Saygıdeğer Okurlar, geçmiş yıllardaki pek çok dini bayram yazılarımda sizleri hayalen çocukluk yıllarıma götürüyordum. Özlemle ve hasretle hatırladığım çocukluk anılarımla tam nostalji yaşıyordum.

Bu bayram yazımda nostaljik takılmayacağım. Çocukluğumun o güzel bayramları gözümde tütse bile, nostalji yerine bu yazıda da hayatın bazı acı gerçeklerine dikkat çekmek istiyorum.

Ne yazık ki güzel şeylerden söz edecek bayramlar yaşamıyoruz. Toplumun bir kesimi yoksulluk ve yoksunlukla karşı karşıya iken, gönül rahatlığıyla pembe tablolar çizecek yazılar yazamam…

Evet, bu kentin en önemli sorunlarının başında ‘yoksulluk ve yoksunluk’ geliyor.

Ne yazık ki değişmeyen kötü işsizlik göstergelerimiz, yoksulların sayısına tavan yaptırıyor…

Batman’ın işsizlikte Türkiye dereceleri yapması, bu kentin bir talihsizliği olsa gerek…

TYP YERİNE KADROLU İSTİHDAM…

İLO Sözleşmesine imza atmış ülkemde, geleceği güvence altında olmayan emekçiler tablosunu değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum.

İşsizlikte rekorlara sahip Batman tablosu hepimizi düşündürmeli, çare arayışına itmelidir. Bu kötü tablonun değiştirilmesi için Toplum Yararına Programlar (TYP)kapsamındaki geçici istihdam çözüm olamaz diye düşünüyorum.

Her şeyden önce kamu emekçilerinin kadro ve gelecek güvencesinin olması büyük önem arz ediyor. Ne yazık ki kadro güvencesi yok. Düşük ücret(Asgari ücret) ve geçici süreli çalışma emekçiler için vahim bir durum demektir.

Bu kent yıllardır işsizlikte tavan yapıyor…

TYP kadroları ise azaltılıyor…

Bu yönetim anlayışı ile işsizlikle mücadelede başarı sağlanır mı hiç?

Geçici süreli istihdamı, TYP kadrolarını hiçbir zaman çözüm olarak görmedim, görmüyorum. Buna rağmen bu kadrolar bile yeterince değerlendirilmemiştir. TYP yerine kadrolu, emeklilik güvenceli istihdam bir haktır.

Son TYP kadroları için yoğun müracaatların olduğunu biliyorsunuz. Bir umut diye bu kadrolara başvuran emekçilerin kurası bir türlü çekilmemiş, bildiğim kadarıyla seçim sonrasına ertelenmiştir…

Kura yöntemiyle istihdama umut bağlayan işsiz gençlerimizin bekleyişi sürüyor. Seçimlerden sonraki günleri iple çekiyorlar. Ancak sayılı aylar için istihdamla yoksulluk ve yoksunlukla mücadelede başarı sağlayamayız…

Batman’ın çok zengin ekonomik potansiyellere sahip olduğu gerçeği açıktır. Sadece Batman il sınırları dahilinde göz alabildiğince uçsuz ve bucaksız tarım arazilerimiz, gürül gürül akarsularımızı iyi değerlendirebilirsek, emin olunuz bir milyon insana müreffeh bir yaşam sunabiliriz…

Ne yazık ki potansiyellerimizi iyi değerlendiremiyoruz. Sayısız Batmanlı aile başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere yerleşiyor.

Bu kent tek kelimeyle kan kaybediyor…

Bakınız, mübarek dini bayramlar gelip geçiyor. İstanbul varoşlarında yaşama mücadelesi veren Batmanlı emekçiler, memleketlerine bayram yapmaya bile gelemiyorlar…

Neden?..

Çünkü devlet kapısı dışında olanlar köle düzeni anlayışı ile çalıştırılıyorlar…

Aldıkları düşük ücret, günde 10 saat çalışma, iki saat işe gidiş geliş serüveni hayatları zehir ediyor…

Çok sayıda apartmanın bodrum katında tekstil atölyeleri var. İnanın Batman’da olduğu gibi İstanbul’da da çalışma koşulları, alanları son derece olumsuzdur. Klimasız ortamda, aşırı sıcaklarda çalıştırılan emekçilerin hak ve hukukları için mücadele edenleri göremiyorum…

Batman, Diyarbakır, Mardin, Siirt gibi iller ile onlara bağlı ilçe ve köylerden göç edenlerin çoğu bu tekstil atölyelerinde çalışıyor. Nice akrabalarım; “Çalıştığımız ortam çok çok kötü. Yaz aylarında çok çok sıcak yerde, boğucu ve klimasız ortamda çalışıyoruz. Kış aylarında ise soğukla mücadele ediyoruz. Çoğumuz hastalanıyor, paramızı doktor ve ilaçlara veriyoruz. Günde 10-12 saat çalışıyoruz. Çoğumuzun sosyal güvencesi yok. Hepimiz karın tokluğuna ücretle çalışmayı kabul ediyoruz. Buna da şükür diyoruz. Çünkü ailemizin diğer fertlerinin geçimini sağlamak zorundayız. Örgütlü değiliz. Sendikal haklar tekstil atölyeleri için geçerli değil. Ne bizleri ziyaret edip durumumuzu, çalıştığımız zorlu koşulları soran, ne de hakkımızı arayan var. Hiçbir parti ve hiçbir Milletvekili bizler için bir adım atmıyor.”

Gerçekten de onların hakkını arayanları duymadım. Bir gün herhangi bir partinin genel başkanının tekstil atölyelerini ziyaret edip, emekçilerin sorunlarını dinlediklerini duymuş musunuz?

Şahsen duymadım. Yaygın medyayı takip ediyorum. Tekstil atölyelerinden topluma mesaj veren politikacıların haberlerini okumadım, görüntülerini izlemedim.

Değerli okurlar, yoksulluk ve yoksunlukla mücadele için duyarlı olmalıyız. Bir zamanlar köylerinde her gün sayısız misafir ağırlamakla adlarını duyduğum nice ailelerin günümüzde kentlere göç ederek sefil ve perişan yaşam sürmeleri, oldukça düşündürücü gelişmelerdir. Batman’da geçinemeyip İstanbul’a göç eden insanlarımızın çok zorlu koşullarda, köle muamelesi görerek çalışmalarına, senede bir gün bile memleketlerine dönebilecek imkanlara sahip olmamalarına son derece üzülüyorum.

Batman’ın çok verimli toprakları, zengin akarsuları, hazine değerindeki dağları, harika yaylaları/zozanları gerçeğine rağmen insanlarımızın yoksulluk ve yoksunlukla boğuşmaları, yaşamlarını sürdürebilmek için İstanbul’un varoşlarına gitmeleri bence kabullenmememiz gereken bir durumdur.

Bu tabloyu el birliğiyle değiştirmeliyiz. Zira bu tablo övünebileceğimiz bir tablo değildir…

Lütfen tekstil atölyelerinde yaşam mücadelesi veren emekçilerin dramlarına duyarlı olalım. İLO Sözleşmesinin altına imza atmış ülkemiz gerçeğine yakışmayan gayrı insani yaşam koşulları ve emek sömürüsüne ‘dur’ diyelim…

Yoksulluk ve yoksunluk bir kader değildir. Bu duygu ve düşüncelerle Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, nice güzel Ramazanlar geçirmenizi diliyorum.