Kur’an’ın işaretine göre dağların çok önemli görevleri vardır. Bunların başında dünyanın direkleri, havanın tarağı ve birçok değerli, hayati maddelerin hazinesidir. İşte Raman Dağı da yer altından fışkırıp yeryüzüne çıkmış toprağın kanı özelliğine sahip petrolle tanınır. Denizden epey yüksek olan bu dağ, petrol bulunduktan sonra dünyaca tanındı. Petrol kuyularının en eski ve emekdarı 8 Numaradır. Yetmiş beş yıldan beri, siyah gagası, binlerce metre derine daldığı hazineden hiç eksilmeden insanlığın hizmetinde alçalıp yükselen zikriyle tamamlamaktadır.
İster yerli ister türist olsun, Raman’a ilk gelenler, önce kampın geniş sahasına gitmeden kamp karşısındaki şipşirin tepedeki 8 Numaralı petrol kuyusunu ziyaret ederler. Petrolün kokusu, burun direğinizi sızlatsa bile, faydalarını düşündüğünüzde ruh dünyanıza bir serinlik ve hoşluk verir. Çocukken toplanır, gider 8 Numarayı seyrederdik. Gagasının yer derinliğine inişi ve çıkışı, meczup bir sofinin zikrine benzer. Artık genziniz yanmaz, mideniz bulanmaz ve şunu anlarsınız. Dünyada sarı altınla yarışan hatta onu dize getiren, bulunduğu ülkenin ekonomisini çok zenginleştiren, onu esaretten kurtaran Kara Altın (petrol) vardır.
Kışları, genelde kar yağışlı ve çok soğuk geçen Raman’da yazlar da serindir. Püfür püfür rüzgar eser, petrolün kokusu, kampın girişinde burnunuza girer, ancak rahatsızlığınız bir iki dakikayı geçmez, alışırsınız, o her yere bulaşmış simsiyah sıvıyı bile seversiniz. Eğer çocukluğunuz Raman Dağı’nda geçmişse kendinizi büyülü bir dünya masalı içinde hissedersiniz. 6 Numarada top koşturmuş, okul dönüşü, tandır ekmeğine sürdüğünüz salça veya Antep pekmezini yiye yiye mahallenin harabe evine koşmuş, misket yuvarlamış, aşık oynamışsınız, bazen de Şeytana uymuş korulukta sapanla kuş avlamışsınızdır. Bir yüksek tepedeki su kazanı yanına gitmiş, tarihi kadimi sinesinde barındırıp asırlara meydan okuyan, minareleriyle o derin vadiyi süsleyen, yeşille mavinin birbirinde eridiği şirin Dicle’nin vadide çağladığını görmüş, duymuş Hasnkeyf şehrini seyretmişsizdir. Bölgemizin tarihi onunla bilinir. Salihiye’nin yemyeşli bahçeleri sizi selamlamıştır…
Eğer çocukluğunuz Raman Dağı’nda petrol kuyuları içinde geçmiş, Zevê’nin o soğuk, vücudu serinletici ayranını içmiş, Hasankeyf harabeleri içinde tarih koklamış, Elih tren istasyonuna uğrayıp misafirleri Kurtalan Ekspresi veya Diyarbakır’a giden Ara tren dedikleri trende uğurlamışsınız. Sonra perondan geçmiş, 10 kuruşa satılan gazetelerin ön sahifesini peron çıkışında gözlemlemişseniz, bugün yetmiş yaşına varmışsanız bile kendinizi bahtiyar sanın. İnanın, bugün her türlü konfora sahip çocuk ve gençlerden çok daha şanslısınız. Çünkü her biriniz canlı bir tarihsiniz. Ne maddeyi manaya ne de manayı maddeye feda etmişsiniz.
Bütün samimiyetimle söylüyorum: Yirmi milyona varmış bu mega kentin kalabalığı içinde bile ben, Raman Dağı’nda geçmiş çocukluğumu, Hasankeyf ve Elih’te geçmiş erginlik ve gençliğimi ne kadar lüks bir hayatın içinde olursam olayım arıyorum. Bedenen işhtiyarlamışsam da ruhum, çocukluğumun geçtiği, o insana insanca değer verildiği beldelerde halen garip garip dolaşıyor…