**Batman’ın Kozluk ilçesinin ilk hakimlerinden Halit Kıvanç, 1950 yılında görev yaptığı ‘Hazo’yu unutamıyor; “Hayatımın en güzel olaylarından biri de ayrılırken beni uğurlamaya bütün köy halkı geldi, köyün zengini bir yere kadar atı sonra arabasıyla uğurladı. 50 sene sonra Kozluk’a tekrar gittiğimde artık büyük bir şehir olmuştu. Beni ‘Hakime me’ (Bizim hakim’ diye karşıladık…”

“AKREPLER ELİM BÜYÜKLÜĞÜNDEYDİ”
O zamanki adıyla Devlet Hava Yolları ile Diyarbakır’a, trenle Beşiri’ye gittim. Trenden inip de “Ben Kozluk’a gideceğim” deyince insanlar birbirine baktı. Meğer orası ‘Hazo’ adlı bir köymüş. Dediler ki “Katırla gideceksin”  Eşeğin ayağı kayıp uçurumdan düşüyor ama katır çok sağlam basıyormuş. Hiç unutmam Katırcı Selahattin’le çıktık yola. Yedi saatlik bir yolculuk sonrası akşam bir köyde kaldık ve sabah yine devam ettik. Yıl 1950 ve biz 13 saatlik katır yolcuğundan sonra Kozluk’a varabildik. O dönem Kozluk’ta hiçbir şey yoktu. Sabah yumurta süt yoğurt, öğlen süt yumurta yoğurt. Karyolamızın ayağının dibinde su tasları vardı ki akrepler  elim büyüklüğünde.

-Güneydoğu’nun ücra bir köşesinde Yargıç Halit Kıvanç olarak neler yaşadınız?
Doğu’da bugünkü gibi bilmiyorum ama bazı olaylar yaşanıyormuş. Memnu Mıntıka (Geçici Güvenlik Bölgesi) ilan edilmiş. Hazo Köyü’nü de Kozluk İlçesi yapmışlar ki kaymakam ve hakim atanabilsin, kontrol altına alınabilsin diye. İlk hakim de ben atanmışım. Tam bir mahrumiyet bölgesi. Kürtçe ve Arapça lugat yaptım. Haydarpaşa Lisesi’nde okumuş o köyden bir çocuk katipti. Duruşmada sanığa “Gel, anlat nasıl oldu?” diyor ve susuyordum. Katip çocuk Türkçe, Kürtçe, Arapça’ya çeviriyordu.  Bir ay içinde 10 boşanma davası geldi, hepsini beş dakikada boşadım. Nikah akdi yok ki! Zaten evli olmadıklarından “Dava düşmüştür” kararı alıyor,  onlara da “Sizi boşadım, hadi gidin” diyordum.  Kaçan koyununun peşinden yasak bölgeye girdi, diyerek köylüleri suçlu diye getiriyorlar. Hepsini beraat ettirdim. Yasak Bölge Nizamı’nda sadece “İkamet yasaktır” diyor, geçmek demiyordu. Beratların ardından Siirt savcısı telefon açıp “Hakim Bey kardeşim gençsin, dikkatli ol” dedi. “Ama efendim nizamı okudum” diyecek oldum, “Orada öyle yazar ama sen ona bakma” diyerek hepsini temyiz etti. Yargıtay toplanıp karar verdi: “Yasak bölgelerden geçmek suç değil, sadece ikamet yasaktır. Kozluk hakimi 10 bin 440 sicil numaralı Halit Kıvanç’ın kararı doğrudur.”

AYNI ANDA ÜÇ PARTİ ADAYLIK TEKLİF ETTİ
-Doğu ve Güneydoğu’da bir yasağı kaldırdınız?
Evet. Karar bütün Türkiye’ye tebliğ edildi. Bu benim hayatımın tek hakimlik olayıdır çünkü orada oturmama imkan yoktu. İki üç günde bir eski gazete okuyabiliyor, telefonla konuşulamıyor, telgraf iki günde gelirse bayram ediliyordu. Hiçbir şey yok. Sabah yumurta süt yoğurt, öğlen yumurta süt yoğurt. Karyolamızın ayağının dibinde su tasları vardı ki akrepler elim büyüklüğünde. Gazeteden de mektupla “Yahu gel İstanbul’a” diyorlar. Gazeteci maaşım hakimlikten 15 lira da fazla. En azından “100 bin lira para biriktiririm” diyerek orada kalırsın ama para da yok yani.“Kendimi aldatmaya lüzum yok” diyerek üç ay sonra istifa edip döndüm.

-Hakimlik fotoğrafınız palabıyıklı. Bıyıklar sorun oldu mu?
Kozluk’a hiç tekrar gittiniz mi?

Gördünüz mü o resmi? Hayatımın en mutlu olaylarındandır. Ayrılırken beni uğurlamaya bütün köy halkı geldi, köyün zengini bir yere kadar atı sonra arabasıyla uğurladı. 50 sene sonra Kozluk’a tekrar gittiğimde artık büyük bir şehir olmuştu. Beni “Hakime me” (Bizim Hakim) diye karşıladılar. Hakimlik sonrası İstanbul’da avukat üç davaya girdim. Birincisi bir arkadaşımın büyükannesinin evinden çıkmayan kiracıydı. Hakim “Evet” diyerek okumaya başladı. Ben diyeceğim ki “Efendim çıkmıyorlar, şu nedenle...” ama o sırada kiracı kalkıp  “Efendim, kabul edip bu ay evi boşaltıyorum” dedi. Ben baktım. “Güle güle” dedi hakim bana, çıktık. Alacak davası olan ikincisinde “Efendim bilmem ne var” başlayacak oldum, karşı taraf “Yanımda getirdim, şimdi ödeyeceğim” dedi. O dava da düştü. Üçüncü davada seçim yasağı ihlali nedeniyle bir yazı işleri müdürünün avukatıyım. Güzel bir savunma hazırladım, tam anlatmaya başlayacağım ama söz isteyen savcı “Sayın yargıcım, dosyaları tetkik ettik ve yazıların matbaada karışması sonucu seçim ihlali yaşandığını belirledik. Kasıt olmadığından beraatını talep ediyorum” dedi. Hakim de “Gereği düşünüldü” derken ben elimi kaldırdım. Hakim “Avukat bey, davayı açan savcı diyor ki ‘Tetkik ettik, sanığın beraatını istiyorum’. Siz ‘Hayır öyle değil, sanığım mahkum olmalı’ demek için mi el kaldırıyorsunuz” dedi ve rezil oldum.“Beni üç davada da konuşturmayan meslekte işim yok” diyerek baroya gittim ve avukatlıktan istifamı verdim. İyi ki bırakmış ve gazeteci olmuşum.

Editör: TE Bilişim