Şu muhteşem kainatta-evrende insanların ve hayvanların teneffüs edebildikleri ve yaşadıkları tek yer dünyamızdır.

Dünyayı yaşanabilir kılan en önemli şeyin toprak olduğunu biliyorsunuz.

Toprak canlıların yaşamı için en önemli işlevi görüyor. Ormanlar, bitkiler, sebzeler hayatımız için vazgeçilmezlerdir ki hepsi toprakla ilintilidirler…

Toplumsal barış, topraktan geliyor.

Çölleşme toprağı tehdit ediyorsa, toplumsal barış da tehlikeye girecektir…

Ne yazık ki dünyamız tüm uyarılara rağmen hızla çölleşiyor. Dünya hızla çölleşirken hepimizin duruma seyirci kalması kadar vahim bir durum olamaz…

Birleşmiş Milletler 1994 yılında aldığı bir kararla 17 Haziran gününü ‘Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’ ilan etmiştir. Yıllarca bu önemli günde toplumumuza çölleşmeyle mücadelenin önemi üzerine çağrılarda bulunan biriyim.

BİLİM İNSANLARI BOŞUNA UYARMIYOR…

Bilim insanları sürekli boşuna mı uyarılarda bulunuyor?

Aşırı ve bilinçsiz su tüketimi,

hatalı sulama,

yanlış tarım uygulamaları,

çarpık kentleşme,

toprakların,

kaynakların aşırı ve amaç dışı kullanımı,

ormansızlaşma,

ormanların hoyratça talan edilmesi,

dünyada yaşanan savaşlar vb. gibi çeşitli faktörler yüzünden dünyamız hızla çölleşmektedir. Maalesef çölleşme ülkemizin geleceğini de tehdit etmektedir.

Yaşanan toprak erozyonu nedeniyle her yıl milyonlarca ton verimli toprağımızı kaybetmekteyiz.

Çölleşmenin küresel bir sorun olduğu ve tüm dünyayı tehdit ettiği artık herkesçe bilinmektedir. Bilim adamları, dünya yüzeyinde her yıl 6 milyon hektar alanın çölleşmekte, yaklaşık 750-800 milyon insanın çöl ve çöl benzeri yerlerde açlık sınırında yaşamakta olduğuna, yüz milyonlarca insanın günlük temel ihtiyaçlarını karşılayacak temiz içme suyundan yoksun bulunduğuna dikkat çekerek uyarılar yapmaktadır.

Yine uzmanların yaptığı uyarılara göre, ‘verimli topraklarımız yok oldukça, kırsal alanda yaşam zorlaşmakta, köyden kente göç kaçınılmaz olmakta ve ülkemizdeki genel yaşam kalitesi sorunu bu noktadan başlamaktadır.’

Peki, topraklarımızı nasıl kaybediyoruz?

Hatalı sulama, yanlış tarım uygulamaları nedir, hiç kafa yorduk mu?

Daha geçtiğimiz günlerde Batman Çağdaş’ın manşetinde çarpıcı bir görüntü ve haber vardı. O haberi birlikte okuyalım: “Vahşi sulama’ olarak bilinen yöntemle mısır alanlarının sulandığı Batman ovasındaki tarlalarda adeta su fışkırıyor. Tahliye kanallarının olmadığı sulama tekniğinde toprak tabakasının büyük ölçüde zarar gördüğünü belirten Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ebubekir Doğan: ‘Maalesef bilinçsiz sulama nedeniyle hem verimli alanlar yok oluyor, hem de toprak çoraklaşıyor. Çiftçinin artık ‘vahşi sulama’ yönteminden vazgeçmesi gerekiyor’ dedi. Öte yandan Balpınar beldesi ve çevresindeki mısır alanlarını yer altı su kaynakları ile sulama kanallarından sulayan üreticiler, bilinçsiz sulamaya israfa neden oluyor. Tarlalardan, Batman Çayı’na çamur akması dikkat çekti.”

Bu konuda hükümetlere olduğu gibi, özellikle sivil toplum örgütlerine ve toplumun tüm kesimlerine de görev düşmektedir.

Bu konu sadece çevrecileri ilgilendirmiyor. Çevreciler, sorumluluk bilinciyle hareket ettikleri için duyarlılık gösteriyorlar. Toplumun tüm kesimlerinin duyarlılığına ihtiyaç bulunmaktadır.

Batman Çevre Gönüllüleri Derneği’nin bir gönüllüsüyüm. Bu sivil toplum örgütümüz ısrarla bu konularda uyarılarda bulunmaktadır.

Çevrecilerin verdiği en önemli mesaj şudur: “Toprak yaşamın vazgeçilmezidir. Toprakları çölleşen bir ülkeyi bekleyen en önemli ve kaçınılmaz tehlike,

işsizlik,

yoksulluk,

susuzluk,

açlık ve göçtür.

Gelecek nesillere, çocuklarımıza çölleşmiş bir ülke bırakmak istemiyorsak, toplum olarak çölleşmeye karşı verilen mücadelede yerimizi almalıyız.

Bir kere daha önemle ifade edeyim; Şu kainatta insanların ve diğer canlıların solunum yaparak yaşayabilecekleri tek gezegen, mevcut bilimsel verilere göre sadece dünyamızdır.

Evet, görüldüğü gibi dünyayı tehdit eden en önemli küresel sorun çölleşmedir. Son yıllarda adına ‘Küresel Isınma’ denilen sorunun temel nedeni de çölleşmedir.

Toprak erozyonunun önlenmesi için öncelikle mevcut ormanlarımızı korumamız gerekiyor. Dünyanın akciğerleri konumundaki ormanların korunması insanı bir görevdir. Amazon’daki ormanların yakılması bile dünyanın öteki ucundaki insanları olumsuz yönde etkilemektedir. Bu gerçeği toplumların görmesi gerekiyor.

Çölleşmeyle mücadele diyoruz, peki bu mücadele nasıl olacak?

Bakınız, Batman’ımızın dört tarafı ormansız. Göz alabildiğince verimli topraklarımız var değil mi? Ne yazık ki topraklarının arasına ağaç diken yok. Ağaç dikildiğinde verim kaybı yaşanacağına inananlar var. Ağaçların gölgesinin verim kaybına neden olduğunu düşünerek ağaç dikmeyenler, yaşanan toprak erozyonunun tehlikesinden zaten habersizdirler.

Batman’da yaşam süren herkesin duyarlı olması gerekiyor. Ağaç dikerek ve diktiğimiz ağaçları koruyarak çölleşmeye karşı mücadeledeki yerimizi alacağız.

Mevcut ormanların korunmasının öneminden söz etmeye bile gerek yoktur. Dünya çölleşirken durumu sadece seyredenlerin, yaşanacak felaketlerden yakınma hakkı olmayacaktır...

Her zaman olduğu gibi yine çevre ile ilgili yazımı, çevreci mesajla bitireyim: “Toprak yaşamın vazgeçilmezidir. Toprakları çölleşen bir ülkeyi bekleyen en önemli ve kaçınılmaz tehlike, işsizlik, yoksulluk, susuzluk, açlık ve göçtür. Gelecek nesillere, çocuklarımıza çölleşmiş bir ülke bırakmak istemiyorsak, toplum olarak çölleşmeye karşı verilen mücadelede yerimizi almalıyız. 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü vesilesiyle herkesi duyarlı olmaya, parayla asla satın alınamayacak toprağa sahip çıkmaya davet ediyoruz.”

NOT: BU YAZI ÖNEMİNE BİNAEN BİR TEKRARDIR