Batman Çağdaş’ın bizi maziye götüren ‘Öyle bir değişti ki Batman’ konulu köşesini ilgiyle izlemeye devam ediyorum. Düne ait Batman’ın çarpıcı fotoğrafları bu kentin nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor.

Son olarak Batman Bölge Devlet Hastanesi’nin inşaat halindeki fotoğrafı ilgimi çekti. O fotoğrafı 250 bin yetişkin Batmanlıya gösterin ve ne olduğunu sorun. Bunlardan 10 kişi bunun Bölge Devlet Hastanesi olduğunu bilirse, yazı yazmayı bırakacağım…

27 yıldır aralıksız olarak her gün bu kentin sorunlarını yazıyorum. Bütün sorunların takipçisiyim. O fotoğrafın hastanemize ait olduğunu çıkaramadım…

Yazı yazmaya başladığımda bugünkü Batman’ın dörtte biri ancak vardı…

Gültepe’yi bir yana bırakın, Fatih, Şafak, Belde, Kültür mahallelerinin bulunduğu alana dikenlerden gidemiyorduk.

Batman gerçekten hızla değişiyor. Öyle bir değişti ki Batman’da daha nice çarpıcı kareler göreceksiniz. Çünkü Batman Çağdaş, bu kentin belleği gibidir.

Batman’ın dünü ve geleceği hakkında bilgi sahibi olmak isteyen yeni nesil, gazetemizi ve bizleri izlemeye devam etsin derim.

Batman’ın çok önemli değerleri vardır. Bunları yeni nesil pek tanımıyor. Keşke dünün Batman’ı gibi, böyle değerli şahsiyetleri de tanıtabilsek.

Sayın M.Sabih Ataç’ı yeni nesil hukukçular pek tanımıyor. Kişiliği, efendiliği, hatipliği, bilgi birikimi, konuşma tarzı ve daha nice güzel hasletleriyle tanıdığım Sayın Ataç’ın, yazı arşivimizde yer alan röportajını geçen akşam okuma fırsatım oldu. Yazarımız Melekçe’ye konuşan Sayın Ataç’ın Batman ile ilgili bakış açısı ve değerlendirmesinin küçük bir özetini bilginize sunmak istiyor ve sözü bu değerli hukukçumuza bırakıyorum:

AV. ATAÇ’IN BATMAN DEĞERLENDİRMESİ!..

“1964 yılında Batman´a gelmişiz. O yıllarda Batman 8-10 bin nüfuslu bir ilçeymiş. O nüfusun profilini çizecek olsam bir komşumuz Adanalı Ramazan, bir komşumuz İzmirli İhsan, bir komşumuz Tokatlı İsmail, bir komşumuz Elazığlı Muzaffer, bu komşularımızın bazıları alevi. Öte yandan bir komşumuz Yuhan ve Lahdo. Onlar Süryaniydi. Bir komşumuz Üzeyir. Üzeyir Yezidiydi ve biz onların çocukları İsa ile beraber büyüyoruz. Onlar bizden Kürtçe öğreniyor, biz onlardan Türkçe öğreniyoruz. O zamanlar farklılıkların bir arada olduğu, herkesin kendini yaşadığı kozmopolit bir Batman´dı. O dönemin insanı ister istemez farklıyı, ötekiyi içine almış ve onun doğrularıyla karşılaşıp doğrusunu alarak kendini de ortaya koymuştur. Her taraftan insanlar gelmiş ve bir arada yaşamıştır. İluh açık bir çekim merkezi olmuş ve her gelen ekonomik anlamda burada karnını doyurmuştur. Herkes eğitimsiz gelmiştir eğitim görmüştür, yoksul gelmiştir zenginleşmiştir. O dönemde Batman´a zengin gelip yoksullaşan bir örnek yoktur. Bu durum 1970´lerin sonuna kadar devam etti.

1980´lerden sonra 12 Eylül ve yaşadıklarımız herkesi kendi içine kapattı. Daha önce herkes dışarıya açıkken, ona herkesin kapısı açıkken, kapısından içeri girip yemekler yerken, hikâyeler dinlerken bu sefer kapattı kendisini. Sahip olduğumuz bu değerler gitti ve kendi içimize kapandık. Etrafımızı kapattık. Sonra gelenleri doyuracak imkânlardan da yoksun kaldık. Eski Batman, çok kültürlü, çok sesli, çoğulcu, sosyal ve ekonomik alanlarda gelişen bir Batman´dı. Şimdi ki Batman ise; durgun, potansiyeli olan ama belki hala ne yapacağına karar verememiş bir kent…

Öncelikli sorun ekonomidir. Aç beyin çok iyi çalışmaz, tok beyin iyi çalışır. Zaten bu yüzden aristokrasi, burjuvazi, hayatı geliştiren bir özelliğe sahip… Batman´ı çekim merkezi haline getiren petrol ve T.P.A.O´dur ama T.P.A.O´nun bir kapasitesi var, bir çıtası var bunun dışına taşma ve gitme olanağı yok. T.P.A.O bu haliyle mevcut bir kenti ileriye taşıyabilecek bir yapıya ve kapasiteye sahip değil. Bir de doğal varlığımız olan toprağımız var. Bu toprağın da arzı belli ve bizim onu çoğaltma şansımız yok, ancak toprakla ilgili yeni teknolojileri kullanma durumumuz var. T.P.A.O yapısı belli bizim topraklarımız da belli ise Batman´la ilgili daha iyi şeyler düşünmemiz gerekir. Sadece bunlarla kalınsa Batman ekonomik anlamda gelişmez. Ekonomik anlamda gelişme olmadığı sürece kültürel ve sosyal alanda gelişme şansına da sahip olamaz.

