Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan büyük kuraklığın acı faturaları yavaş yavaş toplumun tüm kesimlerince fark edilmeye başlandı.

Geçtiğimiz aylarda ülkemizde peş peşe yaşanan felaketleri değerlendirirken, bakış açımı ifade eden şöyle bir değerlendirme yapmıştım: ‘Toplum olarak uzun süredir peş peşe felaketleri seyredip duruyoruz. Orman yangınlarını ekran başında seyrederken, üzüntüden kahrolduk…

Antalya, Muğla, Manavgat, Bodrum, Kuşadası, Aydın, Adana, Bitlis, Tunceli başta olmak üzere ülkemizin pek çok yerinde büyük orman yangın felaketleri yaşandı.

Uçak, helikopter yokluğu, eksikliği falan, hava desteği sorgulandı, kısır tartışmalarla sonuç alamadık.

On binlerce futbol sahası büyüklüğünde orman alanlarımız kül oldu, ülkemizin akciğeri büyük zarar gördü, çok büyük değerlerimizi yitirdik…

Tüm yangınlar kontrol altına alındı diye sevinirken, bu kez Karadeniz’den sel felaketleri haberlerine kilitlendik…

Orman yangınları öncesinde kuraklığı tartışıyorduk, zira ülkemizin her tarafından dehşet verici haberler geliyordu.

O günlerde ülke gündeminde yaşanan kuraklığın felaket boyutlarıyla ilgili toplantılar yapılıyor, bilim insanları konuşturuluyordu.

Ülkemizdeki felaketleri özetleyen şu cümleyi bilgilerinize sunuyorum: “Yaşananlar bizlere bir kez daha göstermektedir ki ülkemiz; ‘depremler, sel, heyelan, çığ düşmesi, tsunami, gibi jeolojik ve hidrolojik afetlerden, yeraltı ve yerüstü yangın afetine, Covid-19, Marmara denizinde yaşanan müsilaj gibi biyolojik afetlerden, kuraklık, fırtına, aşırı sıcaklık gibi meteorolojik afetlere’ kadar yani ‘Doğa Kaynaklı Afetlere’ karşı savunmasız durumdadır.”

Evet, aylar önceki felaketleri unutmamışken, ülkenin bir tarafında (Karadeniz)aşırı yağışlar ve sel felaketleri yaşanırken, öteki tarafında (Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi)ise kuraklık felaketi dehşeti yaşanıyor, yaşıyoruz…

Kadere iman ediyoruz, bir kısım felaketler için normal doğa/tabiat olayları diyebiliriz.

Ancak yaşanan bu felaketlerin büyük çoğunluğunun müsebbibi insanoğludur.

İnsanoğlunun eliyle doğaya ve çevreye yönelik hoyratça müdahalelerin acı faturaları ile karşı karşıyayız.

Rabbim, Rum Suresi ayet 41’de Ferman buyuruyor: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.”

Biz Çevreciler, bu ayeti asla unutmamalı ve toplumun tüm kesimlerini uyarmalıyız.

Doğaya yönelik hoyratça müdahaleler için toplumun bilinçlendirilmesi ve uyarılması şarttır.

Hiçbir yerden ücret almadan bu konuda toplumu uyaranlar var, onlara uymalıyız.

**

**

HAYIRLI AMAÇLAR İÇİN BİRLİKTELİK…

Değerli Okurlar, ülkemiz ve hatta dünyada doğaya yönelik tehditler konusunda gönüllülük temelinde hareket eden sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin olduğunu biliyorsunuz.

Batman Çevre Gönüllüleri Derneği bu sivil oluşumlardan birisidir.

Bu hayır amaçlı, insanları hayra, iyiliğe çağıran sivil oluşumların birlikte hareket etmelerini ülkemiz ve insanlık ailesi için son derece hayırlı buluyorum.

Bu amaçla geçtiğimiz günlerde İzmir’de geniş katılımlı bir Çalıştay düzenlenmişti. O Çalıştay üç gün sürmüştü.

20 yıldır Batman’da toplum yararına doğa ve çevre için hayırlı çalışmalar yapan, yüzlerce önemli etkinlik düzenleyen Batman Çevre Gönüllüleri Derneği’nin bir gönüllüsü olduğum tüm okurlarımın malumudur.

Doğa Araştırmaları Derneği’nin organize ettiği ve davet ettiği Çalıştaya Batman adına katılım sağlamıştım.

Hayırlı amaçlar için birliktelik kadar önemli bir çalışma olamaz.

İşte İzmir’deki Çalıştay’ı da hayırlı amaçlar için değerlendirdiğimden katılım sağlamıştım.

**

**

Evet, İzmir’deki Çalıştay’da ülkemizde doğaya, çevreye ve geleceğimize yönelik ne tür tehditlerin olduğu gerçeğine bir kez daha tanık olurken, ortak akılla ve birlikten kuvvet doğar mantığıyla hareket etmemizin önemi konusunda sizleri bilgilendirmeyi de görev biliyorum.

Çalıştay’a 50 ilimizden 80 STK adına 136 temsilci katılmıştı.

İki gün boyunca kapalı salonda ülkemizin, bölgemizin daha aydınlık ve güzel yarınları için kafa yoran doğa ve çevre dostları ile üçüncü günde İzmir Kuş Cenneti’ni dolaştık.

Doğaya Güç Kat Ağı, STK’ların birlikteliklerini sağlamayı amaçlayan bir çalışmaydı, hayırlı sonuçlarla ayrıldık.

İki günlük çalışma ile yeni bir ağ, onlarca STK’yı çatısı altında barındıracak, birlikteliklerini sağlayacak bir üst yapı oluşturduk ve adını da ‘Doğaya Güç Kat Ağı’ olarak belirledik, tüzüğünü ve çalışma yönergesini hazırladık.

Ülkenin değişik yörelerinden katılım sağlayan bizler, siyaset için, politika için, çıkar ve menfaatler için, gösteriş için bir araya gelmemiştik.

Ortak paydamız doğa ve çevre idi. Bunu ne kadar önemli olduğunu inşallah yarın ki yazımda ifade edeceğim.

Devamı yarın