Çok sayıda duyarlı insanımız her seferinde beni anız yangınları konusunda uyarıyorlar.

Her seferinde de onlara diyorum ki en az sizler kadar duyarlıyım…

Duyarlı insanlarımızın uyarısı şöyle:

“Korona belası başımızda…

Büyük acılar yaşıyor, ağır bedeller ödüyoruz…

Her gün vefatlar var…

Hastaneler hala tıklım tıklım yatan hastalarla dolu…

Yoğun bakımlarımız dolu, entübe insanlarımız var…

Tedavi görüp taburcu olan ama solunum sıkıntısı yaşayarak cihazla evlerde yaşama tutunmaya çalışan insanlarımız gerçeğini herkes bilmeli.

Bu kentte koah, astım, bronşitli yığınla insanımız var.

Ne olur bir de anız yangınları belası çıkarılmasın…

Ne olur çiftçileri uyarın, yetkilileri harekete geçirin.”

**

**

Bu çağrıya duyarsız kalmam mümkün mü?

Yıllardır her vesile ile bu uyarıları yapıyorum.

Koronavirüs salgını nedeniyle insanlarımız hayatta kalma mücadelesi verirken, anızlarını yakacak çiftçiler bilerek ve tasarlayarak cinayet işlemekten yargılanmalıdırlar. Çünkü anız yakmak bu süreçte gerçekten cinayettir…

Bugün anız gündemim var ve size bu meselenin dünü ile ilgili yazımı sunarak çiftçilerimizi ve ilgilileri duyarlı olmaya davet ediyorum:

‘Bir 15 Eylül gecesi Batman’da yüzlerce vatandaş sağlık kuruluşlarının yolunu tutmuştu…
Halkımız çok büyük bir panik yaşamıştı…
Gecenin bir yarısında Batman’da telefonla konuşma rekorları kırılmıştı…
Gazetelerin, gazetecilerin, Emniyetin, sağlık kuruluşlarının telefonları durmadan çalmıştı…
Başta Gültepe, Belde, Fatih ve Kültür mahallelerinde yüzlerce aile gece yarısı gerçekten de büyük korku yaşamıştı…
“Rafineride yangın mı çıktı, kimyasal gazlı saldırı mı yapıldı?” diye durmadan soru sorulmuştu…
Bulantı, kusma, ishal belirtileriyle değil, nefes alamama şikayetleriyle hastanelere koşan yüzlerce vatandaş gerçeği galiba birilerini hiç mi hiç ilgilendirmedi!..
Eğer ilgilendirseydi 15 Eylül 2014 gecesi Batman yine toz ve dumana teslim olmazdı…
**

**

Pazar’ı Pazartesiye bağlayan (15-16 Eylül 2013) gece Batman’da yüzlerce insanımız hastanelik oldu. Astım, bronşit, kalp, kronik akciğer (KOAH) hastası yüzlerce insanımızı hastane acil servislerine düşüren neydi biliyor musunuz? Yoğun inşaat çalışmaları nedeniyle zaten kent toz ve dumandan geçilmiyordu. Halkımızı hastane acil servislerine koşturan son şey ise, anız yangınlarından neşet eden dumanlar oldu…

Batman’ın başta Kültür, Gültepe olmak üzere sayısız semtlerinden telefonla gazeteleri arayan yüzlerce vatandaş, boğulma tehlikesi yaşadıklarını söylemiştir.”
Evet, bu kent son günlerde yine anız yangınlarından kaynaklı kirliliğe teslim olmuş durumdadır. Her gün ve her saatte kentin üzerine mısır yangınlarından kaynaklı ‘kurum’ yağmaktadır…
Anneler tertemiz ve bembeyaz elbiseleri dışarıya asmaktan çekiniyor…
Astım, bronşit ve KOAH hastaları her gün hastanelik oluyor…
Sadece anız dumanları nedeniyle Batman’ı terk eden sayısız Batmanlı gerçeğini biliyorum…
VİCDANLARA SESLENİŞ!..
İnsanlarımızı hastanelere düşürmeye kimsenin hakkı yoktur ve olamaz. Bazı çiftçiler mısır anızlarını kendilerinin yakmadığını ileri sürüyor. Tarlasındaki anızları yakmayan çiftçilerimizin elini öpüyorum. Ancak anız yakanları da düşünmeye davet ediyorum…
Bir kere daha tarlasındaki anızı ateşe veren çiftçilerimizin vicdanlarına seslenmek istiyorum. Şu yazımı okuyup düşünmelerini ve yaptıkları mezalimden vazgeçmelerini öneriyorum:
Tarla sürümünü kolaylaştırma adına çiftçilerimiz anız yakarken, aslında geleceğimizle oynamaktadırlar.
En acı hadise ise yakılan canlılardır…
Yanan değil, yakılan diyorum. Çünkü anız yakan çiftçiler, bilerek ve tasarlayarak milyonlarca canlının yaşamını yok ediyorlar…
Canlı kıyımı başlı başına büyük bir vahşettir…
Büyük anız yangınları sırasında milyonlarca canlı (her türlü kanatlı ve sürüngenler) yok olmaktadır…
Bu canlıların dili yok ki bizi uyarsınlar. Lisan-ı hal dilleriyle yaptıkları feryadı ne yazık ki duymuyoruz…
Oysa duymalıyız. O canlıların da yaşam hakkının olduğunu bilmeliyiz. Anız yakmakla toprağı verimsizleştirdiğimiz gerçeğini bile bile eğer bu yönteme başvuruyorsak, inanın o yakılan canlıların tümünün vebali de boynumuzda olacaktır…
Allah korkusu, vicdan denen bir şey var. Bütün bunlardan mahrum kişiler ancak anız yakabilir diye düşünüyorum. Böylelerine de en ağır cezanın verilmesi gerektiğine inanıyorum. Kim bile bile milyonlarca ve hatta milyarlarca canlının yaşamına kıyıyorsa, ağır cezaya maruz bırakılmalıdır. (Hemen belirteyim ahiretteki cezası daha ağırdır. O dilsiz ve savunmasız kuşlar, arılar, böcekler, sürüngenler dile gelip davacı olacaklardır. O gün vay zalimlerin haline!..)
Ekin tarlaları pek çok canlı türünün doğal yaşam alanlarıdır. Kuş çeşitleri o doğal ortamda yuvalarını kurmaktadır. Besin zinciri yoluyla yüzlerce canlı türünün birbirleriyle ilintileri vardır. Bunu görmemek için kör olmak gerekiyor. Siz bir tarlayı ateşe verdiğinizde o esnada milyonlarca böceği, kuşu, yılanı, fareyi vs. yok ediyorsunuz. Oradan beslenen başka hayvanların da yaşamına kast ediyorsunuz…
Nedeni gayet açık; çünkü başka yerlerde yaşayan canlılar, örneğin kuş türleri, cayır cayır yaktığınız tarlalarda yaşam süren hayvanlarla besleniyor. Beslenme zincirleri kopan her tür canlının nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır…’