Dilencilik dünyanın en eski mesleklerinden (!) biridir. Yardıma muhtaç olduğu gerekçesiyle başka insanlardan para, yiyecek vb. şeyler istemeyi alışkanlık haline getirerek geçimini bu şekilde sağlayan kişiye dilenci denir.


Dilencilere gelişmiş ülkelere nazaran geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde daha çok rastlanmaktadır.


Dilenmek pek çok ülkede suç olmamakla birlikte dilenciliğe zorlamak ya da akıl baliğ olmayan kimseleri suiistimal etmek suçtur ve cezaî yaptırımla karşılaşılabilir. Kamu huzurunu bozduğu durumlarda dilenciler, polis, zabıta gibi kamu görevlileri tarafından dilendikleri mekândan uzaklaştırılabilirler.


Ülkemizde maalesef uç boyutlara gelmiştir. Çocukların istismarı devam etmekte çok fazla dikkate alınmamaktadır. Silsile her yaşa her çağa bir istismar şekli yaratmış. Ufak çocuklardan ergen kız çocuklarına kadar uzanmıştır.


Vahim bir tablo, Batman'da sokak, cadde, kaldırım, camiler, iş merkezleri, yollar, apartmanlar… aklınıza gelen her yer dilencilerin istilasına uğramış durumda.


Aralarında yerli dilencilerin de bulunduğu Suriye uyruklu dilenciler, kentin merkezi camilerini adeta mesken tuttu. Cuma namazlarında gruplar halinde bekleyen dilenciler, duygu sömürüsü yaparak sadaka almayı meslek haline getirdi.


Suriyeli dilencilerle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum: öncelikle Suriyeli olduğunu söyleyen ya da önüne koyduğu üzeri yazılı bir kağıtla bunu beyan eden dilencilerin çok büyük bir kısmı Suriyeli değil. Öğretilmiş ya da öğrenilmiş birkaç kelime Arapça sözcükle dilenenlerin çoğu çevre il ve ilçelerden gelen Çingenelerden oluşmakta.


Aklıma gelmişken, dilencilerin kucaklarındaki bebekleri ilaçlarla sürekli uyuttuklarına dair bir şeyler duydum. Eğir bu iddia doğruysa ki maalesef öyle gözüküyor, ortada ciddi bir insanlık suçu var demektir.


Bilmeyen diyecek Batman’ın Türkiye'nin en zengin şehri. Batmanlılar zengin, Hepsi petrol içinde yüzüyor, Vitrin zengin olsa bile mağazanın içindeki görüntü içler acısı…!


Zabıta ekiplerinin belli dönemlerde topladığı dilenciler sonraki gün tekrar dilenmeye devam ediyor.


Tarihte, atalarımız tarafından hem dilenciliği önlemek hem de ihtiyaç sahiplerine yardım etmek amacıyla belirli yerlere konmuş Sadaka Taşları adında ortası oyuk taşların olduğu, sadaka vermek isteyenlerin paralarını oyukların içine bıraktığı, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacı kadar parayı kimseye el açmak zorunda kalmadan bu taşlardan aldıkları çeşitli tarih kitaplarında anlatılmaktadır.


Vermek ve almak kavramının en güzel örneklerinden birisi olan bu sistem gün geçtikçe insanlarda daha çok almak isteğini tetiklemesi nedeniyle kullanılırlığını yitirmiş ve zaman içinde unutulup gitmiştir. Günümüzde bazı yerlerde uygulanan " İhtiyacın Yoksa As, İhtiyacın Varsa Al" türü kampanyaların yaygınlaşması gerekir.


Ülke olarak zaten tembel bir milletiz bu tarz oluşumlara önlem alınmadığı sürece bir yerde dilencilik artık adam önü kesme zorla para alma gasp vs. gibi oluşumlara kadar gider.


“Dilencinin gururu olmaz” (Dostoyevski)