Günlerdir beni derin düşüncelere gark eden bir fotoğraf vardı.

İnsanı insanlıktan utandıran bir fotoğraf karesi…

Fotoğrafın konusu kaçak göçmenlerle ilgiliydi.

Soğuk havalara,

sıkılan plastik mermilere,

atılan gaz fişeklerine,

göz yaşartıcı ve boğucu gazlara,

tel örgülere,

suda boğulma riskine,

polislerin coplu ve dipçikli müdahalelerine rağmen ‘bir umut’ diye Avrupa’ya geçmeye çalışan kaçak göçmenlere yapılan muamelenin göstergesi bir fotoğraf karesinden söz ediyorum…

Ülkemizden Yunanistan’a geçmek isteyen kaçak göçmenlerin yaşadıkları sıkıntı ve dramları ibretle izliyoruz.

Ne yazık ki Yunanistan polisi büyük bir hukuksuzluğa imza atarak o fotoğraf karesiyle tarihe geçti…

Sınırı geçmeye çalışan acılı insanları derdest edip, dayaktan geçiren ve bununla yetinmeyip onları çırılçıplak soyarak elbise ve eşyalarını gasp eden Yunan polisleri (Şu yazıyı kaleme aldığım ana kadar olayın üzerinden günler geçmesine rağmen bir tekzip duymadığım hadise) ile ilgili olarak sosyal medyada yaptığım yorumu bilgilerinize sunmak istiyorum:
“Bu fotoğraf karesi en ileri medeniyet iddiasındaki Avrupa Birliği ülkeleri için 'Zulmün Sembolü' olarak tarihe geçecek, görsel hafızalardaki yerini alacaktır...
Ülkelerindeki savaştan,
yokluktan,
kıtlıktan,
ölümden,
can,
mal ve namuslarının güvencede olmadığından,

‘bir umut’ diye Avrupa ülkelerine sığınmaya çalışan bu insanlara yapılanlar, düşünceme göre ağır bir insan hak ihlalidir,
insanlığa karşı suçtur...
İnsanlığa karşı suç işlemenin Uluslararası hukuka göre bir karşılığı olmalıdır.

**

**
BÖYLE HUKUK MU OLUR?..

TV'lerde bazı hukukçuları dinliyorum, Yunanistan'ın ve Avrupa ülkelerinin bu insanları almak mecburiyetinin olmadığını ileri sürüyorlar...
Bu hukukçular şöyle yorum yapıyorlar:
Uluslararası hukuka göre Yunanistan'a geçmek isteyen,-Meriç nehrinde boğulma riskine rağmen- Avrupa'ya geçmeye çalışanların ancak can, mal ve ırz güvenliği tehlikede olsa, onlara kapılarını, sınırlarını açabilirler...
Bunlar Türkiye'de 'Geçici Koruma Yönetmeliği' kapsamında güven içerisinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Dolayısıyla güvenli bir bölgeden geldikleri için Avrupa onları kabul etmek zorunda değil.
Eğer Türkiye onları zorla ülkesinden atmaya çalışır, onlara karşı zor kullanırsa, o zaman uluslararası hukuka göre kapılarını açmak zorundadırlar...
Polisimiz, askerimiz onlara ateş açarsa, Avrupa ülkeleri alabilirmiş. Biz müşfik davranıyor, onları kardeşimiz gibi kabul ediyoruz.
O nedenle zaten güvendedirler.

**

**
Hukukçu görüşü böyle.
Uluslararası hukukun böyle bir kuralı olabilir, hukukçu değilim, bilemem. Ancak Habertürk kanalı canlı yayınındaki programda bu görüşü dillendiren hukukçuya ulaşabilseydim şunu soracaktım;

Yunanistan ve Avrupa Birliği ülkeleri diyelim ki güvenli bölge, güvenli bir ülkeden geliyorlar diye onları almak mecburiyetinde olmasınlar.

Îyi de bu acılı insanları yakaladıktan sonra dövme, onların kıyafetlerine el koyma hakları var mı?

Bu acılı insanların onurlarıyla oynamanın uluslararası hukukta müeyyidesi yoksa, böyle hukukun da...”

Evet, yaptığım yorumun arkasındayım. Bu fotoğraf tarihe ibret vesikası olarak geçmeli ve görsel hafızalarımızda, belleklerimizde yer almalı, asla unutulmamalıdır…

Lanet gelsin bu drama seyirci kalan petrodolar milyarderleri olan sözde Arap devletçiklerinin sahtekar kral, sultan ve emirlerine…