FESHANE DOLUP TAŞTI
Geçen hafta Feshane Artİstanbul’da Ahmet Güneştekin’in açtığı ‘Kayıp Alfabe’ sergisine Cumartesi ve Pazar günü ziyaretçi akını oldu. 13 Bin civarında kişinin ziyaret ettiği ‘Kayıp Alfabe’ sergisinin farklı kesimlerden ilgi gördüğünü ifade eden Güneştekin; “Büyük bir ziyaretçi akınının olduğu sergi, 20 Temmuz’a kadar açık tutulacak. Sanatçı, herkesten farklı düşünen, olaylara farklı bakabilen bir bireydir. 12 Eylül darbesinin görerek büyüdüm. Sonrasında insan katliamlarından faili meçhul cinayetlere, köy baskınlarından sürgünlere ve zorunlu göçlere kadar birçok olaya tanıklık ettim. Bir sanatçı olarak bu tanıklıkları kendi araçlarım yoluyla sanatla buluşturmak ve gelecek nesillere bir belge olarak aktarmak benim sorumluluğum” dedi.
“SANATÇI ACILAR KARŞISINDA SESSİZ KALAMAZ”
Kayıp Alfabe sergisinin ismini faili meçhul cinateylerde katledilen insalardan aldığını ifade eden Güneştekin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sergide bu insanların isimlerinden bir dünya, bir şehir, bir kamusal alan yaratılıyor. Bugün hala kemikleri bulunmamış ailelerin yıllardır aradığı insanlar var. Bu insanlar için anneler, eşler, kardeşler ve dostlar 1.033 haftadır yaz-kış demeden meydanlarda adalet arıyor. Çoğu anne hayatını kaybetti ama mücadele halen devam ediyor. Böyle bir ülkede sanatçı nasıl konfor altında kalabilir? Sanatçı bu acıların karşısında sessiz kalamaz, utanır ve bu utanç onu harekete geçirir. Ben de bu tanıklıkları sanat yoluyla ifade etmekle yükümlüyüm. Bu benim hem insanlık hem de sanatçı olarak görevim.”
“SANATÇININ TARİHSEL BİR SORUMLULUĞU VAR”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, HDP Milletvekili Sırrı Sakık, Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, sanatçı Mahsum Kırmızıgül, Mehmet Aslantuğ ile iş insanı Aydın Doğan’ın da katıldığı ‘Kayıp Alfabe’ sergisinin 14 öyküden oluştuğunu ifade eden Güneştekin; “Ben kavraması güç insan yazgılarını aradım. Her zaman o insanların hikayelerini dinledim. O insanların hikayeleri ile geçmişe bakıyorum. Benim çalışmalarım sorumluluktan daha farklı bir ahlak duygusuna dayanıyor. Geçmiş ile hesaplaşma deneyiminin gerekliliğine inanan ve yöresel yaşantıyla vicdanımı uyandırmanın zorunluluğunun bilincinde biri olarak benim yürüyüşüm, farklılıkların değerini kavramayan, görüşünde daha çoğulcu hale gelmeyen ve kişisel değerlerin tahrip olduğu hissini üreten bir yaşantıya direnmektir” diye konuştu.