Ağızdan alınan kolajen takviyelerini ise vücudun en çok ihtiyacı olan organda kullandığını belirten Uzm. Dr. Köksal, “Kolajen takviyesinin vücutta nerede kullanılacağı belirlenemez. Kas ve kemiklerin kolajene daha çok ihtiyacı varsa alınan takviyenin faydası ciltte pek görülmez. Mikro iğneleme, mezoterapi, fraksiyonel lazer ve radyo frekans uygulamalarıyla deride kolajenin sentezini ve miktarını artırabiliyoruz” şeklinde konuştu.

Dermatoloji Uzmanı Dr. Hacer Köksal, son dönemde varlığı, eksikliği ve neden olabileceği sorunlar yüzünden gündemde olan 'kolajen' konusunda bilgi verdi. Kolajenin, cildin genç ve sağlıklı görünmesini sağlayan yapı olduğunu belirten Uzm. Dr. Köksal, “Kolajen, hareket sisteminin yapı taşlarını, özellikle kemik, lif ve eklemleri oluşturan, vücutta en yaygın ve bol miktarda bulunan protein türüdür. Kasların, kemiklerin, derinin, tendonların, kan damarlarının ve sindirim sisteminin birçok dokusunda bulunur. Yaş ilerledikçe vücut daha az kolajen üretir. Bu da ciltte kırışıklıklara ve eklemlerde sertlik gibi birçok probleme neden olur” dedi.

Kolajen üretimini olumsuz etkileyen faktörler

Uzm. Dr. Köksal, vücutta oluşan serbest radikallerin (her nefeste aldığımız oksijenin vücudumuzda yanması sonucu serbest radikaller oluşur ve bunlar kimi zaman hücrelerimize zarar vererek bazı hastalıklara yol açabilirler) yaşla birlikte üretimi azalan kolajenin daha hızlı yıkılmasına neden olduğunu kaydetti. Köksal, “Güneşte yoğun kaldığımız zaman, hava kirliliği, çevre ile alakalı faktörler, stres, sigara içme gibi kötü yaşam tarzı faktörleri ve şeker içeriği yüksek beslenme vücutta serbest radikal oluşumunu artırarak kolajen düzeyinin azalmasında etkili olur” ifadelerini kullandı.(İHA)