Geçtiğimiz günlerde Hasankeyfli bir vatandaşla sohbet ediyorduk. Vatandaşı tanımıyordum.

Bir başkasıyla yaptığı telefon görüşmesi üzerine aramızda diyalog başlamıştı.

Hasankeyf’in sahipsizliğinden söz eden ve öğrencilerin büyük mağduriyetler yaşadığına dikkat çeken vatandaşa; “Ne oldu ki?” diye sormuştum.

Hasankeyflilerin yeni Hasankeyf’e taşınmadığını, öğrenciler için de bir taşınma programı olmadığını belirtiyordu.

Yeni Hasankeyf’in sularının akmadığını basından duyduğumu belirtince, adam hiddetlenmişti….

“Batman’da basın mı var?” diye konuşmuştu…

“Ben de bir basın mensubuyum. Bilmediğimiz, duymadığımız durumlardan bizi mi sorumlu tutacaksınız?” diye sordum.

**

**

Edindiğim bilgilere göre yeni Hasankeyf’te sorunlar çok.

Hasankeyf’te yeni yerleşkeye taşınmada sorunlar yaşanıyormuş. Pek çok aile eksiklikler nedeniyle yeni Hasankeyf’e taşınamamış.

Öğrenciler için de bir taşınma programı düzenlenmemiş.

Bu arada yeni binaların bir sürü eksikliğinden söz etti. “Artık bu konuda konuşmanın bir manası kalmadı. Yeni Hasankeyf’in sorunlarıyla ilgilenen yok. Basındaki su kesintileri haberi doğru” diye konuştu.

Hasankeyflilerin önemli sorunlarla karşı karşıya olduğuna işaret eden vatandaş, yıllarca balıkçılık yaptığını ifade etti. “Ne yazık ki Dicle’deki kimyasal kirlilik nedeniyle artık balıkçılık gelir kaynağı olmaktan çıkmıştır” dedi.

Hasankeyfli vatandaş, elektrikle/jeneratörlerle, dinamit ve diğer patlayıcılarla yapılan avlanmadan değil, sulamalardan kaynaklı kimyasal kirlilik nedeniyle balıkların katliam yaşadıklarını ileri sürdü…

**

**

SU KAYNAKLARIMIZ VE KİMYASAL TEHDİT!..

Birbirimizden ayrılırken çok da fazla bilgi sahibi olmadığım yeni Hasankeyf üzerine düşündüm. Bugüne kadar yeni Hasankeyf’i ziyaret etmediğim için sorunlarını etraflıca yazamayacağım. Ancak vatandaşımızın eleştirilerine de bu şekilde köşemde yer vermek istedim.

Su kaynaklarımızın kimyasal tehdit altında olduğu gerçeğine yıllardır dikkat çeken biriyim. Israrla bunu dillendirmeye devam edeceğim.

Su kaynaklarımızın gittikçe kirlendiğine dair uyarılarımızı ne yazık ki dikkate alan çıkmadı...

Batman Çevre Gönüllüleri Derneği ve şahsım, su kaynaklarımızın kimyasal tehdit altında olduğuna ısrarla dikkat çektik.

Çiftçilerimizin hatalı, bilinçsiz sulama, ilaçlama, gübreleme vs çalışmalarının su kaynaklarımızı kirlettiğine dair bir raporu, 2007 yılında dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker'e şahsen sunmuştum.

Aradan çok uzun bir zaman geçti. Geçen zaman sürecinde her vesile ile uyarılarımızı yapmaya devam ettik.

MEHDİ EKER’E VERİLEN RAPOR...

