Uzun süredir yaygın medya olası bir İstanbul depremi üzerine haber ve yorumlar yaparken, 24 Ocak gecesi Batman’da deprem yaşandı.

Kimsenin pek beklemediği bir depremdi.

Batmanlıların büyük ekseriyeti korkuyla evlerini terk edip, sokaklara indi…

Aramızdaki bazı cahillerin yine silah sıktıklarına tanık olduk.

Bulunduğumuz apartman ve komşu apartmanların hepsi bir anda boşaldı, insanlarımız kaçıştı…

Eşim ve çocuklarımla apartmandan çıkmadık.

Çok kahraman veya akıllı olduğumuzdan mı diye soracaksınız.

Hayır, refleks olarak bugüne kadar Batman’da hiçbir depremde dışarıya kaçmadık.

Bunun bir nedeni şudur; Batman’ın birinci derece deprem bölgesi olmadığını biliyordum. Sason ve Kozluk yakınından geçen fay hattında yaşanacak bir depremin bu kenti tarumar edeceğine inanıyorum. Ancak bu faylarda bağımsız büyük bir deprem yaşanırsa, dışarıya kaçacak vaktimizin olmayacağına dair düşüncelerim var.

**

**

24 Ocak 2020 gecesinde de, Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde bir depremin yaşandığını tahmin ettiğimden, dışarıya çıkmamıza gerek olmadığını ve ilk sarsıntıda kaçmanın da riskli olduğunu düşünüyordum.

Komşuların hızla dışarıya kaçtıkları bir sırada açık olan bilgisayar başına geçip, Kandilli Rasathanesi’nin son deprem verilerini öğrenmeye çalıştım.

İki veya üç dakika sonra Batman’ı sallayan depremin merkezinin Elazığ-Sivrice ve deprem şiddetinin ise 6.8 olduğunu gördüm.

Bunun öncü değil, bağımsız büyük bir deprem olduğuna inandığımdan, ailemi teskin ettim. Korkulacak bir durumun olmadığını, bundan büyük depremin olmayacağını söyleyerek onları sakinleştirdim.

Balkona çıktığımızda yakın ve uzak bütün komşularımızın sokakta toplandıklarını, büyük korku yaşadıklarını ve soğuktan adeta titrediklerini gözlemledim…

**

**

Apartmanımızın hemen dibinde toplanan bazı komşular, “niye dışarı çıkmıyorsunuz” diyerek bizi sokağa davet ettiler.

Yanlış diyebilirsiniz ama kendime olan öz güvenle komşulara cevaben şunu söyledim: “Depremin merkezi Elazığ Sivrice.

Bu öncü bir deprem değil.

Artçı depremler bundan küçük olacak.

Allah korusun daha büyük bir deprem yaşansa sizler bizden daha büyük tehlike altındasınız. Çünkü apartmanların hemen dibinde toplanmışsınız.

Dışarıda kalacaksanız, apartmanlardan uzaklaşınız.”

Üstlerine bir şey almadan dışarıya kaçan insanlarımızın olduğunu gözlemledim.

Telefonlarını evde unuttuklarını belirtenler oldu.

Halkımız ‘Toplanma Alanlarından’ habersizdi. Doğrusu toplanma alanları hakkında benim de bilgim yoktu.

Şahsen ailece evden dışarıya çıksaydık, semtimizin yukarısındaki parka gidecektik. Çünkü sokaktaki tehlike ile apartmandaki tehlike arasında pek fark olduğunu düşünmüyorum.

**

**

LİCE DEPREMİNİ HATIRLIYORUM…

Özellikle yeni nesil bu tür depremlere alışkın değil. O nedenle çocuklarımız büyük korku yaşadılar.

Bugüne kadar sayısız depremlere tanık olmuş biriyim.

İlk depreme çocukluğumda yakalanmıştım.

Gündüz saatlerinde Sason Çayı kenarında, babam, ağabeyim ve bazı köylülerle birlikte iken üzerinde bulunduğumuz büyük kaya sarsılmış, çok korkmuştum.

Babam sürekli yanında taşıdığı radyoyu açıp, haberleri dinlemeye başlamıştı.

Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra radyo haberinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde büyük bir deprem yaşandığına dikkat çekilirken, ertesi günlerde yüzlerce vatandaşımızın öldüğü belirtiliyordu.

Geçen zaman sürecinde çevre il ve ilçelerde yaşanan depremler nedeniyle Batman’ımız sürekli sallandı.

Bırakın Bingöl ve Van gibi illeri, Kuzey Irak’ta yaşanan depremde bile bu kent sarsıldı, halkımız büyük panik yaşadı…

Lice depreminde yaklaşık üç bin insanımız hayatını kaybetmişti. Çünkü yapılar o tarihlerde çok kötü durumdaydı.

Günümüzde betonarme yapılar artmış. Ancak bu kentin zemin sorunları söz konusu olduğundan, olası depremler için ciddi risk altında olduğumuzu bir kere daha hatırlatmak isterim.

Elazığ-Sivrice depreminin bizleri düşündürmesi ve kentimizin yarınları için acilen yıllardır savunduğum ‘Zemin Etüdleri’ için hareket geçmemiz gerektiğini ısrarla dillendireceğim.

Devamı yarın