Yıllardır mülteciler, göçmenler, sığınmacılar meselesi ile ilgili yorumlar yapmaktayım. Kentimiz yoğun sığınmacı, mülteci, göçmen akınına uğradığından, bir insan hakları savunucusu olarak hem üzerime düşen dini ve insani görevlerimi yapmaya çalışıyor, hem de kalemimle bu konuda yapıcı değerlendirmeler yapıyorum.

Sorunlara seyirci kalmak, duyarsız kalmak, lakayt kalmak, gelişmeleri seyretmek kabul edebileceğim bir şey değildir…

Daha geçen ay içerisinde kentimize sığınan Afganlı, Pakistanlı, Bangladeşli göçmenleri yazdım.

İnsan tüccarlarının Van’dan İstanbul’a götürme yerine Batman’a bıraktığı göçmenler meselesine dikkat çektim.

Maalesef mazlumlar yerlerinden, yurtlarından olmaya devam ediyorlar…

Önceki günlerde Cenevre’de önemli bir toplantı yapıldı. Dünyadaki göçmenlerin durumu ile ilgili konuşmalar yapılırken, çarpıcı bilgiler masaya yatırıldı.

**

**

Ülkemizde yaklaşık 4 milyon göçmen/mülteci/sığınmacı bulunuyor. Bunun nedenlerine defalarca dikkat çekmiş biriyim.

Cenevre toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir tespitine katılıyorum. Sayın Erdoğan’ın Suriye politikasındaki yanlışları olmakla birlikte, yaptığı şu tespitler kesinlikle doğrudur: “Mülteci meselesinin birkaç ülkenin çabalarıyla önlenemeyeceği açıktır. Dünyanın devleri, parası en çok olanlar, sadece bize gülücük atıyorlar. Destek vermeye gelince destek ne yazık ki yok."

Maalesef göçmenler çok zorlu koşullarda yaşama mücadelesi veriyorlar. Sayısız kamplarda açlıkla, susuzlukla, soğuk ve sıcakla boğuşan göçmenler için dünya gerekeni yapmıyor. Dünyanın güçlü devletlerinin duyarsızlığı söz konusudur. Dünya çapında 258 milyon hareket halindeki insanın haklarını korumayı amaçlayan Mültecilere ilişkin Küresel Mutabakat Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda iki yıl önce kabul edilmişti. Genel Kurul’da yapılan oylamada 181 üye devlet mutabakatın benimsenmesi yönünde lehte oy kullanırken, Amerika ve Macaristan aleyhte oy kullanmıştı.

GÖÇMENLERLE İLGİLİ ÇARPICI DEĞERLENDİRME

**

**

Bir gün gecikmeli olarak değerlendirme yapıyorum. 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü nedeniyle duyarlı bir takipçim bana güzel bir değerlendirme göndermişti. O çarpıcı değerlendirmenin özeti ile yazımı bitireyim.

“Bugün Dünya Göçmenler Günü. Bugün dünyada her yedi insandan biri göçmen. Bugün dünyada 230 milyondan fazla insan doğduğu ülke dışında yaşıyor. Bugün dünyada 2. Dünya Savaşı’ndan beri en geniş çaplı insan hareketi yaşanıyor.

Bugün dünyada savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçan binlerce insan, insan haklarına, insan onuruna yakışır bir hayatın peşinde denizleri, dağları, çölleri, yolları aşmaya çalışıyor.

Bugün dünya büyük bir paradoks yaşıyor.

Bugün sermaye ve hizmetlerin sınırlardan serbestçe geçmesi için her türlü yasal ve fiili kolaylık sağlanırken, savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçan göçmen ve mülteciler aynı sınırları geçmek için hayatlarını riske atmak zorunda kalıyor.

Bugün savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçan göçmen ve mültecilerin sınırlardan güvenli ve yasal şekilde geçme imkânı yok ediliyor.

Bugün devletler savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçanları sınırlardan geçirmemek, geçenleri geri göndermek için insan hayatını hiçe sayan, insan hakları ihlallerine neden olan sert yöntemlere başvuruyorlar. Tel örgüler, duvarlar, ileri teknoloji tarama araçları, sınır devriyeleri, mayınlar, geri itme, gözaltı, sınırdışı, geri kabul anlaşmaları, insanların üzerlerine salınan köpekler, insanlara açılan ateşler, devletlerin aldığı “tedbirler” arasında yer alıyor.

Bugün savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçan ve ülkesi dışında yaşayan göçmenler ve mülteciler sağlık-eğitim gibi temel haklarına erişmekte büyük sıkıntılar yaşıyorlar, yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşamaya mahkûm ediliyorlar; kayıt-dışı ekonomide sömürülüyorlar. İstenmiyorlar, nefret söylemi ve nefret suçlarına hedef oluyorlar, evleri, araçları yakılıyor, taşlanıyor, geldikleri yere gitmeleri isteniyor.

Bugün biz savaş, zulüm ve yoksulluktan güvenli ve insan onuruna yakışır bir hayat umuduyla kaçan milyonlarca insanın hayatına karşılık yapılan utanç verici siyasi ve ekonomik hesapları görüyoruz.

Bugün biz

– sınır yönetimi politikaları ve uygulamalarında insan hakları ve insan onurunun temel olmasını;

– savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçan göçmen ve mültecilerin umut yolculuklarını güvenli ve yasal bir şekilde yapabilmeleri için gerekli önlemlerin alınmasını;

– denizde arama ve kurtarma çalışmasının her devletin sorumluğu olduğunun unutulmamasını;

– sınırları geçmeye çalışanlara yönelik ihlallerin sona ermesini;

– göçmen ve mültecilerin kriminalize edilmemesini;

– savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçan insanların başta yaşam, özgürlük, sağlık, eğitim gibi temel hakları olmak üzere, tüm siyasi, medeni, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını kullanabilmelerine fırsat veren politika ve uygulamaların yaygınlaştırılmasını;

– göçmen ve mültecilere yönelik yabancı düşmanlığı, nefret söylemi ve nefret suçlarına karşı etkin bir mücadelenin gerçekleştirilmesini talep ediyoruz.”