Corona virüs salgını; savaş, deprem, küresel ısınma, mülteci/sığınmacı, ekonomik, enerji, iç çatışmalar gibi kaygı uyandıran sorunlarını geride bırakarak tüm dünyanın ilk gündem maddesi ve problemi haline geldi. Hemen her ülke, her gün kaç vaka olacağı ve kaç kayıp verilebileceği konusunda tahminlerde bulunuyor. Bedensel sağlığımızı etkileyen bu durum, aynı zamanda kolektif olarak ruh sağlığımızı da ciddi anlamda etkiledi/etkiliyor.
Vakaların ve can kayıplarının hemen her gün artmasından kaynaklı olarak toplumda genel bir anksiyöz halinin olduğunu söylemek güç olmayacaktır. Bununla beraber büyük çoğunluğumuzun kendini karantinaya alması, ne olacağına dair belirsizlik ve özellikle sosyal medya platformlarında yalan/yanlış/eksik ve asparagas bilgilerin dolanması da toplumun- insanların kaygı seviyesini doğru oranda ne yazık ki arttırabiliyor. Doğal olarak da, bu durum kaotik bir atmosferin oluşmasına ve ruh sağlığımızın/psikolojimizin olumsuz yönde etkilenmesine yol açabiliyor! Ancak buna izin vermemeliyiz! Bilinçli bir şekilde engel olmalıyız.
Unutmayalım ki! Virüs bulaşacak kaygısı/korkusu virüsten daha tehlikeli bir hal alıp ruh sağlığımıza daha fazla zarar verebilir!
Toplumu ya da dünyayı ilgilendiren konuları sürekli konuşmak, coronavirüs ile yatıp kalkmak bizleri özellikle de çocuklarımızı, öğrencilerimizi daha kaygılı ve mutsuz kılacaktır. Hâlbuki, çocuklarımızın dünyanın güvenli bir yer olduğuna inanma ihtiyaçları hepimizden fazladır. Bu bağlamda ilgili Bakanlıkların resmi bilgilerine kulak vermek, bu doğrultuda hareket edip buna göre önlem almak hem yeterli hem de daha sağlıklı olacaktır. Çünkü bilgi kirliliği zihnimizi bulandıracaktır. Panikleyecek ya da panikletecek bir tutum sergilememek hepimizin ruh sağlığı yararına olacaktır.
Bir pandemi/salgın sürecinde insanlarda şu tepkiler ortaya çıkabilmektedir:
ü Somatik belirtiler (tıbbi olarak açıklanamayan fiziksel/bedensel semptomların bulunduğu psikiyatrik bir durum.)
ü Geçici Paranoid ruh hali, (Aşırı duyarlı/şüpheci olma hali, hiçbir kanıt olmasa dahi kişinin kendini ve yakınlarını tehdit altında olduğuna inanması)
ü Kaygı/Korku (Kendimiz ve yakınlarımızın sağlığı ile ilgili)
ü Endişe (Virüs bana ya da aileme bulaşır mı? Endişesi)
ü Obsesyon/Kompulsiyon(Obsesyon=Takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler.
Kompulsiyon=yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemler. Ör: Günde yüzlerce kez el yıkama, elleri vücudu tahriş edene dek yıkama, rahatsız edici virüs düşüncelerine takılı kalma vs.)
ü Aşırı Şüphecilik, hastalık ile ilgili olsun ya da olmasın alakalı alakasız belirtilerde virüsün bulaşmış olduğu şüphesi.
ü Uyku problemleri, uykuya dalmakta güçlük, kâbus görme
ü İştah kaybı ve yeme düzeninde değişiklikler
ü Odaklanma ve konsantrasyon problemi
ü Kronik hastalığı bulunanların problemlerinde kötüye gitme.
Salgınlarda, bu belirtilere paralel olarak bireylerde şu psikiyatrik sorunların
tetiklenmesine ya da bu sorunu olanların semptomlarının artmasına neden olabilir:
ü TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)
ü Anksiyete Bozukluğu
ü OKB (Obsesif/Kompulsif Bozukluk)
ü Depresyon
ü Panik Atak Bozukluğu
ü Özgül Fobi (Coronafobi)
Peki, ama bizler bu zor zamanlarda duygusal ve psikolojik dayanıklılığımızı nasıl arttırabiliriz? Tüm bu süreçlerdeki etkileri nasıl minimal seviyeye indirebiliriz?
Öncelikle Stephen Covey’in İlgi/Etki Alanı olgusundan bahsetmek istiyorum.
Etki alanımız; kararlarımızla, davranış ve seçimlerimizle yönlendirebileceğimiz, hayatımızda değiştirebileceğimiz bir alanı ifade ediyor.
Oysa ilgi alanı bizim elimizde olmayan, etki edemediğimiz ama orada yaşananlardan etkilendiğimiz bir alanı ifade ediyor.
