* Düşünce ve İnanç Özgürlüğü Platformu, son olayların ardından sağduyu çağrısı yaptı. SAĞDUYU VE DUYARLILIK!Düşünce ve İnanç Özgürlüğü Platformu dönem sözcüsü Mehmet Şat, son olayları değerlendirirken, sağduyu ve duyarlılığa davet etti. Şat, şöyle konuştu: “İfade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğü kapsamında gösteri ve toplantı/yürüyüş yapma hürriyeti en geniş bir biçimde tanınmalı ve hiç kimse bu özgürlükleri kullandığı için şiddete maruz kalmamalıdır. Bununla birlikte, bu hak ve özgürlüklerin kullanımı, başkalarının haklarını ihlal etme sonucunu da doğurmamalıdır. Diyarbakır, Mersin, Van, Siirt, Batman, İstanbul, İzmir, Hakkâri ve Mardin başta olmak üzere Türkiye´nin dört bir yanında yaşanan yoğun toplumsal ve siyasi çatışmaların etnik ayrışma sonucu doğuracağı ve halklar arası çatışmaya dönüşeceği kaygısını taşıyoruz. 07 Aralık 2009 tarihinde Tokat´ın Reşadiye ilçesinde askerlere yapılan saldırıda maalesef 7 asker hayatını kaybetmiştir. Demokratik açılımla kürt sorununun çözümü için  toplumda büyük umutlar yeşermişken sarsan bu olayların aynı dönemde meydana gelmesi düşündürücüdür.Yoksa barışı istemeyen ve kanla beslenen  karanlık çevreler elele vererek barışı sabote etmeye mi çalışıyor?” dedi.“PARTİ KAPATILMAMALI”DTP´nin kapatılmamasının gerektiğini belirten Şat, şöyle devam etti: “Anayasa mahkemesinde DTP´nin kapatılması ile ilgili açılan davada, parti kapatmanın sorunları çözmek bir yana toplumsal huzursuzluklara sebep olduğunu bundan önceki deneyimlerde yaşadık. Sağduyunun galip gelmesini ve DTP´nin kapatılmayarak Kürt sorununun çözümü için daha aktif ve samimi bir rol üstlenmesini temenni ediyoruz. Kürt sorununun barışçıl zeminde çözümünü zora sokacak girişimlerin engellenmesi için her kesimin çaba göstermesi gerekmektedir. Şiddet ortamı, uzlaşma ve barış çabalarını sabote etmek isteyenlere uygun zemin oluşturacak ve barış girişimlerini sonuçsuz bırakacaktır. Bu bağlamda, bu süreçle ilgili hiçbir çıkar ya da amaç, şiddeti meşrulaştırmamalıdır. Her halükarda şiddete karşı çıkılmalı, nereden gelirse gelsin ve hangi “yüce” amaca dayanırsa dayansın bu tür çözüm önerileri bir hak arama yöntemi olmaktan çıkarılmalıdır. Çözüm için yöntem; diyalog ve uzlaşma olarak belirlenmelidir.Etkili ve kalıcı barış, farklı inanç, etnik kimlik ve siyasi görüş sahiplerine tahammül ve toplumsal uzlaşı ile gerçekleştirilebilir. Hükümetten son olayları Kürt sorununun çözümünü engellemeye yönelik girişimler olarak algılamasını ve sorunun çözümü için çalışmalarını ivedilikle sürdürmesini talep ediyoruz.  Toplumsal gerginlik ve çatışmaların biran önce yerini sağduyu ve diyaloga bırakması temennimizi yineliyor ve tüm kesimleri sağduyu ve duyarlılığa davet ediyoruz.” 
Editör: TE Bilişim