Bu köşede uzun yıllardır her 28 Şubat’larda, 1997 yılında ülkemizde yaşanan post modern askeri darbeyi unutturmamaya çalışırım. Zira günümüz gençliği pek bilmez, çok vahim bir zulüm sürecinden geçmiştik. Bir kez daha o zulüm sürecine değineceğim.

Çocukluğumda bölgemiz Sıkıyönetimlerle tanışmıştı. Sıkıyönetimin ne olduğunu bilmeyen yığınların olduğunu biliyorum. O nedenle bu konuda Özgür Ansiklopedi’den kısa bilgi sunayım: “Sıkıyönetim, savaş, savaşı gerektirecek durum, ayaklanma, vatanın ve milletin bölünmezliğini tehlikeye düşüren hareketlerin yaygınlaşması gibi anayasada belirtilen, Bakanlar Kurulunun yurdun bir veya birkaç yerinde uygulamaya karar verdiği, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasını geçici bir süre için sınırlayan veya tehir eden ve mülki idare ve zabıtanın yerine askeri bir idare ve zabıtayı getiren idare şekli; örfi idare..”

1971 askeri muhtırasını saymıyorum. 1975 tarihinde Irak’ta bir iç savaş çıkıyor, bölgemizdeki illerde sıkıyönetim ilan ediliyor…

1978’den 12 Eylül askeri darbesine kadarki sürede yaygın şiddet, faili meçhul cinayetler gerekçe gösterilerek yine sıkıyönetimle idare ediliyoruz…

Malum 12 Eylül 1980 askeri darbesi gerçekleştirildikten sonra 1987 tarihine kadar ülke sıkıyönetimle, yani demir yumrukla yönetiliyor...

O zaman dilimlerinde hak ve özgürlükler rafa kaldırılıyor, insan hak ihlalleri tavan yapıyor…

**

**

Değerli Okurlar, bunları anlatma nedenimi belirteyim. 28 Şubat, tarihe kara bir leke olarak geçen bir sürecin yıldönümüdür…

28 Şubat Post Modern Darbe’sinden söz ediyorum. 12 Eylül askeri darbesinden sonra ordu hiçbir zaman fiili olarak yönetime el koymamıştı.

Takvim 1997 yılını gösterdiğinde laiklik düzenini savunma adına ülkeyi idare eden sivil yönetime uyarılar yapılacaktı…

Ülke o zaman bir koalisyon hükümetiyle idare ediliyordu. Başbakanlık koltuğunda oturan merhum Erbakan’ı laik sistem için tehdit unsuru olarak gösteren dönemin komuta kademesi, hükümeti istifaya zorluyordu…

Merhum Erbakan hakkında çok sayıda eleştiri mektubu yazmış biriyim. Ancak general Osman Özbek’in hakaretlerine maruz kaldığında, bu köşede Erbakan’ı savunmuştum…

Merhum Erbakan’ı savunan yazım, dönemin tek televizyonu olan Batman Kanal 72 TV’de günün yorumu olarak okunmuştu. Bunu hazmedemeyenler olacaktı. Yazım hakkında suç duyurusunda bulunulmuş ve yargılanmış, sonrasında beraat etmiştik. Yani bu 28 Şubat sürecinin hışmına maruz kalmıştık…

28 Şubat sürecini özetleyen bilgiyi yine Vikipedi’den sunayım: “28 Şubat süreci, 28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı, ordu ve bürokrasi merkezli süreç. Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir süreçtir. Yaşananlar, post-modern darbe olarak da adlandırılmıştır.”

İrtica, laiklik kavramları gerekçe gösterilerek 28 Şubat süreci başlatılmıştı. Oysa sonradan anlaşıldı ki o dönemde bankaların içi boşaltıldı ve 57 milyar dolar el değiştirdi…

**

**

NE DARBELER GÖRDÜK…

Evet, 28 Şubat sürecini unutturmamak lazımdır. Sivil idareyi cebren al aşağı edenlerin yargılanması ve cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Korkuya teslim olursak daha nice 28 Şubatlar yaşanacaktır.

28 Şubat 1997 tarihinde örtülü darbe ile hükümet görevden uzaklaştırılmıştır…

28 Şubat darbesi ile inançlı Müslümanlara dünya zehir ettirilmiştir. Başörtüleri yüzünden binlerce öğrenci eğitim haklarından yoksun bırakılmış, binlerce çalışan ise kapı dışarı edilmişti…

28 Şubatçılar yıllar sonra yargılanıp ağır hapis cezasına çarptırıldılar.

Ancak hiçbiri cezaevine konulmadı...

28 Şubat mağdurları ise hala hak arayışında, yeniden yargılanma hakkını istiyorlar...

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz...

Listeyi böyle uzatabilirsiniz…

1960, 1971, 1980, 1997, 2007, 2016…

Listeyi bu şekilde de okumak da mümkün…

28 Şubat süreci dayatıldıktan sonra her gün başörtülü insan avına çıkıldı. Dini inancı nedeniyle başörtüsü takanlar işten atıldı, Müslüman kadınlar peruk takmaya zorlandı. Müslümanlar kendi yurtlarında esir ve parya muamelesi gördü. Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, “28 şubat bin yıl sürecek" diye bir açıklama yapmıştı.

O süreçte vahim olaylar yaşandı ve başörtülü Müslümanlar ucube olarak gösterildi. Tüm üniversitelerde, tüm okullarda adeta başörtülü avına çıkıldı.12 Eylül darbesini yapanlardan hiçbiri yaşamıyor. 28 Şubatçılar hükümeti devirdi de ne kazandılar?

Sonuç olarak aklımızı kullanmalıyız.Kim zulmediyorsa, kim gücüne güvenerek diğer insanlara baskı uyguluyorsa, hesabı çok çetin olacaktır. Fani dünyada Hakkı üstün tutmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle 28 Şubat zihniyetini kınıyor ve Rabbim bizi zalimlere meyledenlerden eylemesin diyorum.