İlgi/Etki Alanı olgusunu bugünümüz çerçevesinde kritize edersek eğer, Corona Virüs’ün ortaya çıkışı, varlığı ilgi alanıdır ama virüse karşı takındığımız tutum, önlemler, seçimlerimiz, aldığımız kararlar ise etki alanımızdır.
Tam da bu doğrultuda, duygusal ve psikolojik dayanıklılığımızı arttırmamızın yolu, odağımızı; ilgi alanından çekip, etki alanımıza çevirmek. Sizlerin bir etki alanı var. Hem de çok etkili! Yapacaklarınız, önlemleriniz, kararlarınız, mecburi kalmadıkça dışarı çıkmamanız, kendinizi bilinçli bir şekilde karantinaya almanız vs. Etki alanına yoğunlaşmamız bizim
psikolojik dayanıklılığımızı pik seviyeye çıkaracaktır. İlgi alanına yoğunlaşıp, Çin’i, virüsü suçlamak vs. bizi demoralize edecektir. Etki alanı > İlgi alanı.
Bilişsel çarpıtmalardan özellikle kaçınalım!
Bilişsel çarpıtma, zihnimizin aslında doğru olmayan şeyler hakkında bizi ikna etmesidir diye tanımlayabiliriz. Bu bilişsel çarpıtmalar aslında bizim yanlış, eksik ve mantıkdışı düşüncelerimizin temellerini oluştururlar ve sonuç olarak olumsuz duygu ve davranışları pekiştirirler. Bunlardan başlıcaları:
ü Felaketleştirme
ü Aşırı Genelleme
ü Filtreleme (Sadece olumsuzluğa odaklanma)
ü Kişiselleştirme
Bu kaos ortamını fırsata çevirelim. Bunu başarabilirsiniz!
Bunun bir süreç olduğunun farkında olarak, evde karantinada kalmanın sıkıcı olma tarafına odaklanmak yerine daha güzel yarınları yaşamak için bir önlem olduğu düşüncesi zihnimizde dominant halde olmalıdır.
Uzun zamandır okumayı çok istediğiniz halde vakit bulamadığınız için ertelediğiniz kitapları raflardan indirip okuma kotası koyarak kendinizle yarışın, en merak ettiğiniz dizi- filmleri izlemeye başlayıp başka bir frekansa geçin, hiç dinlemediğiniz farklı müzik tarzlarını dinleyin, ailenizle bolca vakit geçirin, bolca düşünüp özeleştiri yapın, çocuklarınızla çocukluğunuza ait oyunları deneyin, hep erteleyip yapmak istediğiniz şeyleri deneyin, sanal müzeleri gezin, sanatla ilgilenin, dayanışma kampanyalarına katılın, sevdiklerinizle kontakt halde olun ve mutlaka gün içerisinde egzersiz yapın. Bunları yaparak psikolojik dayanıklılığınızı oldukça arttırmış olacaksınız.
Çocuklarımızın (özellikle de sınav döneminde olanların) yanında virüs, salgın ile ilgili konuşmalarınıza, TV’de, sosyal medyada izlediklerimize çok dikkat edin! Yanlarında kesinlikle felaket senaryoları çizmeyin, aşırı genellemeyin, olumsuzluğa odaklanmayın. Ha, aynı zamanda hiç konuşmamak da çocuklarımız için başka bir sorun teşkil eder. Çünkü onlar her şeyin farkında, sorguluyorlar. Ama güven içinde, sağlıklı atlatmak istiyorlar.
Öğrencilerimize, okulların neden tatil edildiğini açıklarken kullandığınız kelimelere özellikle dikkat edin. Dışarda çok kötü bir salgın var, okula gidersen eğer hastalanır, virüs bulaşır, hatta… Diye devam eden cümleler çocuklarımızın kaygısını daha da arttıracak sonra ki süreçlerine travmatik olarak da yansıyabilecektir Özellikle de somut işlem döneminde olan çocuklarda. Bunun yerine, doğru bir dil kullanarak ileride çeşitli sağlık problemleri yaşamamak adına okullarda yetkililerce bazı önlemler alınıp, temizlik yapılıyor. Bu süreçte çalışmalarımıza evde devam edeceğiz. Öğretmenlerin ve idarecilerin hep yanımızda olacaklar, kendileri ile iletişim halindeyiz. Demek daha sağlıklı olacaktır ki ayrıca MEB bu konuda ciddi çalışmalar yapıp öğrencilerin derslerden geri kalmaması için EBA TV’lerden dersleri online devam ettirmektedir.
Ezcümle: Bu bir süreç. Geçecek ve atlatacağız. Tüm bu zorlu süreç, önümüzdeki yaşantımız için bizlere psikolojik dayanıklılık katacak ve daha da güçlendirecektir. Lütfen önlemlerimizi alalım, mecburi olmadıkça çıkmayalım, evde kalalım ve panik yapmayalım. Başaracağız.