Dünden devam

İnsanlık ailesine, ülkesine, kentine karşı kendini sorumlu hissedenler, topluma faydalı olabilmek için gönüllülük temelinde çalışmalar yaparlar.

Doğa ve çevre mücadelesinde yer almamın temel nedeni budur.

İnsanlık ailesini, ülkemizi ve kentimizi olumsuz etkileyen sorunların çözümü için sivil toplum kuruluşlarında yer alıp, karınca kararınca çözümü için gayret göstermeyi bir nevi ibadet gibi biliyorum.

Dünkü yazımda Çevrecilerin İzmir buluşması üzerinde durmuş, değerlendirmeler yapmıştım.

Mensubu bulunduğum çevre örgütü adına geçen hafta sonunda İzmir’deki ‘Doğaya Güç Kat Ağı Çalıştayına’ katılmıştım.

Ülkenin değişik kentlerinden toplantıya katılım sağlayan (50 kentten 80 STK, 136 aktivist) doğa ve çevre dostlarıyla tanışmak, deneyimlerimizi aktarmak, örgütlü bir güç olarak sorunlarla ortak mücadele etmek kadar hayırlı bir çalışma olamaz.

İzmir’deki çalıştaya dünkü yazımda ifade ettiğim gibi; ‘Ülkenin değişik yörelerinden katılım sağlayan bizler, siyaset için, politika için, çıkar ve menfaatler için, gösteriş için bir araya gelmemiştik. Ortak paydamız doğa ve çevre idi.’

**

**

AŞIRI TÜKETİM GELECEĞİMİZİ TEHDİT EDİYOR…

Değerli Okurlar, doğa ve çevre bütün dünyada büyük tehdit altında. Çünkü teknolojinin gelişmesine bağlı olarak hızlı bir sanayileşme bir yandan insanlık ailesine önemli kolaylıklar sağlarken, öte yandan çevresel sorunlarla geleceğimizi tehdit etmektedir…

Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçları ve tüketimleri büyük çok büyük çevre sorunlarının oluşmasına zemin hazırlıyor.

Nüfusun büyük kısmının kentlerde topluca yaşaması, aşırı tüketimi de tetiklemektedir.

Sadece kentlerde yaşam sürenlerin ısınmaları, ihtiyaç duydukları kullanma ve içme suyu, bertaraf edilmesi gereken atıksuları ve katı atıkları (çöpler) çok büyük sorunlar olarak insanlık ailesinin karşısına çıkmaktadır.

Bu konudaki bakış açımı özetleyen bir yazıdan kısa bir alıntıyı bilgilerinize sunuyorum: “Çevre kirliliğinin tüm insanlığı içeren küresel düzeyde yoğunlaştığı günümüzde, çevre kirliliğinin en önemli nedeni olarak sanayileşme ve onun bir sonucu olan kentleşme olgusu gelmektedir. İnsanoğlunun varlığını sürdürme sorunu haline gelen çevrecilik, çevre kirliliği ve sanayileşme ilişkisini birbiriyle çelişen değil birbirine bağımlı olan iki konu olarak ele almalı ve acil çözüm yolları aranmalıdır. Bugün çevreciler ile sanayileşme ve teknoloji kullanımı arasında bir çekişme yaşanmaktaysa da herkesin çıkarına olan şey, ortak değerimiz ve yaşam kaynağımız olan yerküreyi korumaktır. Kirliliği doğuran başlıca unsurları kısaca sıralamak gerekirse; nüfus artışı, ekonomik büyüme ve teknolojik gelişme/değişim’dir. Bu unsurlar da dünyada çevre kirliliği olgusunu tetikleyen faktör olarak kabul edilen sanayileşmenin getirdikleridir. “(İktisatçı Müjgan Hacıoğlu Deniz)

**

**

Görüldüğü gibi sorunlar bellidir. Çözüm yolları normalde çevre ile ilgili yasa ve mevzuatlarda belirlenmesine karşın, hantal devlet yapısı, egemen olan siyasi anlayışlar bu konuda üzerlerine düşeni yapmamaktadırlar.

Sivil oluşumlar burada devreye girip, çevre mevzuatlarının pratik bulması için kamuoyu baskısı yapmaktadır. Zira bütün bu sorunların çözümünü sadece devletten beklemek, çözümsüzlüğe hizmet olur.

Ülkemiz gerçekliğine baktığımda, hoyratça talan edilen, kesilen ormanlar ve yaşanan yangınlar, kirlenen su kaynakları, iklim değişikliği, doğada nesli tükenen hayvanlar vs faktörleri gözlemliyorum.

İşte İzmir’de bir araya gelen sivil toplum örgütleri/kuruluşları, geleceğimizi tehdit eden doğa ve çevre sorunlarıyla mücadele eden yapılardı.

İnsanlık için bulundukları kentlerde kendi imkanlarıyla mücadele veren sivil oluşumların daha etkin olmasının yolu, güç birliğinden geçtiği için Doğa Araştırmaları Derneği’nin organize ettiği ‘Doğaya Güç Kat Ağı Çalıştayı’ düzenlendi.

Epey zamandır bu konuda çalışma yürüten ve proje hazırlayan Doğa Araştırmaları Derneği’nin, söz konusu ağ için verdiği bilgiler özetle şöyledir: “Doğaya Güç Kat Projesi, Türkiye’de yerel düzeyde çevre ve doğa koruma alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının karar verme süreçlerine katılımını artırarak sivil toplum ve aktif vatandaşlığın güçlendirilmesine katkıda bulunmak hedefiyle 2020 yılının Ocak ayında yola çıktı. Etkin bir doğa koruma için güçlü sivil toplum hedefiyle tasarlanan proje kapsamında Türkiye genelinde çalışma yürüten STK’ların kapasitelerinin güçlendirilmesi hedefleniyor. Katılımcı demokrasinin önemli araçlarından biri olan STK’ların güçlenmesinin ve karar mekanizmalarında yer alarak kararları etkileyebilmesinin önemine inanan farklı kentlerden sekiz sivil toplum kuruluşunun ortaklığında hayata geçirilen Doğaya Güç Kat Projesi, aynı zamanda doğa koruma alanında çalışan ve doğayı savunmak için çalışma yürütmek isteyen farklı sivil yapılanmalardan meydana gelecek bir ağın da temelini oluşturuyor.”

Evet, geleceğimizi tehdit eden sorunlarla mücadelede etkin olmanın yolu, birlikte hareket etmekten geçtiği için, Doğaya Güç Kat Ağını çok önemsiyor ve destekliyorum. Özellikle lise ve üniversite öğrencilerimizin bu yazımı okuyarak, vermek istediğim mesajı iyi algılamalarını diliyorum.

Devamı yarın