Bugün ekosistemi yazacağım. Çünkü ekosistemi çok ihmal ediyoruz.

Akıl melekesini çalıştıranlar bilirler ki bu ihmalin faturası yaşanan savaş ve çatışmalardan daha ağır olmaktadır.

Milyarlarca galaksinin bulunduğu bize göre sonsuz evrende şu ana kadar teneffüs (solunum) ederek yaşam sürebilen canlıların tek yurdu vardır; dünya. Mevcut bilimsel verilere göre canlılar sadece şu yaşlı dünyamızda hayat bulabiliyor.

Kainat içerisinde dünyanın konumu hakkında bir kıyas yapmak gerekirse; okyanuslara göre bir damla su gibi yer tutan bir gezegen…

Evet, yaşlı dünyamızda tüm canlıların yaşamı birbirleriyle ilintilidir, bağlıdır.

Yüce Allah’ın yarattığı ve adına ‘ekosistem’ dediğimiz düzen sayesinde yaşamımızı sürdürebiliyoruz.

Her birisinin yaşamsal fonksiyonları ayrı, her biri ayrı güzelliklerle donatılmış yüz binlerce canlı türü, (İnsanlar, hayvanlar, bitkiler) işte evrende hayatın bulunduğu dünyada barınıyorlar…

**

**

Ekosisteme her müdahale, bir katliamdır…

Ve katiller sadece tetik çeken eller değildir...

Belki, ekosisteme müdahale edenler asıl katillerdir…

Bugün ekosistemden, sazlıklardan, bataklıklardan, kuş türlerinden söz edeceğim.

İçimizdeki katillerin nasıl geleceğimizle oynadıklarına kısaca işaret edeceğim.

Biliyorum hala geniş ufuklu olmayan, dünyaya dar bir bakış açısıyla bakanlar beni anlayamayacaktır.

‘Ekosistemmiş, bataklıkmış, sazlıkmış, kuş türleriymiş’ diye belki beni alaya alacak ‘okumuş cahiller’ de çıkacaktır…

Nereden mi biliyorum?

**

**

Çünkü çevreden, balıkların katliamından, Dicle nehrine atılan dinamitlerden, elektrikle yapılan vahşetten söz ettiğimde de böyle okumuş cahillerle karşılaşıyordum, karşılaşıyorum. Batman’da Dicle nehrindeki balık katliamına karşı çıkan yazılar yazdığımda böyle okumuş cahiller, yüzüme karşı bu cehaletlerini dile getirebiliyorlardı.

‘Başka sorun mu kalmadı, insanların sorunlarını çözdünüz de hayvanların problemleriyle uğraşıyorsunuz’ diyen, mürekkep yalamış cahillerle karşılaşıyordum…

Halbuki insan hakları için de böylelerinin kılını kıpırdattıkları söz konusu değildi.

Bu köşede insanların temel haklarını savunduğum için bir çok sıkıntı ile karşılaştığımı nereden bilecekler ki?

İnsanların barış içerisinde yaşam sürmesi için çıkar ve menfaat-rantın bulunmadığı bir çok sivil toplum örgütünde gönüllülük temelinde çalışma yaptığımı bildikleri halde bu yaklaşımı ortaya koyanlarla da karşılaşmışımdır…

O nedenle ta baştan hatırlatmak istiyorum; Aydınlanmaları için yılların geçmesi gereken ‘okumuş cahiller’ bu yazımı okumasın.

Zira okul okumuş, mektep bitirmiş, mürekkep yalamış herkesi ‘aydın’ kategorisine koymuyorum.

Zira asırlar önce bunlar için benzetmeler yapılmıştır. ‘İlim kitaplarını taşıyan merkepler-eşekler’ misalini anımsatmak istiyorum…

BİSMİL SAZLIĞI KORUNMALIDIR

Batman-Diyarbakır-Bismil karayolu kenarında yaklaşık 100 dönümlük alan üzerinde oluşan göl ve sazlıkta, pek çok kuş türleri ve canlılar yaşıyor.

Çevreden edindiğim bilgilere göre bu gölde Dicle ovasına ait değişik kuş türleri bulunuyor. Metrelerce derinlikteki gölde-sazlıkta, kuş seslerini dinlemek insana ayrı bir huzur veriyor.

Söz konusu gölün hemen yanında bir türbe var.

Yaptığım ziyaretle ilgili izlenimlerimi paylaşmak istiyorum: Türbenin içini göremedim. Ancak avluda bir tek mezar bulunuyordu. Mezar taşının üzerine şu yazı vardı: ‘Şehide nemır (Ölümsüz şehit) Şeyh Abdurrahim, Lave Şeyh Mahmut Feyzullah, Şeyh Ali Palewi Amedi.1938’

Evet, söz konusu sazlık yöremizin bir zenginlik kaynağıdır. Çünkü çok sayıda kuş türünün yaşam sürdüğü sazlıklar yörede hayli azalmış durumda. Sazlıkların, yani bu tür sulak alanların ekosistemlerinin ormanları olarak değerlendirildiğini bazı kaynaklarda okumuştum. Uluslararası düzenlemelere göre önemli sazlıklar, korunması gereken hassas ekosistemler olarak kabul ediliyor.

Ülkemizin de bu uluslararası sözleşmelerin altına imza koyduğunu sanıyorum.

Görüldüğü gibi yine ekosistemden, kamlumbağalardan, kuş türlerinden söz ettim. Hayvanların doğal yaşam alanlarına insan eliyle yapılan her saldırıya karşı toplumu duyarlı olmaya davet eden biriyim. O nedenle doğadaki her canlının yaşam hakkını savunuyorum. Toplumun tüm kesimlerini duyarlı olmaya ve sorunu önemsemeye davet ediyorum.

(Tarafıma ait yazı bir tekrardır, önemine binaen yeniden yayımlamak istiyorum.)