Ramazan Pilatin

1974 yılında Batman Endüstri Meslek Lisesi ne kayıtlarımızı yaptık. Eleme imtihanları vardı. Elemelerden de başarı ile geçtikten sonra torna-tesviye bölümüne kayıt yaptırmıştım. Lise veya sanat okulu arasında seçim yaparken nedenler fazla değildi. İlk olarak muhteşem yapıdaki eğitimi merak etmiştim. 
*
Okula iki dönem eğitim görülmesi bir başka merak nedendi. Bayramlardaki merasim takımının gösterisi muhteşemdi. Yıllar önceki takımın gösterilerini seyrederken bir başka heyecanlanırdım.
*
Ekibin koordineli çalışması yetenekli öğrencilerin merasim sırasında belirgin şekilde izleyicilere yansıyordu. Yeteneği ile baştan sona kadar izlenen merasim gösterisinde (Rahmetli) Ayaz Koyuncu’nun katkısı çoktu. .Ekibin en kısa boylu öğrencisiydi. Merasim takımında majör'dü .
*
Merasimlerdeki kule gösterisi nefesler kesilerek izlenirdi. Dar bir daire oluşturan ekipteki öğrenciler bir birlerinin omuzuna binerek bir kaç katlı kuleyi oluştururlardı. Ayaz, ekipte elemanlarının en zayıfıydı. Bu da onun kulenin en üst katına çıkarılmasına nedendi. Gösteriye son nokta tepede çalınan borazan çalınarak son buluyordu. Ekip kurulu kuleyi bozup merasim yürüyüşüne kaldığı yerden devam ederdi.
*
Okulun resmi bayramlarda kullandığı çelenginin de başka bir çekiciliği vardı. Eğe sallayan bir öğrencinin renkli cam ile işlenmiş görüntüsü okulun farklı yanlarından birini simgeliyordu.
Okulda iki bölümde eğitim veriliyordu Elektrik, torna ve tesviye. Ortak derslerdeki öğretmenlerimiz aynıydı. Teknik konularını içeren derslere farklı öğretmenler girerdi. Okulun öğretmenleri disiplinliydi.
*
Muzaffer Batur öğretmenin okuldaki etkisi muhteşemdi. Fizik ve kimya derslerine girerdi. O kadar mükemmel bir hafızası vardı ki; ezbere ders anlatırdı. Elektrik ve eloktro teknik dersinin öğretmeni Cahid Yeşilbaş'tı. Ağır başlı öğrenciler ile samimi ilişkiler kurabilirdi. Hiç bir öğrenciye bağırdığını görmedim. Ona göre hataları bağırarak çözmek veya çözmeye çalışmak yanlıştı.  Yanlışı yapan öğrenciyi bir kenara çekerek biraz sohbet eder sonra da gitmesine izin verirdi. Aralarında geçen konuşmayı duymazdık. Nasihat ettiği öğrencinin bir daha hata yaptığı görülmezdi.
Tam olarak ifade etmek gerekirse 4x4’lük bir eğitmen ve öğretmendi Muzaffer hoca. Diğer öğretmenlerden farklı yanı öğrencilerin tümünün isimlerinin ve numaralarını ezbere bilmesiydi. Not konusunda eli sıkıydı. Ancak iyi öğretmendi. 
*
Atölye öğretmenimiz Ahmet Yıldız, solcu hocamızdı. Bize yaklaşırken, hep bu yanını kullanırdı. Sadece teklif ederdi. Baskı olmazdı.
Okul zaten iki gruba ayrılmıştı. Elektro teknik öğretmeni Malatyalı Hasan hocaydı. Samimi ve arkadaşça yaklaşırdı bize. Halil Ekil, okulumuzun müdürüydü. 
*
Bu devasa binanın ön kısmındaki sınıflarında ders görülürdü. Öğretmenler ve gelen misafirler için okulun caddeye bakan tarafında bir kapı vardı. O kapıdan geçerek okula girerlerdi. Okulun son sınıf öğrencilere sıra ile kapı nöbeti tutarlardı. Gelen misafirlere ‘danışma’ hizmeti verirlerdi. Binanın ön cephesinin bir kısmında elektrik bölümü öğrencilerinin atölye olarak kullandıkları geniş odalar vardı. Masalar ve palnçetelerin olduğu bu oda da elektrik aletleri ve tesisatlar yapılırdı. 
*
Binanın yoldan görünmeyen bölümününde iki katı binada Torna ve tesviye bölümünü öğrencilerinin, pratik yaptıkları atölyeler bulunurdu. 
*
Ana binadan ayrı bir yapı daha vardı. Bu binada çevre il ve ilçeden gelen öğrencilere yurt olarak yapılmıştı.Çevre il ve ilçelerinin hepsinden mutlaka bir öğrenci vardı. Okul okuduğum sürece arada bir açıldığını ve kapandığını hatırlıyorum.
Üç yıl gibi uzun bir sürenin gün boyu birlikte olmamız bütün öğrenciler ile dostluklarımız kalıcılaştı.
*
Okulun kapalı spor salonu okulunun bahçesinin arkasında toprak zeminli bir futbol sahasında futbol maçları yapılırdı. Bir çok sınıf arkadaşım da kurulan takımlarda oynardı. Remzi Köylü, Kadir Gerekan, Ali Kök, Aydın Fırat. Kalede olmazsa olmazımız Rahmetli Şehmuz Kapıcı. Kilolu olmasına rağmen her tür spor etkinliğine katılırdı.
*
İki boykot yaşadım okul süresince. İlki kapatılan yatakhanenin açılması ve döner sermayenin okulda başlatılması. Bu talep sol görüşlü öğrencilerin talebi olduğu için sağcılar tarafından red edildi. İki grup fakirhane önünde kavgaya başladı. Döner sermaye hariç diğer istek okul idaresi tarafından kabul edildi.
*
İkinci kavga ise bir öğrencinin ‘Gültekin’ adlı öğretmenine yazılı sınavında aldığı nota itirazı sonrasında gerçekleşti. Atölyede meydana gelen tartışma öğrencilerin de taraf olmaları sonrasında kavgaya dönmüştü. Atölyedeki malzemeler ile birbirlerine acımasızca vuran öğrencilerin görüntüsü iç açıcı değildi. Atölyeden koşarak çıkan kavgayı Müdür’e haber vermek isteyen arkadaşın bağırarak "kavga var" deyişini bugün gibi hatırlıyorum. Çünkü giriş kapısında nöbet tutuyordum.
Koşar adımlar ile müdürün odasına giden o öğrenci, Artvin'de polisin attığı gaz bombası ile kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’ydu.
*
Müdür ve öğretmenlerimiz olaya anında müdahale ederek olayların büyümesine engel olmuşlardı.
*
Okuldaki öğrencilerin bir çoğu bekardı. Aramızda evli arkadaşlarımız da vardı. Onlara saygıda kusur etmezdik. Bir çok öğrenciden yaşça küçüktük. Aramızda oluşturduğumuz bir sistem ile saygı ve sevgiyi birlikte sürece bozmadan sürdürdük.
*
Merhum Emin Özdemir, güleç yüzlü hoş sohbet bir arkadaştı. Kız Sanat okulunda okuyan bir kızla tanışmıştı. Okul okuduğumuz sırada onu kaçırdı ve evlendi. Yaşama genç yaşta veda eden arkadaşlarımızdan biri de odur. 
*
Evlilik sonrasında devamsızlık yapmıştı. Okul idaresi onun okul ile ilişkisini kesecekti.
Teneffüs molasında ‘ağabey’ dediklerimiz yanımıza geldi. "Emin okuldan atılacak sınıfa girmeyeceğiz" denmişti. Bu teklife kimse itiraz etmedi. Durum idareye bildirildi. Okul idaresi de bu öneriye sıcak baktı. Arkadaşımızın devamsızlık sorununu çözdü. Okulu hep birlikte bitirdik. 
.*
O dönemlerde okula servis ile gitme olanaklarımız yoktu. Okulun bulunduğu yere yürüyerek giderdik. Parası olan arkadaşla tekrar ev ile okul arasındaki mesafeyi yürümemek için ‘Fakirhane’de öğle yemeğini yerdi. Bir kısmımız da bisiklet kullanırdık. Okulun arka tarafı bisikletlerle dolardı. Bir kaç arkadaş da motosiklet kullanırdı. 
*
Kışın yol kenarında ilerlerken araçların sıçrattığı çamurlardan korunmak için çaba gösterirdik. okul bahçesindeki ham toprak çamurlaşır, ayakkabımıza yükseklik kazandırdı. Ancak (!) Biz yaşadığımız sıkıntılardan şikayet etmezdik.
Sanat okulu bitmişti. 
*
Üniversite seçme sınavlarından sonra aldıkları puanlar ile 4 arkadaşımız mühendislik okumaya hak kazanmıştı.
Turan Avcı ve Aydın Vural makine, Halim Sincar elektrik, Ömer Göksu da inşaat mühendisliğini kazanmıştı. Bu durum bütün arkadaşları sevindirmişti. O günden sonra tekrar bir araya gelme imkanımız olmadı. Arkadaşlarımızın bir çoğu Batman’da işe girdi. 
*
Kurtalan, Ergani, Mardin çimento fabrikalarında işe girenler de oldu. . Sonra kapatılan Mardin aspest boru fabrikasında da çalışan bir arkadaşımız vardı.  Elektrik kurumu, Mazıdağı’nda fosfat tesislerine, Elbistan termik santrali, Şırnak kömür işletmelerinde ‘iş başı’ yaptı kimi arkadaşlar.
*

