Ayrılık nedir?

Aşk nedir?

İhanet nedir?

Borçlu olmak nedir?

Nedir yoksulluk?

Açlık nedir?

Hastalık nedir?

Çaresiz kalmak nedir?

Hasretlik nedir?

Nedir bu soruların cevabı, nerededir? Sayfalar dolusu yazılarda mı, yoksa düşsel bir öyküde midir?

Bir gün Napolyon düşman askerlerinden kaçarken bir bakkal dükkânına girmiş. Bakkal onu tanımış ve hemen saklanmasına yardımcı olmuş. Onu takip eden düşman askerlerini de yanıltarak başka yöne doğru gitmelerini sağlamış.

Bir süre sonra Napolyon’un muhafızları yetişmişler.

Bakkal ömründe belki bir daha karşılaşmayacağı Napolyon’a sormuş:

“Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?”

Napolyon birden öfkelenmiş...

“Bre densiz! Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesin konuşabiliyorsun?”
Hemen askerlerine, adamacağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.

Askerler adamın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş. Artık ateş emri verilecek…

Adamcağız içinden ‘ah ne yaptım ben? Şimdi ölüp gideceğim, şu çenemi tutmayı bir türlü öğrenemedim’ diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözünden bağı açmış. Karşısında Napolyon varmış ve sorduğu soruyu tek cümleyle cevaplamış:

“ İşte böyle bir duygu!”

Yaşayarak öğrenmenin bedeli ağırdır fakat meyvesi olgundur, tatlıdır.