Anne ve babalara yönelik sunum yapan Eğitimci ve Yazar Salih Uyan, "Çocuklara miras bırakmak için illa ev, araba almaya gerek yok. Düzgün yaşanılan bir hayat çocuklar için en güzel mirastır. Doğru yaşanılan bir hayat binlerce kitaba bedel olabilir” dedi.
Eğitimci ve Yazar Salih Uyan, anne, baba ve öğretmenlere yönelik 'Dijital Dünyada Ebeveyn Olmak' adlı bir sunum yaptı. Sunum anlattığı hikayelerle zaman zaman yüzleri güldüren Salih Uyan önemli bilgiler verdi.

Etkinlikte ilk olarak konuşan İlçe Milli Eğitim Müdürü M. İrfan Yetik, "Anne ve baba olarak çocuklarımızın fikirlerine saygı duymalı, konuşmalarına, düşüncelerini ifade etmelerine müsaade etmeli, davranış ve tutumlarımızla onlara rol model olmalıyız. Onlarla geçirdiğimiz zaman dilimlerinde eğitici ve öğretici faaliyetlerde bulunmalı, çok yönlü bütüncül gelişimlerini desteklemeliyiz. Ebeveyn olarak bizler de gelişime ve yeni bilgiler öğrenmeye her zaman açık olmalıyız. Anne-baba olmak gerçekten zor, topluma faydalı birey yetiştirmek gerçekten zor, hele hele dijital dünyada ebeveyn olmak daha zor. Eskiden kaşla gözle idare edilen misketle topaçla kitapla vakit geçiren ama mutlu olan bir nesilden, neredeyse bütün istedikleri yapılan telefon, tablet, bilgisayar gibi sanal dünyanın içine doğan çoğu zaman doyumsuz ve mutsuz bireylerin arttığı bir çağda yaşıyoruz" diye konuştu.

salih uyan

"Çocukluk gerçekten halden anlama sanatıdır"
Akabinde sunum yapan Eğitimci ve Yazar Salih Uyan, "Çocuklar teknolojinin içinde doğdukları için bizden çok farklılar. Gerçekten çocuk eğitimi halden anlama sanatıdır. Öğretmen için de ebeveyn için de öyledir. Yoksa üniversiteleri en iyi ebeveynlik konusunda doktoralarını okuyarak mükemmel anne-babalar olurduk. Öyle bir şey yoktur. Dijital dünya gerçekten çocuklarımızı daha üretken, daha iyi düşünen, daha hayal gücünü tetikleyen bir araç olarak çalışıyor ama bir anda da bu kopyala yapıştır konforundan dolayı sıkıntılar yaşıyoruz. 6. sınıf öğrencisine Osmanlı İmparatorluğu çöküş dönemi ile ilgili proje ödevi verilmiş. Öğretmen demiş ki ‘el yazısı ile yazacaksınız. İnternetten kopyala yapıştır yapmayın.’ Öğretmen arkadaşım bana öğrencinin yaptığı metni gösteriyor. Ben de inceliyorum. İncelerken zorla dikkatimi çekti. Cümleyi hatırlamıyorum ama şöyleydi: ‘Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerin yaşanan ekonomik problemler ve kültürel hayatın vs.’ şeklinde devam ediyor. Yazının devamında ise şöyle bir cümle geliyor: ‘Ayakkabı da inanılmaz kampanya.’ Ben bunu bizzat gözlerimle gördüm. Bu çocukların ve gençlerin zihinsel durumlarını anlatması için bence güzel bir örnektir. Sizi dinlerken, ödev yaparken, sınıfta öğretmene bakarken acaba o kafa nerelerde ne yapıyor. Gerçekten şüphelenmek lazımdır. Biz küçükken en fazla 2 film birden seyrederdik. Aksiyon filminden, İbrahim Tatlıses’in melankolik filmine geçişte bile 10 dakika ara verildi. Şimdi çocukların kaç film akıyor hayatlarında belli değildir" şeklinde konuştu.

