“İKİ İLÇE DİRİ FAYLAR ÜZERİNDE”
6 Şubat deprem felaketinin ikinci yıldönümünde Batman Jeoloji Mühendisleri Odası, değerlendirmelerde bulundu. 650 Bin nüfuslu Batman’da yaşanabilecek depremlerle ilgili uyarılarda bulunan Oda Temsilcisi Yüksek Jeolog Sadettin Onur; “Batman ili ve ilçeleri Doğu Anadolu Fay Zonu, Bitlis Bindirme Kuşağı, Şirvan- Kozluk-Kulp-Lice Segmentleri, Cizre Fayı, Kavakbaşı Fayı, Yenisu ve Yayla fayları gibi diri fayların etki alanı içerisinde yer almaktadır. Bitlis Bindirme kuşağı üzerinde ve güneyindeyeralan, diri fayların üzerinde yerleşmiş olan Batman’ın Sason ve Kozluk ilçelerinin çok ciddi deprem tehlikesi altında olduğunu görmekteyiz. Ayrıca yapılan bilimsel çalışmalar; Türkiye’nin doğu ve güneydoğusundaki kör bindirmelerin önemli sismik kaynaklar olduğunu ve bunların ayrıntılı şekilde araştırılmasının gerektiğini göstermiştir. Bu nedenle belirlenmemiş diri fayların varlığı ve üreteceği yıkım göz ardı edilmemelidir” dedi.

“7 VE ÜZERİNDEKİ DEPREM, YIKICI OLUR”
İl Temsilcisi Onur, şöyle devam etti; “Doğu Anadolu Fay Zonu ve Bitlis Bindirme Kuşağı’nda meydana gelecek 7 ve üstü büyüklükteki deprem Batman ilinin zemin koşulları göz önüne alındığında ağır can ve mal kaybına sebep olacağı büyük olasılıktır. Batman merkez ilçesinin ivedilikle hidrojeolojik etüt çalışmasının yapılması ve raporlanması gereklidir. Bu rapor sonucu su seviyesinin yüksek olduğu ve sıvılaşma riskinin olduğu alanlar tespit edilerek zemin iyileştirmesi zorunluluk haline getirilmelidir. Batman Çayı taşkın sınırının içinde ve alüvyonlarının bulunduğu bölgelerde yapılaşmaya izin verilmemelidir. Batman’da oluşan obrukların detaylı şekilde araştırılması gerekmektedir. Kentsel dönüşümün bir an önce başlatılması gerekmektedir.”

“YENİ BİR BAKIŞ AÇISINA İHTİYAÇ VAR”
Jeoloji Mühendisleri Odası, felaketin yıldönümü nedeniyle de basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada; “Sıradan doğa olaylarının felakete dönüşmesini engellemeyen, doğal çevremizi yok eden, bizlerin ve doğadaki diğer canlı varlıkların yaşam hakkını korumayan, adı ve kaynağı ne olursa olsun bir türlü çalışmayan ya da çalıştırılmayan ‘İmar, Planlama, Yapı Denetim, Kentsel Dönüşüm, Yangın Yönetmeliği’ gibi çoğunluğu kâğıt üzerinde kalan strateji ve belge düzenlemelerini kabul etmiyoruz. Bir an önce, hiçbir sektörel ayrıcalık, muafiyet ve istisna içermeyen; iklim krizi nedeniyle büyüklüğü ve şiddeti artan afet risklerine karşı yaşam alanlarımızı daha dirençli ve hazırlıklı hale getirecek, doğa tabanlı çözümler içeren yeni bir afetlerle mücadele stratejisine ihtiyacımız var. Afetlerin “takdiri ilahi”nin değil, “takdiri idari”nin bir sonucu olduğunu bilen; 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri, İliç maden faciası ve Bolu Kartalkaya yangını arasında özünde fark görmeyen, afet suçlarına karşı müsamaha göstermeyen yeni bir mücadele ve bakış açısına ihtiyacımız var” denildi.

“AFET RİSK AZALTMA MANİFESTOSU HAZIRLANMALI”
Açıklamanın devamında özetle şöyle denildi; “Merkezi ve yerel idareler; afetlerle mücadele ve korunma strateji belgelerini, bugüne kadar yaşanan afet ve acil durum deneyimlerini, uluslararası afet yönetim tecrübelerini ve Birleşmiş Milletler Afet Risklerinin Azaltılması Sekretaryası tarafından yayınlanan ‘Dirençli Kentler’ ve ‘Kentimi Hazırlıyorum’ kampanyalarını baz alarak ‘Afet Risk Azaltma Manifestosu’ hazırlamalıdır. Bu kapsamda: -Şehrin kapasite ve kaynaklarına bağlı olarak, halkın yerel karar vericiler ile birlikte katılımcı bir modelle şehirlerini planladığı ve karar verdiği, -Tüm kentli grupların katılımı ile sürdürülebilir kentleşmeyi sağlayabilen, yetkin ve hesap verebilir bir yerel yönetime sahip olan, -Bütün nüfusu konutlarda ve mahallelerde yaşayan, mahallelerin altyapı ve hizmetleri yeterli olan, -Taşkın alanlarına ya da dik yamaçlara gayri resmi bir şekilde yerleşilmesine gerek kalmadan, akla ve imar mevzuatına uygun yapılarda yaşanıldığı için pek çok afetin önüne geçilmiş olan, -Tehlikeleri idrak eden, tehlikeler ve risklerle, onlara maruz kalanlar ve zarar görebilirliği olanlar üzerine güçlü bir yerel bilgi alt yapısı geliştirmiş olan, -Felaketi öngörme ve varlıklarını korumak için adımlar atmış olan, -Olağanüstü hava koşulları, deprem veya diğer tehlikelerden kaynaklanan fiziksel ve sosyal kayıpları en aza indirebilen, -Bir doğa kaynaklı afet öncesinde, sırasında ve sonrasında gerekli kaynakların sağlanacağını taahhüt etmiş ve kendi kendine düzenleme yeteneğine sahip olan, -Afet sonrasında temel hizmetlerini hızlı bir şekilde onarabilecek ve bunun yanı sıra sosyal, kurumsal ve ekonomik faaliyetlerini devam ettiren, hedefler temel alınarak,  her düzeyde bütünleşik afet risk analizi yapılmalı ve elde edilen analiz sonuçlarına göre afet risk azaltma planları hazırlanmalıdır.”

Muhabir: NEZAHAT SUMBÜL