Klasik bir değişle devlet geliştirebilir ama artık devlettin kentleri geliştirme fonksiyonları da bitiyor. Devlet gelişmeyi teşvik edici bir özelliğe bürünüyor. Bu kentte yaşayanların kendileri, dışarıdakilerle bağlaşıkları ve onlarla işbirliği yapanlar bu kenti geliştirebilir. Batman Güneydoğu Bölgesinde ciddi potansiyele sahip bir kent. Küçük çapta da olsa birikmiş bir sermayesi var. Ekonomik durumu iyi olanlar bir araya gelip yatırım yapabilecek bir noktada buluşabilirler. Bunu yaparlarsa kentin ekonomisinde ciddi bir ilerleme şansı yakalayabiliriz. Ekonomik anlamda gelişmenin yanı sıra sosyal, kültürel gelişmelerde sağlamamız gerekiyor. Biz bu noktada zayıfız çünkü geçmiş bir kültürümüz yok. 50 yıllık bir kentten söz ediyoruz. 50 yıl önce bu kente gelenlerin tamamı kır kökenli. Kır kökenli oldukları için sahip oldukları kültürde bellidir. Bizim bu kültürü geliştirebilecek bir alt yapıya sahip olmamız lazım.

Batman´ın önemli bir handikabı. Benim büyük bir parçam İluhludur. Buraya ben 4 yaşındayken gelmişiz. 4 yaşında bir çocuk hiçbir şey değildir. İlk komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerini, ilk güzellikleri ben İluh´tan aldım. İluh´u reddedemem. İluh muhteşem bir güzelliktir. Ona her gelen sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda gelişmiştir ama acıdır İluh´un kendisi geri kalmıştır. Benim önerim bizim geriden getirdiklerimize sahip çıkalım. Kent kültürü 50 yılda oluşmaz. Çetin Altan kentliyi şöyle tarif ediyor; “Kentli; bir binada 3 kuşağın yaşadığı 3. kuşaktır.” Bu doğru bir tanımdır. Biz bile kentli değiliz. Kentli derken köylüyü küçümseme anlamında söylemiyorum. Köylülerin her birinin kendine ait çok güzellikleri var. Onu da getirsin, güzelliklerini yaşasın fakat olumsuzluklarını terk etsin ve burada bir armoniye dönüşsün. Geçmişten getirdiği kimliğin yanına bu kente ait kimliğini koysun ve Batmanlılık kültürüyle yoğursun, yeni bir hale dönüşsün ve dillendirsin. Her şeyimiz geçmişe ait olmasın, bazı şeylerimiz şimdiye ve geleceğe ait olsun. Kent bilincini ancak böyle geliştirebiliriz.

Lobi; kapalı kapılar ardında çok güçlerin oynandığı yer gibi bir anlam çağrıştırıyor, bu nedenle tasvip etmiyorum. Lobi oluşturma yerine, sivil alanda yaratıcı birliklerin oluşturulması taraftarıyım. Ticaret odası, aslında değerlendirirseniz bir lobidir. Esnaf kefalet bir lobidir. Baro, Tabipler Odası, Ziraat Odası, Kültür Sanat Derneği, Borsa bir lobidir. Ekonomisi iyi olan Batman´ın zenginleri bir araya gelip ortak ne yapabileceklerini söyleyebilmelidirler. Batmanın çiftçileri bir araya gelip ne yapacakları konusunda projeler geliştirmeliler. Bunlar muhteşem şeyler.

Yatırımcılara benim âcizane önerim, yatırım yapanların önce hangi alanda yatırım yapacaklarını bu alanda pazarın ne olduğu, maliyetlerin ne olacağı, satış fiyatları ve kar edip etmeyeceği konusunda bir fizibilite yapmaları lazım. Çünkü ticaret kar üzerine kuruludur. Bu kârı hiçbir zaman maksimum kar olarak tanımlamıyorum. Optimum ve dengeli bir kar. Bunu mutlaka yapmaları lazım, yapmazlarsa yatırım anlamsızlaşıyor. Hatta ciddi bir soruna dönüşüyor. Batman bu konuda zaten yaralı… Benim kanaatim tarıma dayalı sanayi geleceğin en önemli sektörlerinden bir tanesidir. Aldığımız gıdalar, bütün bedensel ihtiyaçlarımızın çoğunun ana kaynağı toprak. Buna dayalı bir sanayi kurulduğu vakit, sadece Türkiye´de değil dünya çapında bir alana da dönüşebilir.”

Devam edecek