Yıl 1980, günlerden 12 Eylül. Aile fertlerimizle sabahın alaca karanlığında yola düşmüş, Batman Çayı’na doğru gidiyoruz.

Her gün olduğu gibi havanın iyice aydınlanmasıyla çay kenarında sabah namazımızı kılıp tütün toplamaya başlayacağız.

Bugünkü Hilal mahallesindeki evimizden çıkıp kentten çıkmaya hazırlanırken birden başlarında miğfer bulunan komandoların, “Evinize dönün, sokağa çıkma yasağı var” uyarısıyla karşılaşmıştık…

Eve dönüp radyoyu açtığımızda dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in ‘darbe yaptık netekim’ şeklindeki konuşmasını dinlemeye başladık…

Ülke genelinde ilan edilen sokağa çıkma yasağına, askeri darbeye karşı en küçük bir karşıtlığı hatırlamıyorum…

Babam endişelenmişti oysa diğer tüm aile fertleri aşırı çalışmaktan bitkin düştüğümüzden, bir gün evde istirahat edeceğiz diye sevince boğulmuştuk.

**

**

Zaman ne çabuk geçiyor ve geçmiş…

12 Eylül askeri darbesinin üzerinden meğer 40 yıl geçti…

Dile kolay, 40 yıl bir ömür. O gün dünyaya gözlerini açan çocuklar bugün 40 yaşında.
Evet, günümüz çocukları ve gençleri 12 Eylül darbesinin ne olduğunu fazla bilmezler. 12 Eylül’ün tek cümlelik özeti şudur; dönemin kuvvet komutanları silah zoruyla yönetime el koyarak, meşru seçilmiş hükümeti devirmiş, parti liderlerini tutuklayıp cezaevlerine yollamış ve yıllarca ülkeyi keyfi şekilde yönetmeye başlamıştı…

Hak ve özgürlükleri kısıtlayan, ifade özgürlüğüne set çeken, insan hak ihlallerinde sınır tanımayan darbeci yönetimin adıdır 12 Eylül…
Hangi yönetim ki hak ve özgürlükleri kısıtlıyor, ifade özgürlüğüne aman vermiyor, insan hak ihlallerinde bulunuyor, baskıcı bir yönetim sergiliyorsa, kabul edilemez bulurum…

Bunun askeri darbe yönetimi olmasına da gerek yoktur.

Toplumun bilinçlenip hak ve özgürlüğüne sahip çıkması gerektiği düşüncesindeyim.

Ancak askeri darbe yapanlar, sivil yönetimleri bertaraf edip toplumu silah zoruyla yönetmeye çalışanların hak ihlallerinde sınır tanımadıkları gerçeğini de unutmamak gerekir ki bir örneği 12 Eylül darbe yönetimidir…

**

**

Düşünün ki ülkeyi korkuyla öyle bir yönetmişlerdir ki öyle bir yönetim sergilemişlerdir ki, aradan 40 yıl geçmesine karşın çıkardıkları anayasa ile hala ülkemiz idare ediliyor…

AB Uyum Yasalarını çıkaran, Kopenhag Kriterlerinin altına imza atan hükümetler referandumla 12 Eylül askeri darbe ürünü anayasayı değiştirme çabalarına rağmen tam demokrasiye geçemedik…

12 Eylül darbecileri ile en çok uğraşan, mücadele eden yönetim mevcut siyasi iktidardır.

Ki darbeci generalleri yargılayıp mahkum da ettirdiler ama ne hikmetse hala askeri darbe ürünü anayasa ile yönetiliyoruz…

12 Eylül darbe zihniyeti öyle güçlüdür. Bu nedenledir ki 12 Eylül zihniyetlerini ve baskıcı yönetimlerini unutturmamaya çalışıyoruz…

Herkesin haddini bilmesi, herkesin sadece görevini yapması, askerlerin sivil yönetimlere müdahale etmemesi gerektiğine dair darbeleri unutturmama, toplumu bilinçlendirme çabaları olumlu sonuç verdi…

Eğer o mücadele olmasaydı, son 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi de başarılı olacaktı.

Halk bilinçlendi ve askeri darbe girişimine karşı bedel ödedi ve engelledi.

**

**

“DARBE YAPTIK NETEKİM!”
Değerli Okurlar, bugün dönemin devlet yönetimine el koymuş kuvvet komutanlarından hiçbirisi yaşamıyor. O ihtişamlı generaller cismen toprak olmuşlar…
Darbeye karşı dik duramayan, sonraki yıllarda 28 Şubat darbecilerini kollayan dönemin Başbakanı(Süleyman Demirel) hayata çoktan veda etmiş.
“Darbe yaptık nitekim” ifadesi pek çoğunuz için bir anlam ifade etmez. Oysa yaşıtlarım Kenan Evren’e ait bu sözleri unutmazlar. Dönemin güçlü generali, Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren, darbe ile iş başına geldikten bir anayasa çıkarmış, yaptırdığı seçimde Cumhurbaşkanı olarak yıllarca ülke idaresinde söz sahibi olmuştu.

Kenan Evren, Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer ve Sedat Celasun…
12 Eylül konseyini oluşturan isimler. Ülke idaresine el koyanların hiçbirisi yaşamıyor…
Özgür Ansiklopedi bilgilerine göre 12 Eylül Darbesinin sonuçlarına bakalım: “1980 İhtilali, Türkiye'de, Türk Silahlı Kuvvetlerin 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahale.

Evet, toplumsal belleğimiz zayıf olabilir. Ancak yazılı kayıtlara geçen 12 Eylül bilançosu gerçeği de söz konusu. Toplumsal hafızamızı tazeleme açısından dikkatinizi çekmeye çalıştığım 12 Eylül’ün acı bilançosuna birlikte bakalım:
“Gözaltına alınan kişi: 650 bin.
Açılan dava sayısı: 210 bin.
Yargılanan kişi: 230 bin.
Hakkında idam istemiyle dava açılan kişi: 7 bin.
Verilen idam cezası: 517.
Yargıtay'da onanan idam cezası: 259.
İnfaz edilen idam cezası: 49
TCK 141, 142 ve 163'ten yargılanan kişi: 71 bin.
Örgüt üyeliğinden yargılanan kişi: 98 bin.
Pasaport alamayan kişi: 388 bin.
Vatandaşlıktan çıkarılan: 14 bin.
İşkence sonucu ölüm (belgelenen): 171.
'Sakıncalı'' gerekçesiyle işten atılan: 30 bin.
1402 ile işten atılan öğretmen: 3854.
1402 ile görevden alınan öğretim üyesi: 120.
Cezaevine konan gazeteci: 31.
Öldürülen gazeteci: 3.”
Yukarıda yazdıklarım yazılı kayıtlara geçenler. 12 Eylül’ün neden olduğu sorunlar keşke bunlarla sınırlı olsaydı. 12 Eylül’ün yıkımı ne yazık ki bununla sınırlı olmamıştır. Yaşanan bütün darbelerden ve hukuksuz uygulamalardan toplum olarak dersler çıkarmamız dileğimle…