Ülkemiz 17 Ağustos 1999 tarihinde çok büyük bir felaket yaşamıştı. Tarihe ‘Marmara Depremi’ olarak geçen o büyük felaketten sonraki günlerde bu köşede günlerce insani yardım çağrıları yapmış, yaraların sarılması için dayanışmanın önemi üzerinde durmuştum. Deprem felaketinin yıldönümüne gelirken, hala Marmara felaketinden dersler çıkarmadığımızı gözlemliyorum.

Geçtiğimiz günlerde Denizli'de bir deprem yaşandı. 6 büyüklüğündeki deprem bile yüzlerce binada hasara neden oldu.

Olası depremler için kalıcı ve etkili tedbirler almamız gerekir değil mi? Bizde depremler yaşandıktan sonra hamleler yapıyoruz.

Son Denizli depreminden sonra Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un açıklaması olmuştu. Depremden bir gün sonra Denizli'ye giden Bakan, "108 bina ağır hasarlı, 868 bina hafif hasarlı" demiş ve "Denizli'de 250 konut yapacağız" diye de kamuoyuna açıklama yapmıştı.

Daha depremin üzerinden bir gün geçmişken yapılan açıklama bana inandırıcı gelmemişti. Daha hasar tespit raporları Ankara'ya ulaşmamışken bu ne acelecilik? Halkın korkudan evlerine girmediği, sarsıntıların sürdüğü bir kent için 250 konut sözü verilmesi oldukça düşündürücü bir gelişmeydi.

Bakan Kurum; "En geç ay sonunda inşaat sürecinin başlamasıyla birlikte 5-6 ay içinde bu konutları tamamlayıp hak sahibi vatandaşlarımıza vereceğiz" diyerek bir de gün vermişti. Var mı öyle hızlı bir bürokrasi? Daha depreme dayanıklı arazi tespiti yapmadan verilmiş 250 konut sözünün gereği yapılacak mı, zaman gösterecektir. Dilerim verilen söz tutulur.

**

**

Değerli Okurlar, 17 Ağustos depremini unutmamak ve unutturmamak lazım. Çünkü riskli bir ülkeyiz. Olası İstanbul depremi için bilim insanları ısrarla uyarılar yapmaktadır. Ne yazık ki bilim insanlarının uyarıları doğrultusunda ciddi hiçbir tedbir alınmamaktadır…

Bilim insanları ittifakla Marmara ve özellikle İstanbul’da büyük bir deprem yaşanacağını, binaların, yapıların bu depremi karşılayacak donanımda olmadığını, milyonlarca insanın ölebileceğini açıklayıp, tedbir alınmasını istiyorlar. Heyhat, basiretler bağlanmıştır…

17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Depremi yaşanmıştı. Depremden sonraki vahim tabloyu hatırlayalım: “Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve ‘asrın felaketi’ olarak tanımlanan Marmara Depremi, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova ile civar il ve ilçelerde yıkıma yol açtı. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve ‘asrın felaketi’ olarak tanımlanan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi saat 03.02'de meydana gelmiş ve 45 saniye sürmüştü. Resmi kayıtlara göre Kocaeli’nde 9 bin 477, Sakarya’da 3 bin 891, Yalova’da 2 bin 504, İstanbul’da 981, Bolu’da 270, Bursa’da 268, Eskişehir’de 86 ve Zonguldak il sınırı içinde de 3 kişi olmak üzere toplam 17 bin 480 kişinin can verdiği büyük felakette yüz binin üzerinde insan da evsiz kalmış, yaklaşık 24 bin kişi yaralanırken, birçok kişi de sakat kalmıştı. Sadece Kocaeli bölgesinde 17 bin civarında bina depremin ilk dalgasında çökerken, 91 bin konut orta hasar, 102 bin 822 konut az hasar gördü. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi 7,4 büyüklüğündeki gerçekleşmiş ve tüm Türkiye'ye büyük bir acı yaşatmıştı.”

Deprem ile ilgili bu bilgiler kesinlikle felaketin korkunç boyutlarını algılamamız için yeterli değildir. O gece yaşanan vahim korku, koca binaların büyük gürültüyle yerle bir olmaları, enkaz altında kalan ve günlerce kurtarılmayı bekleyen vatandaşların iniltileri, canhıraş feryatları tarif bile edilemez…

**

**

KENTİN ZEMİN SORUNLARI İÇİN ÇALIŞTAY DÜZENLENMELİ...

TMMOB ve Kandilli Rasathanesi yetkilileri ve nice bilim insanları uyarılarda bulunuyor.

Bu uyarıların ciddiye alınması lazım. İstanbul’daki yapıların yüzde 90’ı riskli. Tedbirler para ile olur. 1999 Marmara Depremi’nin ardından yaraların sarılması amacıyla 2000 yılında dönemin Başbakanı Merhum Bülent Ecevit hükümeti tarafından geçici olarak ‘Özel İşlem ve Özel İletişim Vergisi’ çıkarılmıştı. Mevcut iktidar bunu kalıcı hale getirdi. O tarihten beri deprem için vergi toplanıyor.

Toplanan milyarlarca doların hesabı TBMM’de gündeme taşındı, ancak iki bin yılından bu yana toplanan paraların akibeti duble yollar ve memur maaşları şeklinde sadece tartışma konusu olmakla kaldı. Hesabı büyük ihtimalle ahrete kalacaktır…

Ülkemiz deprem fay hatları üzerindedir. Mutlaka etkin tedbirlerle depreme hazırlanmalıyız. Batman’ımızın durumu, zemin çöküntülerine de defalarca dikkat çektim, çalıştay sonuç bildirgesini kamuoyu ile paylaştım. Kurumlar sanki bu kentin zemin sorunları yokmuş gibi gaflet uykusundalar…

Olası depremlere hazırlık için kentimizde ciddi bir çalışmanın gerekliliğine inanıyorum. Kentin üç boyutlu zemin fotoğrafının çekilmesi gerekiyordu, bir çalışma yapılmadı. Valilik, Belediye, Üniversite, TPAO, Jeoloji Mühendisleri Odası ve kentin diğer ilgili kurumlarının birlikte olası bir deprem için çalıştay düzenlemesinde yarar görüyorum. Rabbim bizleri büyük felaketlerle sınamasın. Bu vesile ile 1999 depreminde hayatını kaybetmiş insanlarımıza Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.