"Herkesin anne ve babası çocuğuna miras bırakır"
Düzgün yaşanılan bir hayatın çocuklar için en büyük miras olduğunu dikkat çeken Salih Uyan, "Küçükken çok istediğim 2 şey vardı: Birincisi köpeğim olsun, ikincisi bisikletim olsun. İkisi de olmadı. Çok dar ve arabaların geçtiği sokak olduğu için bisiklet almadılar. Ev bahçeli olmadığı için köpek konusunu gündeme bile getirmediler. Galiba alınmamış olması daha iyidir. Benim çocukluğumun büyük bir bölümü akşam yattığım zaman bisikletli ve köpekli hayallerle geçti. Alınsaydı ne olacaktı? Büyük ihtimalle o hayalim bitecekti. Şu an çocukların her isteklerini gerçekleştirerek aslında anne- babalar hayallerinden çalıyorlar. Çocukların can sıkıntısına, ne yapacağını bilememeye ihtiyacı var. Aksi halde imkanlar genişledikçe hayal gücü ve hayal dünyası daralıyor. Hayatımızı hep vitrinde yaşıyoruz. Bir vitrin yorgunluğu var, bir de tercih yorgunluğu vardır. Ebeveynliğin eski ve yeni nesli yok ama gerçekten insan, hayatının hiçbir döneminde bu kadar tercih yapmak zorunda kalmadı. Siz buraya gelirken mecburi değilse bir tercih yapmak zorunda kaldınız. Hep bir yorgunluk var. Ben kendi çocuğumdan hatırlıyorum. Çocuk haberini aldıktan sonra hangi hastane, hastaneyi bulduk hangi doktor, hangi kreş, hangi okul… Böyle bir yorgunluk olabilir mi? Yeni nesil ebeveynlik aslında hepimize şunu söylüyor: Sen ne söylersen söyle çocuklarda tıpkı anne ve babalar gibi o kadar yorgun ki hiçbir cümlen onlara fayda etmeyecektir. Çocukluk eğitimi ya da anne ve babalık bir miras meselesidir. Herkesin anne ve babası çocuğuna miras bırakır. Bazen bir cümledir bazen 10 cümledir. O cümleler benim dün akşam yaptığım gibi ‘her istediğini hemen elde edemezsin’ cümlesi bir miras değildir ama hayatı boyunca hiç yalan söylemeyen baba çocuğuna ‘yalan söylemek kötüdür’ cümlesini miras bırakır. Hayatı boyunca kimsenin kalbini kırmamak için dikkat eden bir anne, çocuğuna ‘insanlara karşı nazik ol, kimseyi kırma’ cümlesini miras bırakır. Çocuklara miras bırakmak için illa ev, araba almaya gerek yok. Düzgün yaşanılan bir hayat, çocuklar için en güzel mirastır. Bu yüzden çocuklara çok fazla bir şey dememek lazımdır. Doğru yaşanılan bir hayat binlerce kitaba bedel olabilir. Tam tersi yanlış bir hayat ister 50 bin tane cümle kur sıfır değersiz hale getirebilir" ifadelerini kullandı.

