Bunca desteğe, ilan gelirine, teknolojik gelişmelere rağmen ulusal basının bile oldukça zorlanarak kepenk kapatma noktasına geldiği bir dönemde onlardan daha ağır koşullar altında ayakta kalabilme, faaliyetini sürdürebilme mücadelesi verebilen yerel basın temsilcilerinin önünde ayağa kalkarak, ceketlerimizin önünü ilikleyip saygıyla eğilmek gerekiyor.

Bunu tam 40 yıl boyunca yapanlara ise ne demeli, nasıl takdir etmeli, nasıl davranılmalı… Vallahi de billahi de bilemiyorum…

Emin olduğum tek şey bunun için biraz deli cesaretine sahip olmaları gerektiğidir… Çünkü bu kadar ağır koşullarla baş edebilmek, her akıllının altından kalkacağı bir iş değil.

Bir kere basın ilkelerinden taviz vermeyeceksin, doğrudan şaşmayacaksın… Üstüne üstlük bir de halkı gerçek haberlerle bilgilendirmek durumunda olduğu zaman da işinin zorluk derecesi katlandıkça katlanır.  Çünkü doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar. Doğruyu yazmasan ya da söylemesen de halkın desteğini kaybetmeye mahkumsun.

Halk adına ve yararına “4.Güç” olarak, yürütmeyi denetleme görevini layıkıyla yerine getirebilmek için de asla sırtını bir yerlere dayayamazsın. Yani kelimenin tam anlamıyla “bağımsız” olacaksın.

Şu bir gerçek ki Ulusal Medya, en büyük güç kaybını gazeteci kimliğini taşımayan patronların egemenliğine geçtikten sonra yaşadı. Çünkü onların; halkın bilgilendirilmesi, yürütmenin denetimi, hakların korunması, gerçeklerin sonucu ne olursa olsun açığa çıkarılması gibi bir düşünceleri, daha doğrusu tasaları asla olmadı. Tek amaçları tam bir kapitalizm zihniyetiyle işlerinin basın gücüyle takip ettirilerek kasalarının doldurulmasıydı.

Bu durumda tabi ki 4. Güç olma, halkın doğru bilgilendirilmesi, gerçeklerin yansıtılması, sorunların aktarılması ve takibi gibi medyanın olmazsa olmaz ilkelerinin rafa kaldırılmasıyla çok büyük güç kaybı yaşandı. Güvenirliliği yok oldu,

Tiraj düştükçe, ilan gelirleri azaldıkça da akıllarına gelen tek şey emekçilerin işine son vererek maliyetlerini azaltmak oldu. Bu da özel haberciliği öldürdü, ilgi çeken araştırmalar sonlandırıldı ve sonuçta neredeyse tüm sayfalar ajans, kurum ve kuruluşların servis ettiği bülten haberleriyle doldurulmaya başlandı. İsterseniz bir bakın tüm gazetelerde yer alan haberlere… Neredeyse birbirlerinin kopyası. Halkın sorunlarının dile getiren haberlerin yerine sırtını dayadıkları kurum ve kuruluşların pohpohlandığı yazılar almaya başladı.

Medya sektöründe iş insanlarının değil de gerçek gazetecilerin patronluk yaptığı basın kuruluşları bu yüzden zorlansalar da arkalarındaki halkın gücüyle ayakta kalmaya, itibarlarını korumaya devam ediyorlar.

Kentin medya öncülerinden rahmetli Enver Arslan’ın kurduğu, vizyonu ve misyonu ile işini devrettiği aile fertlerine aktardığı Çağdaş gazetesi, onun içindir ki tam 40 yıldır hızla gelişerek bir metropol kente bürünen Batman’ın hizmetinde olmayı sürdürüyor.

Üzerine basa basa rahatlıkla söylüyorum; Çağdaş Gazetesi halktan kopuk olsa, sorunlarına ayna olmasa, güvenini kazanmazsa, bunca yıl yaşamını sürdürme başarısını gösteremezdi. 

Elbette ki bu zorlu yaşam koşullarına rağmen fedakârca çalışan emekçiler ve babadan devraldıkları kurumu daha da iyiye götürmek için çalışmalarını sürdüren Arslan ailesinin bunca yıllık katkılarının hakkını vermeliyiz.

Seneye de “41 kere Maşallah” diyebileceğiz İnşallah…

Editör: Yunus Yasak