Bazı arkadaşlarımız Kocaeli, İzmir'de bulunan petrol ve kimya tesislerinde iş buldu.  Bu gün bir çoğumuz çalışma sürelerimiz doldurarak emekli olduk.Sakalımız çıkmadan başladığımız okul yıllarından sonra geçen sürede çoğumuz torun sahibi olduk. Geçen bu sürede bazı arkadaşlarımız ölümleri nedeni ile kaybettik.
*
Emin Özdemir, Şehmuz Kapucu, Edip Yelken, Tahir Başak, Metin Lokumcu, Mehmet Barış arkadaşlarımız, Allah'ın rahmetine kavuştu.
*
Yaşananları bir uçakta yapılan yolculuğa benzetiyorum. Pencere kenarındaki koltuktan dışarıya bakarken içinde bulunduğumuz uçağın hareket etmediğini zannederiz. Aslında (!) uçağın yüzlerce kilometre süratle ilerlediğinin farkına varmaz. Hayat dabize buna benzer yanılgıyı yaşattı.
*
Rüzgar bile bu kadar çabuk geçmez.Yaşamlar başlar ve noktalanır.
Oturup bir köşede anılarını tekrar hatırlamak; Yüzünüzde bir gülümsemeyi oluşturuyor ise; yaşadıklarımızın bir anlamının olduğuna inanmalıyız.

 

Editör: TE Bilişim