Son aylarda ekonomimiz tehlikeli sinyaller verdi. Amerika’nın doğrudan ekonomimize yönelik hamleleri sonucu paramız çok önemli ölçüde değer kaybetti.

Bilindiği gibi dolar 7 TL sınırını aştı, altının gramı ise kısa zamanda katlandı…

Maalesef bu olumsuz gelişmelerden çok büyük yaralar aldık. Nice esnafımız iflas etti…

Borsadaki olumsuz gelişmelerden özellikle yoksul insanlarımız, dar ve orta gelirliler büyük zarar gördü.

Neyse ki toparlanma sürecine girdik. Dolar 5 TL, bir gram altın ise 200 TL dolayında seyrediyor.

Ekonomideki olumsuz gelişme nedeniyle gençlerimizin özellikle bunalıma girdiklerini söyleyebilirim.

Evlenemeyen gençler meselesine daha önce de dikkat çekmiştim.

İşsizlik nedeniyle de bunalıma giren gençlerin sayısı artıyor. Çocukluğumda yoksulluğun alasını yaşamış biri olarak, günümüz gençliğine söyleyeceklerim vardır…

**

**

KISA YOLDAN KÖŞE DÖNME HESAPLARI…

Toplumumuzun içinden geçtiği süreci izlerken genel olarak büyük bir ekseriyetin hallerinden memnun kalmadıklarını gözlemliyorum. Teknoloji gelişmiş, insanlar çok daha rahat koşullarda ekmeklerini kazanabilirken, bir de bakıyorsunuz ki hallerinden memnun olmayanların sayısı artıyor…
Dışarıdan müdahale olsun veya olmasın, ülkemizin ekonomik göstergelerinin bozulması nedeniyle sakın ümitsizliğe kapılmayalım.

İşsizlik, iş bulamama endişesi gençlerimizi yanlış yollara sevk etmemelidir. Mevcut Kapitalist düzenin çarklarına dikkat edelim.

Kısa yoldan köşeyi dönmek isteyen ve bunun için suç işleyen bir gençlik gerçeği özellikle batı bölgelerimizde dikkat çekiyor. Aman dikkat diyorum.

Yoksullukla boğuşan toplumumuzun daha huzurlu olduğu süreci hatırlıyorum ve yeni nesil gençlerimize de bunu hatırlatmak istiyorum.
**

**

Değerli Okurlar, ülkemizin 20-30 yıl öncesini hatırlıyorum. İnsanlarımızın yoksullukla boğuştuğu dönemlerdi. Ancak o dönemde bugünkü gibi suç patlaması asla yaşanmıyordu…
Yaşlı genç milyonlarca insanımız yamalı elbise giyerdi. Hiç kimse yamalı elbise giymekten utanmazdı…
Bugün yamalı elbise giyene rastlıyor musunuz?
İnsanlarımız kadınlı-erkekli genel olarak lastik ayakkabılar giyerdi. O babalarımızın bahsettiği, Kürtçe ‘Çarox’ diye bilinen bez-deri ayakkabılar döneminden de söz etmiyorum. Daha yakın zamandan bahsediyorum.
Evet… İnsanlarımız o dönemde böyle tüketici değildi. Hem bugünkü gibi bolluk da söz konusu değildi…
Yaşadığım köyde ilkokul öğretmenimizle birlikte kır gezisine çıktığımızı hatırlıyorum. Köydeki zengin ve varlıklı diye bilinen ailelerin çocuklarına bile, piknikte-gezide tüketmeleri amacıyla sayılı çay şekeri ve zeytin veriliyordu…
O dönemin çilekeş annelerinin elinden öpmek gerekir. Çamaşır makineleri, buzdolabı köy ağaları için bile söz konusu değildi. Çamaşırlar dere kenarlarında yıkanırdı…
Sözü çok uzatmaya gerek yok. İşte o ahval ve şeraitlerde bile suç patlaması asla yaşanmıyordu. Herkes halinden memnundu veya kendini memnun olmak zorunda hissediyordu. Herkes aza kanaat ediyordu…
O dönemin gençleri genel olarak, “Benim ailemin ekonomik durumu neden çok kötü? Neden bazıları daha iyi şartlarda yaşam sürüyor” diye düşünerek, başkasının malına göz dikmiyordu…
O dönemlerde insanların can, mal ve ırz-namusları bugünkünün yüzde 10’u kadar bile risk altında değildi…
İnsanlar dağ başlarında yaşam sürerken bile can, mal ve namus açısından genel olarak kendilerini güvencede hissediyorlardı… Demek ki suç patlaması yaşanıyorsa, bunun temel nedeni ekonomi-yoksulluk-olamaz…
İnsanlarımızın can, mal ve ırz güvenliği açısından çok büyük sıkıntılar yaşadığı gerçeği ortadadır…
Özellikle büyük şehirlerde, kentlerde maalesef ciddi sorunlar söz konusu.
**

**

İnsanların birbirine itimadı, güveni kalmamış durumda. Suç patlaması sadece bazı alanlarda yaşanmıyor ne yazık ki…
Esnaflarımıza olan güveni yitirdik…
Piyasadan aldığımız her şeyde hilekârlığın olduğunu net şekilde görüyoruz…
Öte yandan birbirimize yardım konusunda yeterince duyarlı değiliz. Zor duruma düşen akrabalarımıza bile doğru dürüst yardım etmiyoruz.
Eskiden insanlarımız birbirlerine borç para verirdi. Çok sıkıntıya düşenlerin elinden tutulurdu.
Şimdilerde borç verenlerin sayısı hayli azaldı. Yüksek faiz, paranın değer kaybetmesi birer faktör olsa bile, o eski hassasiyetimiz ve yardımseverliğimiz kalmadı.
Komşuluk haklarını önemseyenlerin sayısı hayli azalıyor. Özellikle apartman yaşamı bizleri değerlerimizden hayli uzaklaştırmıştır.
Şu halde herkesin bunun nedenlerine kafa yorması gerekiyor.
Bu gidişatın hayra doğru olmadığını artık görmemiz lazım.
Görmek yetmez, çare üretmeliyiz.
Geç kaldığımız her gün, daha büyük felaketlere yakınlaşacağımız anlamına gelecektir…