nin sesiz ve durgun sularına düşerdi.

Sanki iki minare görüntüsü vardı Dicle’de.

Zeynel bey türbesi, Artuklu hamamı, İmam Abdullah zaviyesi, Dicle nehrine veda edeli haftalar ve aylar oldu.

Şimdi sıra El Rızık minaresinde.

Eski yerleşim birimindeki antik kentin sembolleri bir bir ayrılıyor.

O eski Hasankeyf’in görüntüsü son bir yılda öyle bir değişti ki, gözünüz geçmişi arıyor.

ONLAR SAĞLAM YAPILARDI
Bosna’da tarihi Mostar köprüsünün onarımını yapan Bitlis-Tatvanlı firma Er-bu’nun teknik elemanlarının sökümünü yaptığı o şaheser minarenin taşlarını inceleyen bazı uzmanlar anlatıyor:

“Minare taşlarını bir birine kenetleyen demirler var. O dönemlerde demir dökümünü yapıp minareyi öyle bir sağlamlaştırmışlar ki, tek kelimeyle bu yönteme şapka çıkartılır.”

Hasankeyf Belediye Başkanı Abdulvahap Kusen, 609 yıl öncesinde Hasankeyf köprüsü, kaledeki saray önündeki paratoner taşı ile bazı eserlerin arasındaki demir döküme işaret ediyor:

“-Özel harç tekniğiyle sağlamlaştırılan bu eserler arasında yıllar önce yapılan demir döküm, o dönemin mimarlarının şimdikinden çok daha ileride olduğunu gösteriyor.”

El-Rızık minaresi taşları içindeki demirler 609 yıldır bu şaheser yapıt da tek bir çatlaklığa izin vermemiş. Sultan Süleyman döneminin Hasankeyf’teki eserleri, Mimar Sinan’ın eserleri gibi sağlam.

HASANKEYFLİLER GÜN SAYIYOR
Hasankeyf’in 100 yıllık çarşısındaki hediyelik eşya satan esnaf, son konukları ağırlıyor.

Eski yerleşim biriminde oturan Hasankeyfliler de yeni yerleşim birimindeki konutların kurasını bekliyor.

Yıllarca ektikleri incir, nar ve üzüm bahçelerine veda etmeye hazırlanan Hasankeyf’in yerlileri hüzünlü günler geçiriyor:

“Artık o eski yerleşim birimini dolaşmak istemiyoruz. Çocukluğumuz ve gençliğimizin geçtiği  o tarihi eserlerin yerinde olmadığını görünce duygulanıyoruz. Bu yılın sonunda eski yerleşim biriminden ayrılacağız. Hasankeyf’in eski günleri güzeldi. Hasankeyf’in o eski günlerini arıyoruz. Bahçelerimizden olacağız ama o eserlerin yerinde olmadığını görünce, bizimde kalacak halimiz yok.”

ŞANTİYE ALANI GİBİ…
Hasankeyf, şu günlerde tam bir inşaat alanı gibi.

Tarihi eserlerin son parçaları taşınıyor.

Diğer yandan da Dicle nehri kıyısında bazı eserler gün yüzüne çıkarılıyor.

Hasankeyf’in eski evlerin bahçesinde son ürünleri toplayan ilçe sakinleri buruk bir sonbahar geçiriyor.

Asırlık incir ağaçlarında her biri 250 gram ağırlığında tadına doyum olmayan incirler…

Tayfi ve Mezrone tipi salkım salkım üzümleri toplayan Hasankeyfliler, “Bir daha bu ürünleri görmeyeceğiz galiba” diyorlar.

Kısacası, Hasankeyf’te o eski fotoğraf hızla değişiyor…