2007 yılında Batman'a gelen dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker'e, Dicle'deki kirlilik ile ilgili bir rapor sunmuştum. Batman Çevre Gönüllüleri Derneği adına şahsımın sunduğu rapor sonrasında Sayın Eker, ne yazık ki bir dönüş yapmadılar. Önemine binaen rapordan konumuzla ilgili bölümü takdirlerinize sunarak yazımı sonlandırmak istiyorum:

"Sayın Mehdi Eker, (Tarım ve Köy İşleri Bakanı), Batman Çevre Gönüllüler Derneği 2001 yılından beri gönüllülük temelinde hizmet veren bir sivil toplum örgütüdür. Batman kamuoyunun yakından tanıdığı derneğimiz, kentimize yaptığınız ziyaretin olumlu sonuçlar vermesi için sorumluluk alanınıza giren bazı sorunlarımıza dikkat çekmeyi ve çözümü için öneriler sunmayı görev bilmiştir. Hazırladığımız bu kısa ‘sorunlar ve çözüm önerileri’ raporumuzu dikkate almanızı diliyoruz.

Sayın Bakanım, Zatıâlinizin de tanık olduğu gibi; tarihi antik kentimiz Hasankeyf’in önünden akıp giden Dicle Nehri, özellikle yaz aylarında ciddi bir kirlilikle karşı karşıya kalmaktadır. Zaman zaman çamur renginde akan kirliliğe ve yaşanan toprak erozyonuna karşı önlem alınmasını talep etmekteyiz.

Dicle’deki en büyük kirlilik, maalesef çiftçilerimizin hatalı-bilinçsiz sulama yöntemlerinden kaynaklanmaktadır. Dicle nehrinden motopomplarla çekilen bol su ile pamuk, tütün ve sebze ekili alanlar sulanmaktadır. Tarım arazilerinin dikine ve bol su ile sulanması nedeniyle yüzeydeki en verimli topraklarımız aşınarak erozyon yaşanmakta ve çok vahim kireçlenme sorunları karşımıza çıkmaktadır.

Dicle nehrine akan en verimli topraklar sadece kirlilik unsuru olarak kalmamaktadır. İlaçlama ve gübrelemeden dolayı kimyasal atıklar da Dicle nehrine akmaktadır. Nehirden içme suyu ihtiyaçlarını temin eden insanlarımızı düşünecek olursak, sadece söz konusu kimyasal atıkların ne kadar tehlikeli olduğunu takdir edersiniz.

Sayın Bakanım; Dicle nehrini tehdit eden ve kirleten başka faktörler de vardır. Örnek vermek gerekirse Diyarbakır, Batman, Silvan ve Bismil’in kentsel atıkları kanalizasyon suları hiçbir arıtma işlemine tabi tutulmadan Dicle nehrine akıtılmaktadır. Dicle’deki kirliliğin engellenmesi ve toprak erozyonunun önüne geçilmesi için daha önce gündeme taşıdığımız çözüm önerilerimizde ifade ettiğimiz gibi; çiftçilerin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi zorunludur. Diyarbakır ve Batman Valiliği’nin (Bismil ve Silvan Kaymakamlığı ile) koordineli olarak çalışmalar yapması gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda eğitim seminerleri verilmeli, çiftçilerimiz bilgilendirilmelidir. Dicle nehrine yakın tüm köy muhtarları ile toplantılar yapılmalıdır. İl ve ilçe tarım müdürlükleri bu konuda daha aktif çaba içerisinde olmalıdır. Kurallara uymayan ve Dicle’yi kirleten çiftçiler için cezai yaptırımlardan çekinilmemelidir.

Kentsel atıkların Dicle’ye arıtılmadan bırakılmaması için de ilgili Belediyeler uyarılmalıdır. Arıtma Tesisleri’nin kurulması için Belediyelere gereken destek verilmelidir. Geçmiş yıllarda bir STK olarak baskı unsuru olduğumuz sorunun çözümü için Valilikler arasında yazışmalar yapılmış ve bazı adımlar atılmıştır. Ancak daha etkin bir çalışmanın yapılmasını, toprak erozyonunun önüne geçilmesini ve Dicle’deki kirlilik ayıbına son verilmesi için Zatıâlinizden destek bekliyoruz."