Ortadoğu denilen bir coğrafyada yaşıyoruz.

Tarih boyunca nice zulümlere, barbarlığa, vahşetlere, kıyımlara, katliamlara ev sahipliği yapmış, nice diktatörler, zalim krallar, tiranlara saltanat sürdürtmüş bir coğrafyadır...

Bu coğrafyada nice Peygamberler, insanlara doğruları telkin ettikleri için katledilmişlerdir...

Bu coğrafyada gazetecilik yapmak da zordur…

Bu coğrafyada yaşayıp hakkı savunmak, hele günümüzde hak savunuculuğuna yönelmek ateşten gömlek gibi zordur, farkındayım...

İnsan hakları, dünyadaki zulümleri dillendirmek istiyorum, heyhat dünya sorunlarını bırak, mahalli sorunlara bak deniliyor…

Hangi mahalli soruna el atsam, gündeme taşısam, muhataplarım susuyorlar...

Bu kentin hangi sorunlarından söz etsem, muhatap da bulamıyorum...

**

**

Dünyanın faniliğine inanan biri olarak, inandığım değerler, vicdanım doğrultusunda sesimi yükseltmeye, Allah için adil şahitlik yapmaya çalıştığımda, sıkıntılarla karşılaşıyorum!..

Oysa gazetecilikte hakkı savunmak şarttır.

Gazeteci;

halkın gören gözü,

işiten kulağı,

konuşan dili olmalıdır…

İçimizde yaşadığımız toplumun hak ve hukukunu savunmuyor,

keyfimize bakıyor,

sadece çıkar ve menfaatlerimizi düşünüyorsak,

görevimizi yapmış olmuyoruz…

**

**

İNANDIĞIM DEĞERLER OLMASAYDI…

İnandığım yüce değerler ve taşıdığım vicdan nedeniyle insanları, doğayı ilgilendiren sorunlara seyirci kalamıyorum…

Bu kentte tanık olduğum önemli bir toplumsal soruna seyirci kaldığımda, hemen vicdanım beni dürtüyor, inancım beni harekete geçiriyor…

Bu düşüncelerim nedeniyle yıllardır toplumsal sorunlara duyarlılık gösteriyor, insan hakları, çevre ve yardımlaşma/dayanışma konularında kendime görev ve sorumluluklar yüklüyorum…

Sadece Batman’ımızdan yüzlerce sorunla ilgi ve alakadar olduğuma dair somut örnekler verebilirim.

Toplum yararına faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum örgütü çatısı altında bulunmamın nedeni de sorunlara seyirci kalmamaktır.

Bazılarının duyarlılığı üstlendikleri görevle sınırlıdır…

Örneğin bir sendika, dernek, oda veya başka bir sivil toplum örgütünün başkanı olduklarında toplumun karşısına çıkıp çalışma yapanlar bulunmaktadırlar.

Başkanlık veya yönetim kurulu üyeliği sonlandığında artık toplumun karşısına çıkmazlar…

Böylelerinden değilim, hiç olamam. Çünkü sorunlara duyarlılık göstermeyi inancımın ve insanlığımın gereği sayarım.

Çevre ve insan haklarına duyarlılık, zor durumda kalanlara yardımcı olmayı bir ibadet gibi değerlendiriyorum.

Toplum yararına faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinde başkan veya yönetim kurulu üyeliği gibi görev ve sorumluluk üstlendiğimde nasıl sorunlara duyarlılık gösteriyorsam, bu görevlerden ayrıldığımda yine sorunlara seyirci kalmıyorum…

İnandığım değerler olmasaydı, hiçbir çıkar ve menfaatimin olmadığı bütün hak savunuculuğu mücadelesinden çekilecek, neme lazım diyerek evimde oturacak, yazı yazmayı da bırakacaktım…

**

**

Evet, bugün tuhaf duygular yaşadığımdan yazı yazmak gelmiyor içimden.

Sinirli bir insan değilim normalde.

Ama bazı gelişmeler sinirlerimi yıpratıyor, geriyor...

Zira ben de insanım.

Topluma faydalı olmaya çalışan bir insan.

Yazı yazmayı bıraksam?

Şayet yazı yazmayı bıraksam, sinir katsayılarım tavan yapacak...

Yazı yazmayı bıraksam, Batman ortamında birilerini sevince gark edeceğimi biliyorum!..

Nereden mi biliyorum?

Üzerlerine gittiğim, toplumun hak ve hukukunu savunduğum için rahatsız olanlar var da ondan…

Hayır hayır onları sevindirmeyeceğim..

Hakkı,

hukuku,

doğruları,

adaleti,

kardeşliği savunmaya,

güzellikleri,

doğayı,

çevreyi,

ekolojiyi,

hayvan haklarını yazmaya inşallah Allah güç ve kuvvet verdiği müddetçe devam edeceğim. Sağlıkla kalınız.