**Batman’ın Sason ilçesine bağlı Yücebağ Beldesi’nde 1994-99 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapan Nuri Bozkurt’la 20 yıl sonra başkanlık yaptığı beldede buluştuk. Bozkurt, seçim için geldiği Yücebağ’da tam 25 yıl önce Başkanlık yaptığı günleri anlatırken duygulanıyordu…

**Yaşamını İstanbul Sultangazi’de sürdüren 76 yaşındaki Bozkurt: “Ne sıkıntılı günlerdi. Oturacak bir yerimiz yoktu. O dönemler ahırdan kalma bir binayı Belediye binasına dönüştürmüştük. Sıkıntılar çok fazlaydı. Gerçeği şimdi de altyapı sorunları yok değil ama eskiye göre biraz iyileşme var. Baksanıza depolardan evlere hortumla su geliyor” diyor.

YÜCEBAĞ’IN ESKİ BAŞKANI
Tam 25 yıl önce DYP’den Yücebağ Beldesi’ne ‘Başkan’ seçildiğinde köyden beldeye dönüşen o yerleşim biriminde Belediye binası derme çatma-taş yapılı bir binadaydı.

Belediye binasının üstü toprak ve naylondandı.

O zamanlar Hürriyet Gazetesi’nin manşetinde “İşte Yücebağ Belediyesi” başlık haberimiz ses getirmişti. O haber sayesinde Yücebağ’a yeni Belediye binası yapılmıştı.

Ne sıkıntılı bir beldeydi Yücebağ…

Onlarca haber yaptığımız o belde de aradan 25 yıl sonra gördüğümüz ilk Belediye Başkanlarından Nuri Bozkurt, 20 yıldır İstanbul’a yerleşti. Ama o’nun bir ayağı da Yücebağ’da. O, beldesinden kopmadı.

Yerel seçimler öncesinde oy kullanmak için geldiği Yücebağ’da eski günleri konuştuk Bozkurt’la.

76 Yaşındaki Yücebağ’ın eski Belediye Başkanı Nuri Bozkurt, geçmişteki günleri gözünün önünden fil şeridi gibi geçiyordu. Duygulanan eski Başkan Bozkurt, bakın neler anlatıyor:

“Uzun süredir beldemden uzağım. İstanbul Sultangazi’de yaşıyorum. 4 çocuğum çalışıyor. Yaşım ilerledi. Hiçbir şey yapmıyorum ama doğup büyüdüğüm ve bir dönem başkanlığını yaptığım Yücebağ’dan istemeden koptum. Yıllarım burada geçti. Burası gözümde tütüyor. Bakın şu güzel doğaya. Dünyanın hangi yerinde bu manzara var. 3 akarsu Belde’nin hemen dibinde birleşiyor. Şu baharın güzelliğine bakın. Yeni başımızda Diyarbakır Kulp ilçesinin dağlarında, Mereto’da ve çevredeki dağlarda kar var. Ovada ise ağaçlar çiçek açmış. Her yer yeşil. Dereler şırıl sırıl akıyor. Bu güzelim yeri istemeden bırakıp İstanbul’un yolunu tuttuk. Yine de yakınlarımız burada diye arada sırada geliyorum…’’

“YOKLUK VARDI AMA MUTLUYDUK”
Yücebağ’ın eski Başkanı Bozkurt, sohbette bir ara Başkanlık yaptığı Yücebağ’da yaşadığı sıkıntılara dikkat çekiyordu:
“Ne sıkıntılı günlerdi. Belediyenin sadece adı vardı. Yazışma yapacak ne bir mührümüz ne de başlıklı bir kağıdımız vardı. Makam aracı arasöz, otobüs ve minibüs lüks sayılırdı o zamanlar. 2 personelimiz vardı. Biri ben, diğeri de Belediye’deki tek görevliydi. 25 yıl önce büyük sıkıntılar yaşamıştım. Sözde iktidar partisindeydik ama nimetlerinden yararlanmıyorduk. Kısa süreli kaldığımız o eski Belediye binasının içler acısı hali Hürriyet Gazetesi’nde çıkınca o derme çatma yapıdan kurtulmuştuk. Sıkıntılarla boğuşuyorduk ama yine de mutluyduk. O eski sıkıntılı günleri atlatabilmek için günlerce Ankara’da karargah kurardık. Şimdiye göre biraz daha rahatlama var fakat Belde arzu edilen yere henüz gelmiş değil...’’

2000 Nüfuslu Belde de içme suyu had safhada.

Belde de depolardan hortumlarla su çekiliyor evlere.

Tam bir ilkellik söz konusu.

İçme suyu sorununun yıllardır çözülemediğine dikkat çeken Bozkurt, hortumdan akan suyu bize gösterirken yakınıyordu:  “Görüyorsunuz 25 yıl önceki manzara da buydu. Şimdi de aynı. Değişen hiçbir şey olmamış. Suyla birlikte belde de altyapı sorunu da var. 25 yıl bir ömür demek. Yücebağ, bu sorunları aşmalıydı.’’

Doğa tüm güzelliğiyle baharın müjdecisi gibi beldenin etrafını sarmış.

Kela Sor dağının zirvesinde her ne kadar kar varsa da Yücebağ’ın çevresi yemyeşil.

Son yağışlarla birlikte Muş ve Diyarbakır il sınırından gelen kar suları Kayser, Akça ser ve Zore’nin su seviyesini bir hayli yükseltmiş.

Doğanın belki de en güzel manzarasının yaşandığı Yücebağ Beldesi, ilkbahar mevsiminin arifesinde bir başka hava almış.

İki mevsimin bir arada yaşandığı Yücebağ’da 25 yıl aradan sonra buluştuğumuz eski Başkan Bozkurt, her ne kadar memleketinde eksikliklere dikkat çekiyorsa da dokunaklı son sözüyle sohbeti noktaladık: “Bir başkadır benim memleketim…’’