İnsan ve doğa mücadelesi insanın tekniği keşfiyle başlamıştır. Bu süreç günümüze değin sert mücadeleler şeklinde göstermiştir. İnsanın doğada varoluşunu sürdürebilmesi için tekniğe ve tekniğin doğurduğu teknolojiye her zaman ihtiyaç duymuştur.

Mağaradaki insandan günümüzdeki gökdelendeki insanlara kadar gelinen noktada insanın doğa karşısındaki ilerleyişi büyük oranda artış göstermiştir.

Tabi bu mücadele karşılıklı üstünlüklerin dönemsel olarak ağırlık basan tarafı hep değişkenlik gösterir. Yani kimi zaman doğa öndeyken kimi zaman insan öne geçmektedir.

Her halükarda insanın geliştirmiş olduğu teknoloji ve diğer bütün ihtiyaçları doğaya bağlıdır, bağımlıdır.

Sanayi devrimiyle beraber buharla elde edilen enerjinin kaynağı kömürdü. Bu enerji kaynağı zamanla yerini petrol ve türevlerine bıraktı. Ardından hem tehlikeli hem de daha tasarruflu enerji kaynağı olan ve ülkeleri ekonomik anlamda öne çıkaran nükleer enerji hakim oldu.

Nükleer enerji insanlık için dönüm noktasını teşkil eden bir yere sahip oldu. Küçücük atomlardan şehirlere elektrik verecek enerji çıkaran bu kaynak kuşkusuz birçok toplumu ekonomik refah seviyelerine ulaştırdı.

Hala da birçok ülke bu enerji kaynağına tüm tehlikelerine rağmen başvurmakta ısrarlı. Çernobil faciasından sonra aslında bu enerji kaynağının nasıl felaketlere yol açacağını tüm Dünya tanıklık etti.

Daha sonra diğer nükleer tesislerde önüne geçilemeyen kazalar yine doğal felaketlere sebebiyet verdi.

Peki insanları bu kadar bu enerjin kaynağına bağımlı kılan şey nedir?

Aslında cevap çok basit; insanın geliştirdiği teknolojinin bir kaynağa ihtiyaç duyması.

Peki bunun yerini ne alacak veya ne alabilir?

Şimdilerde tüm insanların cevabını en çok aradığı soru budur

Günümüz dünyasında doğaya verilen zararın boyutları o kadar üst noktaya ulaştı ki, küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi gibi tehlikeler artık alternatif enerji kaynaklarının kaçınılmazlığını karşımıza çıkardı.

Bunlar şimdilik rüzgar değirmenleri ve güneş panelleri gibi doğaya minimum düzeyde zarar veren enerji kaynaklarıdır. Bunlara geçilmesi için ciddi adımlar (Paris Sözleşmesi gibi) atılmakta.

Umarız insanlık doğa karşısında mücadelesini verirken onu kaybetmeden, onunla uyum içinde varlığını sürdürebilir.

Yaşanılabilecek başka dünyalara gözümüzü dikerken elimizdekinin kıymetini bilmek gerekir.

Selam ve dua ile…