Av. Murat ÇİÇEK

Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı
Mazlumder eski Batman Şube Başkanı


Her fırsatta sürecin zorluğuna, uzun ve meşakkatli bir yol olduğuna vurguda bulunuyoruz. Zorluklardan kasıt, elbette iç içe geçmiş girift sorunlar ve en önemlisi barış karşıtı güçlerin müdahale olasılığıdır. Tüm bu olasılıkları bilen herkesin, böylesi olaylarda sürecin ecelini tartışıp, savaş çığırtkanlığına başlaması ise ayrı bir sorun.

Çözüm süreci tüm zorluklarına rağmen ilerliyor. Geçmiş tecrübelere nazaran şu an yürütülen sürecin en büyük özelliği üçüncü bir ülke olmaksızın doğrudan doğruya taraflarca yürütülmesi ve gösterilen kararlılıktır. Tamamıyla yerli bir çözüm projesinin yürütülmesi sürece olan güveni arttırdığı gibi bundan hoşlanmayacak olan iç ve dış aktörlerin müdahale riski ise her zaman için mevcut. Kaldı ki Paris cinayeti, Suriye’deki gelişmeler ve MİT’e karşı yapılmaya çalışılan psikolojik harekâtlar ve yine MİT’e darbe girişimleri bunun açık göstergesidir. Hükümet, süreç konusunda kararlı ve özgüvenini muhafaza eden tavırlar sergiliyor. Yeni dış politika anlayışı çerçevesinde ise iç ve dış müdahalelere izin vermiyor. Aynı tutum Abdullah Öcalan için de söz konusudur diyebiliriz. Her fırsatta kendisi ile görüşen devlet heyetine güvenini ifade eden Öcalan, sağlık konusunda bile kendisini ziyaret etme yetkisine sahip tek uluslararası organ konumundaki Avrupa Konseyi İşkence ve İnsanlık Dışı Ceza veya Muameleyi Önleme Komitesi CPT’nin ziyaretlerini istemediğini, sağlık durumunu Adalet Bakanlığı ile konuşarak takip edeceğini belirtmişti.


Tesadüf denebilir mi?


Mesud Barzani’nin Diyarbakır ziyaretinde hükümetle buluşması ve Şivan Perwer İbrahim Tatlıses konseri ile yeni bir ivme kazanan süreç, gelecek için umut verirken sürece dair her olumlu gelişmenin ardından olası müdahalelere de hazırlıklı olunması gerekiyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde Yüksekova’da PKK’lilere ait mezarlıkların tahrip edildiği iddiasıyla şiddet içerikli toplumsal olaylar baş gösterdi ve çıkan olaylar neticesinde iki vatandaş güvenlik güçlerinin silahlı müdahalesi sonucu hayatını kaybetti. Olayların hemen ardından PKK militanları tarafından yol kesmek suretiyle dört asker kaçırıldı ve aynı akşam yapılan girişimler sonucu serbest bırakıldılar. Olayın hemen ertesinde gerçekleştirilen bu eylemin tesadüf sonucu olup olmadığı tartışma götürür.


Yüksekova olayları karşısında gerek Başbakan’ın gerekse de Abdullah Öcalan’ın aynı tepkiyle, olayları provokasyon olarak nitelendirmesi çarpıcı ve önemliydi. Zira olay her yönüyle değerlendirildiğinde gerçektende provokasyon kokuyor. Şöyle ki; mezarlık iddia edildiği gibi tahrip edildiyse gerçektende birileri halkı kışkırtmak istemiş ve bunu gerçekleştirmek için harekete geçmiş demektir. Eğer mezarlık tahrip edilmediyse ve tahrip edilmediği halde tahrip edildi iddiaları ile halk harekete geçirilmişse, ortada yine bir provokasyon olduğu açıktır. Her iki ihtimalde de halkın kışkırtılarak sürece darbe indirilmek istendiğini rahatlıkla ifade edebiliriz.


Meşakkatli barış


Olaylar esnasında güvenlik güçlerinin müdahale tarzına ise hususiyetle vurguda bulunmak gerekiyor. Amca yeğen olmak üzere iki vatandaşa gerçek silahla müdahale edip ölümlerine yol açmak, bu provokasyonları tertipleyen güçlerin hayal bile edemeyeceği bir garabettir. Hiçbir provokasyon güvenlik güçlerine önüne gelen adamı öldürme yetkisi vermez. Yaşam hakkı ihlal edilen iki vatandaşın ölümüne dair etkili bir soruşturma yapılarak, üzerlerinde silah yakalanıp yakalanmadığı veya silahlı eyleme karışıp karışmadıkları yönünde kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak bir delil ortaya konmadığı sürece, bu ölümlere sebebiyet veren tüm ilgililer tespit edilip, yargılanmalıdır. Ayrıca PKK’nin şehir yapılanmalarının her toplumsal gösteride, yasa dışı unsurlarını göstericilerin içine sızdırması ve gösterileri şiddet sarmalına çevirmesi kabul edilebilir değildir.


Savaş çığırtkanları


Her fırsatta sürecin zorluğuna, uzun ve meşakkatli bir yol olduğuna vurguda bulunuyoruz. Zorluklardan kasıt, elbette iç içe geçmiş girift sorunlar ve en önemlisi barış karşıtı güçlerin müdahale olasılığıdır. Tüm bu olasılıkları bilen herkesin, böylesi olaylarda sürecin ecelini tartışıp, savaş çığırtkanlığına başlaması ise ayrı bir sorun. Sürece ilişkin müdahale olasılığını bilen ve bunu kabul eden herkesin itidalini koruyup, savaş çığırtkanlarına itibar etmemesi gerekiyor. Zira seçim havasının hâkim olduğu şu günlerde bile çözüm sürecine bağlılığını her fırsatta ifade eden bir hükümet ve bu hükümetin hükmettiği devlet görevlilerine güvenini beyan eden Abdullah Öcalan’ın tutumları barış için iyi bir gelecek vaat ediyor. Yapılması gereken şey, geleceğimize dair edineceğimiz tarihsel kazanımlara denk düşen bu süreci desteklemek ve katkı sunmaktır.

Editör: TE Bilişim