*Havaların serinlemesiyle yayladan dönüş yolcuğuna başlayan göçerler, Batman'ın da aralarında bulunduğu bölgedeki çevre illerin kırsalına yerleşiyor. Avrupa’da memleket özlemiyle yanıp tutuşan gurbetçilerden bazıları arazilerini fıstık bahçelerine dönüştürüyor. Kimi ise terk ettiği köylerine modern binalar kazandırıyor…

*Tarihi Hasankeyf ise yerli ve yabancı konuk ağırlamaya devam ediyor. Tarihi kalenin etrafı tamamen dolguyla doldurulmuş. Liman bölümü ise küçük sarayın dibi olarak tasarlanmış. 150 Yıllık Hasankeyf eski çarşısı ise son konuklarını ağırlıyor...

EKİM’İN GÜZEL MANZARASI…

Bu baharda Van, Muş ve Bingöl'ün yaylalarına çıkan yöre göçerleri bu kez kış mevsimi için yollarda.

Çileli mesleği terke etmeyen göçerler, 1.5 ya da 2 ay süren uzun bir yolculuğa çıkıyor.

Her kış mevsimi öncesinde olduğu gibi havaların ısındığı şu günlerde sıcak bölgenin yolunu tutan göçerler, hayvanlarıyla kilometrelerce yol kat ediyor.

Batman'ın çevresindeki yakın köylerde kıl çadırı kuran göçerler; kış mevsimi öncesinde yerleşeceği köylerinde çevrelerinde kurdukları kıl çadırlarında yaşamını sürdürecek.

Göçerlerin çileli yolculuğuna hemen her yıl bu dönemlerde tanık oluyoruz.

Göçerler komşu oldukları yerleşim birimlerinin ekonomisine süt ürünleri ve yünleriyle katkıda bulunuyor. Göçerlere bir dokun, bin ah işit. Sorunları nedense hiç değişmiyor.

GURBETÇİLER TOPRAĞINDAN KOPAMIYOR

Ekim ayı geldi mi Avrupa'daki Batmanlı gurbetçiler de memleketin yolunu tutuyor.

Aile boyu tatile gelenler, topraklarında duygusal anlar yaşıyor. Aile büyüklerinin mezarlarını ziyaret edenler, aile büyüklerinin vasiyetlerini de yerine getiriyor. 20 Yıl süreyle mezarı Almanya’da bulunan Beşiri ovasındaki bir gurbetçinin mezarını yakınları Kurukavak (Hamduna) köyüne getirdi. Yakınları mesaj veriyordu: “Vasiyetini getirdik. Kemiklerini toprağıyla buluşturduk.” Bu renkli topluluk büyüklerinin vasiyetini yerine getirip yılların geleneğini yaşatıyor. 

Gurbetçilerin kimi tarlasını fıstık bahçesine çeviriyor. Kimi ise terk ettiği evi ya onarıyor ya da yerine yenisi yapıyor. Beşiri ovasındaki Ezidi’ler, bu mevsimde Antalya ve İzmir yerine çocuklarıyla  memlekete geliyor.

Ekim ayı geldi mi bu coğrafya bir başka güzelleşiyor. Farklı simalarla karşılaşıyorsunuz. Hayat hikayelerini dinliyorsunuz. Bu coğrafyadaki eski gelenek-görenekler dünyanın hiçbir yerinde yok. Güz mevsimi geldi mi insan hem duygulanıyor hem de hüzünlendiriyor...

HASANKEYF'İN YENİ YÜZÜ…

Tarihi ilçe Hasankeyf'in eski yerleşim biriminde turizm güzergahı eski çarşı dışında yok gibi. Yamaç Külliyesi dışında aşağıdaki eserlerin tümünün taşındığı yeni yerleşim birimi ise inşaat şantiye alanından farksız. 800'ü aşkın konut tamamlanmış. İlçe sakinleri, kış gelmeden yeni yerleşim biriminin yolunu tutuyor. Yılsonuna kadar Hasankeyf'in tümü yeni yerleşim birimine taşınacak.

