Düzenlenen ‘Tarla Günü’ etkinliğinde konuşan Vali Ekrem Canalp’ın önemli açıklamasına dünkü yazımda yer vermiştim.

Sayın Valimizin, “Dünyadaki otomobil üretimi yüzde 25 azalsa hayat devam eder, televizyon üretimi yüzde 25 azalsa hayat devam eder ama bir şey var buğday üretimi dünyada eğer yüzde 25 azalırsa dünyada kıtlık olur” şeklindeki ifadesi, tarımın ne denli önemli olduğunun tespitini içerdiği gibi, olumlu bakış açısının da göstergesidir.

Bu meseleye kafa yormak gerekiyor.

Tamamen televizyonsuz, otomobilsiz kalsak bile hayat bir şekilde devam edecektir.

Ancak gıdaya erişimde ufak bir sıkıntı, insanlık ailesi için felakettir…

Yaşlılarımız bize geçmişte yaşanan kıtlıklar üzerine önemli konuşmalar yapmıştır.

Kürdçe’de “Xelay” (Kıtlık) denilen gıdaya yeterince erişememe nedeniyle insanların ot yediklerini biliyoruz.

Birinci Dünya Savaşının patlak verdiği süreçte “Xelay’a Reş” olarak bilinen büyük kıtlık yaşanmış, insanlarımız açlıktan hayatlarını kaybetmişlerdi.

Bu gerçeği düşündüğümde, Vali Canalp’ın, tarımsal ürünler üzerinde durması, tarlaları boş bırakmamanın önemine de dikkat çekmesini kentimiz tarımı adına önemsedim.

**

**

Tarlaları boş bırakmamak gerekir, doğrudur. Ancak çiftçilerin de desteklenmesi gerekir düşüncesindeyim.

Çiftçilerimiz artık vahşi sulamadan vazgeçmelidir.

Batman ve çevresindeki geniş tarım alanlarında hala fıskiyeli, damlama sistemli sulamaya geçilmedi.

Bunun için bir çaba da göremiyorum…

Batman Ziraat Odası yöneticilerinin zaman zaman bu konuda demeçler vermesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

Ancak bunun yetersizliği ortadadır.

Sadece ‘vahşi sulama yanlış’ demek çözüm olmuyor, çiftçilerin bilinçlendirilmesi, onlara destekler verilmesi de şarttır.

Her yaz aylarında olduğu gibi çevredeki akarsularımız, dere ve çaylarımızın son günlerde çamur şeklinde ve renginde akmasının en önemli sebebi de vahşi sulamadır.

Bilim insanlarının uyarılarına kulak verilmediği için en verimli arazilerimizi kaybediyoruz. Toprağın yüzeyi eğimliyse yapılan vahşi sulamayla birlikte yüzeydeki verimli topraklar, aşağıya süzülerek dere yataklarına gitmektedir, zamanla çoraklaşma meydana gelmektedir. Çoraklaşan topraklarımız ise verimden, kaliteden düşüyor. Bu da çiftçilerimiz ve ekonomimiz için çok büyük kayıptır.

**

**

EN VERİMLİ TOPRAKLARI KAYBEDİYORUZ…

Bu köşede defalarca vahşi sulamaya dikkat çekmişimdir. Şu ifadeler eski bir yazımdan: ‘Çiftçilerimiz bol su bulduğundan hoyratça bir sulama ile en verimli topraklarını Batman Çayına gönderiyor…

Mısır tarlalarında fıskiyeli sulama sistemi yerine cazibeli su ile ‘vahşi sulama’ yoluyla çok vahim bir su israfı yapılıyor…

Kuyubaşı Toplu konutları dibindeki pamuk tarlaları dikkatimi çekti, gözlerime inanamadım!..

Yatay sulama yerine, ‘dikey sulama’ yapılıyordu…

Batman Çevre Gönüllüleri Derneği adına geçmişte bu konuda çalışmalar yapmıştık. Liselerde öğrencilere gönüllü olarak verdiğimiz çevre konferanslarında dikine sulamanın zararlarını anlatıp durmuştuk. Hatta bu konuda görsellerimiz de var.

Tarlada Kürdçe ‘Mışar’ denilen küçük su tutma kanallarının yatay olması önemlidir. Dikey olduğunda bırakılan su hızlı bir şekilde akıp giderken, arazilerin yüzeyindeki verimli toprakları beraberinde götürüyor.

Diyelim ki gübre döktünüz, vahşi ve dikey sulama anında onları süpürüp götürüyor…

Bu yöntemin araziler için ne kadar zararlı olduğunu uzun uzun anlatabilirim.

**

**

Tarım ve ziraat yetkilileri, ilgili kurum ve kuruluşlar bu gerçeği hiç gözlemlemiyorlar mı?

Bu konuda çiftçilere hiç eğitim verilmiyor mu?

Batman Sol Sahil Sulama Kanalı’nda akıp giden çamurlu sular aslında çoğunlukla çiftçilerimizin ne kadar hoyratça bir vahşi sulama yaptıklarının göstergesidir.

Evet, bol suyumuz var…

Malabadi’den, Batman Barajından gelen cazibeli sular ile tarlalarımız sulanıyor, bol verim alıyoruz. Ancak bu vahşi sulamanın artık tarihe karışması gerekiyor…

Çiftçilerimizi geleceği hazırlamalıyız…

Kireçlenen, tuzlanan, verim kaybına neden olan vahşi sulama yerine, fıskiyeli ve damlama sistemli sulamaya geçiş yapmalıyız…

İlgili kurum ve kuruluşları göreve çağırıyorum.

Köy Muhtarları ve çiftçilerimizle toplantılar düzenlenmeli, görsel sunumlar yapılarak sağlıklı bir eğitim verilmelidir. Duyarlı olunması dileğimle.’

O görüşüme ek olarak şu sözlerle yazımı bitireyim: Gelecek nesilleri de düşünmemiz gerekiyor, o nedenle vahşi sulama sisteminden acilen vazgeçmeliyiz. Hem su kaynaklarımız sınırlıdır, sonsuz değildir. Vahşi sulama sistemi ile büyük su kayıpları yaşanıyor, yeraltındaki su kaynaklarımız çekiliyor, ülkenin pek çok yerinde obruklar oluşuyor. Acilen damlama ve fiskiye denilen modern sulama sistemine geçmeliyiz. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı, müdürlükleri aracılığıyla bütün çiftçilere destek vermelidir. Vahşi sulamadan yakınmak, yeterli değil, çiftçiler desteklenerek modern sulama sistemine hazırlanmalıdır. Su ve gıda insanlığın geleceğinin güvencesidir. Bu bilinçle geleceği hazırlanmalıyız.