"Sosyal medyanın en büyük görevi bütün kötülükleri çocukların gözünde normal göstermektir"
"Sosyal medyanın en büyük görevi bütün kötülükleri çocukların gözünde normal göstermektir" diyen Salih Uyan konuşmasının devamında şunları söyledi: "Çocuk yetiştirirken niyet çok önemlidir. Ben genelde niyetin simya etkisi diyorum. Bir kere spor ayakkabısı alacaktım. Bir şeyler baktım. 3 ile 4 hafta sürekli karşıma spor ayakkabısı reklamı çıktı. Google’ın böyle bir algoritması var. Hayatta biraz böyledir. Birine iyilik yapmaya niyet ettiğinizde karşınıza sürekli iyilik fırsatları çıkıyor. İçinizde nefret kötülük, kin varsa fırsatlarda ona göre geliyor. Aynı Google reklamları gibidir. Sosyal medyadan sonra hayatımızda çok şey değişti. Birincisi yalnızlaştık. Eskiden evlerden bir hayat yaşanıyordu, şimdi bir evde kaç kişi varsa o kadar hayat yaşanıyor. Neye düşmanı olduğumuzu, neyi sevdiğimizi bilmiyoruz. Seçim öncesi dönemde artık ne doğru, ne yanlış, acaba bizi kim etkilemeye çalışıyor. Kurgu ile gerçek arasındaki sınırda yalpalıyoruz. Biz bu haldeysek çocuklar acaba çocuklar ne yapıyor. Doğru bilgiye nasıl ulaşacaklar, kime güveneceklerdir? Bir filmde eğer başroldeki kötü adam kötü bir şeyler yaparsa problem yoktur. Ama siz iyi bir kahraman kötü işler yaptırıyorsanız o durum çocukları etkiliyor. Bu normal diyor. Şuan sosyal medyanın en büyük görevi bütün kötülükleri çocukların gözünde normal göstermektir. Bir kere banyo dolabını bir açtım. İçeride kozmetik ürünler protesto yürüyüşü yapıyor gibi geldi. Parfümün üzerinde ‘limit sensin’ yazıyor. Ne alakadır. Şampuanın üzerinde ‘kafana göre’ yazıyor. Moda da kozmetikte bunun gibi kalıpların dışına çıkmak nedir bunları amacı. Gerçekten özgür düşünen insanlar mı arıyoruz toplumda yoksa başka bir şey mi var. Eskiden çerçevenin içinde olmak çok önemliydi. Şimdi en büyük marifet çerçevenin dışına çıkmak oldu. Kalıpların dışına çıktık. En son işte Bebek sahilinde adamın biri anadan üryan gezdi. Hep birlikte onun kalıbına tükürdük. Bu işte bir terslik var. Bir şeylere acayip kanıyoruz. Çocuklar için bu durum çok daha tehlikelidir. Ne demek ‘limitleri aş.’ Ben pantolon alıyorum. Üzerinde özgürlükle ilgili bir şeyler yazıyor. Ne alakası var. İnsanları daha kontrol hale getirebilmek için ailelerinde ilk ailelerinde koparmak önemlidir. Bir de sahip olduğu köklerden bağlarından koparmaktır. Bunları koparmak için de en güzel şey özgür düşünce, artık kararını ver. ‘Kimse sana doğrunun veya yanlışın ne olduğunu anlatamaz, kendin karar ver’ diyor. 12-13 yaşlarındaki bir çocuğa böyle bir şey söylemek ne kadar mantıklı bunu hep birlikte düşünmek lazımdır. Dalgıç performansına gerek yoktur. O çocuğun yanına atlayacak kadar, suyun üzerinde kalacak kadar bir internetle alakalı teknolojik bilgiye sahip olmamız lazımdır. 12 yaşında bir çocuğun Instagram hesabı olmaması lazımdır. Diyelim ki var. Çocuğunuzdan şifre isteyerek onun hesabını kontrol edebilme yetinizin olması lazımdır. Bir çocuk anne ve babasından gizlice sigara içiyorsa ve bunu ebeveynleri öğrenirse, o çocuk elini sigara ile yakarsa yarasını anne ve babasından saklar. Görürlerse ‘bu nasıl oldu’ diyecekler. Başına dert açmamak için asla bunu yapmaz. Sosyal medyadaki durum da böyledir. Eğer Instagram’da biri onu rahatsız ediyorsa onu söylemez. Siz salonda televizyon seyrediyorken belki çocuk 10 bin kişiden dayak yiyor olabilir. Fark etmek için çocuğun ruh dünyasının röntgenini çekmek lazımdır." (İHA)

Editör: MEHMET REŞAT YİĞİZ