Kültürel parka taşınan eserlerin restorasyon ve onarımı sürüyor. Süleyman Koç minaresi tamamlandı. Şimdi de yanında yükselecek El-Rızık minaresinin yapımı için çalışmalar var. Yılda ortalama 1 milyon turistin konuk olduğu Hasankeyf'te; 150 yıllık eski çarşının tahliyesi de an meselesi. Çünkü bu güzergahtan El-Rızık minaresinin gövdesi ve cami ayak sütunları geçirilecek. Eski çarşının tahliyesiyle eski yerleşim biriminde yaşam bir yerde sonlanacak.

Hasankeyfli esnaflar tarihi ilçeye gelen yerli ve yabancı konuklara Hasankeyf'in tiftik halı, şal, tülbent ve kalemlik gibi eşyaları satıyor. Ancak esnaf, eski çarşıyı terk etmekten yana da değil. 

Hasankeyf'in eski çarşısında hediyelik eşya satan 70 yaşındaki Sami Kusen ile karşılaşıyoruz. Almanya'da yaşayan Nedim Erkiş ile Sami Kusen'in dostlukları yıllara dayanıyor.

Meseleyi fazla uzatmadan sohbete başlıyor Kusen… Nedim Erkiş'in babası ve dedesiyle dostluğunu şöyle özetliyor Sami Kusen: "Yıllar öncesinde Beşiri ovasında Kuşçukuru, Oğuz, Taharri ve Uğurca köylerine giyim ve diğer zücaciye malzemeleri götürdüğümüzde Nedim beyin babası ile dedesinin evine konuk olurduk. Bizi bağırlarına basarlardı. Ne güzel yıllardı o dönemler. 50-60 yıl önce çocukken gittiğimiz o köylerde evlere misafir olmadan ayrılmazdık. O günleri unutmak mümkün mü?”

4 Medeniyete beşiklik yapan Hasankeyf'te hala eski dostluklar konuşuluyor. Eski günlerde hem ticaretin hem de insanlar arasındaki ‘hoşgörü’yü her kesimden dinliyorsunuz.

MOR KİRYAKUS MANASTIRI

Tarihi kaynaklara göre geçmişi 5 ila 7 bin yıllara dayanan Beşiri ilçesinin Ayrancı (Kıra Dera) Manastırı yıllara meydan okuyor. Üç katlı manastırda üç ayrı kültür geçmiş.

Bir zamanlar Süryaniler, Ezidiler ve Müslümanların yaşamını sürdürdüğü ‘Mor Kiryakus Manastırı’nı ayağa kaldırmak için Batman Valiliğinin başlattığı restorasyon çalışmaları herkesi heyecanlandırıyor.

3 Katlı devasa binada 365 odanın olduğunu söyleniyor. 1961 Yılına kadar Süryanilerin ayinlerini yaptıkları manastır; bir zamanlar rahip ve papazların eğitim gördüğü yermiş... Binanın iki ayrı bahçesinde yer altı kuyularında hala su var. Batman ovasına hakim, Kıra Dağı eteğindeki o görkemli eserin turizmi kazandırılması için tarih sever Vali Hulusi Şahin'in çabaları takdire şayan.

Ayrancı (Dera Kıra) köyünde de oturan sakinler restorasyondan sonra köylerinin kaderinin değişeceğini söylüyor ve ekliyor: "Bizden öncekiler maalesef manastırın bir bölümünün üstüne ev yapmış ve uzun zaman kaderine terk edilmişti. Bu önemli yapı definecilerin akınına uğramıştı, tahrip edilmişti. Şimdi de tarihi canlanmasına yönelik başlatılan restorasyon projesi bizi de gelecek adına umutlandırıyor..."

Hafta sonu Hasankeyf'te kültürel alandaki eski eserler ile Kıra Dağı eteğindeki manastırda restorasyon çalışmaları görünce; geç de bu güzel şehir turizmden pastasını alacağına inanıyoruz.

Kısacası; memlekette güzel şeyleri de sizlerle paylaşmayı bir görev bildik.