Gülsünsu Yaşar

Araç sürücüleri, ana yol, ara yol, meskun mahal, yaya geçidi ayrımı yapmaksızın hız sınırı kurallarından bihaber seyrediyorlardı. Yaya geçidinde bekleyen insanları gördüğümde yavaşlamaya, hele hele durmaya korkuyordum. Ayağım frene dokunmadan önce arkaya bakmam, gazı köklemiş sürücü varsa aynı hızla ilerlemem gerektiğini, yayanın geçiş üstünlüğü olmadığını anlamam çok zaman almadı.                             

Batman’da ilk kez trafiğe çıktığımda, en basit trafik kuralı gereği kırmızı ışıkta durdum. Sürenin dolmasına üç saniye kala arkamdaki araç korna çaldı. Yanlış bir şey mi yaptım diye orta aynadan baktığım sırada daha şiddetli bir korna sesiyle irkildim ve yanımdaki araçların en az on metre önümde seyretmekte olduğunu gördüm. Halbuki daha sarı ışık yanmamıştı. Afallayarak hareket ederken “acaba trafiğe yön veren polis var da ben mi görmedim” diye bakındım. Taa ilkokulda öğretmişlerdi: Işıklı kavşaklarda trafiği yönlendiren polis var ise ışıktan önce polisin komutlarına göre seyredilir. Görebildiğim kadarıyla polis de yoktu. Peki bu sürücüler neden sarı ışığı dahi beklemeden, kırmızının sönmesine üç saniye kala harekete geçmişti? İkinci ışıkta yine aynı şey. Üçüncü, dördüncü derken şehri çıkıncaya kadar bu durum istisnasız tekrarlandı. Sarı ışığın yanmasına tahammül gösteren iki ya da üç sürücü görebildim. Benim gibi iradi olarak yeşile tahammülü olan sürücü sayısı ikiyi geçmiyordu. “Haa” dedim kendi kendime “demek ki Batman sürücülerine belge veren yetkililer ‘kırmızıya takılmayın’ demişler”

O gün beni dumura uğratan bir şey daha olmuştu: Kentin en işlek bulvarının ortasında en az yetmiş santimetre yüksekliğinde çiçeklendirilmiş ve ağaçlarla kaplı refüj vardı. Görebildiğim kadarıyla yüz-yüz elli metre aralıklarla yaya geçitleri konulmuştu. Ama yayaların büyük çoğunluğu hoplaya zıplaya refüjün üstüne çıkıyor, çiçekleri, çimenleri ezerek kendilerini akan trafiğin içine bırakıyor, yaya geçidini kullanmaya kıyamıyordu. Spor giysiler içinde çevik hareketlerle bir çırpıda refüje zıplayıp aynı estetikle yola atlayan gençler neyse de beni en çok şaşırtan, topuklu ayakkabılarla refüje beceriksizce tırmanan, aynı beceriksizlikle yola atlamaya çalışan kadınlarla, hareketleri son derece yavaşlamış olan yaşlı insanların refüjle imtihanı olmuştu. İlk Avrupa gezimde rehber, “burada yaya geçitleri ve bisiklet yollarının ayrıcalığı vardır. Yaya geçidine adım atmış bir yaya varsa sürücünün hızı ne olursa olsun durmak zorundadır. Ama yaya, yaya geçidini kullanmadan yola atlarsa sürücü durmak zorunda değildir. Hatta bu durumda sürücüler genellikle gaza yüklenir. Bisiklet yoluna ise yaya olarak ve aracınızla sakın girmeyin. Aksi halde bisikletli üzerinize sürer” demişti. Rehberin ne kadar haklı olduğunu kafiledeki birkaç arkadaşımızın Türkiyeli alışkanlıkla yola yayılması sonucu görmüş ve onları ezilmekten son anda kurtarmıştık. Güzel yurdumun hemen hemen hiçbir kentinde yaya geçidi, alt geçit ve üst geçit kullanma alışkanlığı olmadığını, hatta yayaların otoyola çıktığını görmüşlüğüm var tabii ama Batman’daki kadar yüksek refüjlere tırmanma gayretiyle ilk kez karşılaşıyordum. Bu kadar yüksek refüjler başka kentlerde varsa da Batman’daki kadar yoğun yaya ilgisinden mahrum oldukları için dikkatimi çekmemiş sanırım. Bunu da benim görmemişliğime verin.

Şimdi yayaların hakkını çok da yemeyeyim, özellikle trafiğin yoğun olduğu akşam saatlerinde birkaç yaya geçidinde yoğun yaya geçişine tanık olmadım değil. Ancak yaya geçidinin bize göre sağından yürümemiz gerektiği kuralından birçok yayanın haberdar olmadığını da üzülerek görmekteyim. Herkes kafasına göre bir yön tutturunca geçitte yaşanan kargaşayı, zaman kaybını ve tehlikeyi görüntüleyip, o insanlara seyrettirseniz bu durum tekrarlanır mı diye çok merak ediyorum.

Kentte yaşamaya başladıktan birkaç gün sonra Batman trafiği dağarcığıma yeni kuralsızlıklar eklendi. Araç sürücüleri, ana yol, ara yol, meskun mahal, yaya geçidi ayrımı yapmaksızın hız sınırı kurallarından bihaber seyrediyorlardı. Yaya geçidinde bekleyen insanları gördüğümde yavaşlamaya, hele hele durmaya korkuyordum. Ayağım frene dokunmadan önce arkaya bakmam, gazı köklemiş sürücü varsa aynı hızla ilerlemem gerektiğini, yayanın geçiş üstünlüğü olmadığını anlamam çok zaman almadı.

Birkaç kere Turgut Özal Bulvarı’nda sağ şeritte seyir halindeyken, sağdaki ara yoldan çıkarak yola bodoslama gidip en sol şeride geçen, çarpmamak için frenle beraber kornaya bastım diye bana uzun uzun korna çalarak karşılık veren sürücüleri görünce ciddi şekilde tırstım.

Araç kullanmaya başladığım ilk yıllarda aracımın bakımını yaptırdığım bir tamirci, Türkiye’de kullanılan araçların en az yıpranmış aksamının sinyal kolu ve buna bağlı tertibat olduğunu söylemişti. Aldığım eğitimin ve bu cümlenin etkisiyle olsa gerek sanırım aracımda en çok kullandığım aksamlardan biri sinyal koluna aittir. Yıllar önce bir gün, bilmediğim bir yolda bir arkadaşımın mihmandarlığında seyir halinde iken arkadaşımın gösterdiği sapaktan dönmek için sola sinyal verdim. Henüz sol şeride girmemiş iken arkadaşım fikir değiştirerek diğer sapaktan gitmemiz gerektiğini söyledi ama ben işaret verdiğim şeride girmiş bulundum. Arkadaşım “yol boş, düz devam et, diğer sapaktan girelim” diye ısrarcı olarak bana çıkışınca kendisine, “sinyal vererek arkadakilere sola döneceğim dedim. Onlar bana güvenerek ilerliyor” dediğimde attığı kahkaha halâ kulaklarımda çınlar. Aynı iş ortamında çalıştığımız için, bana kural dışı iş yaptırma teklifinde bulunan insanlara bu olayı anlatıp, beyhude ısrarlarından vazgeçirdiğine defalarca tanık oldum. Az önce bahsettiğim tamircinin sözlerinin bilimsel bir araştırmaya dayanıp dayanmadığını bilemiyorum ama Batman’da kullanılan araçların en az yıpranan aksamının sinyal kolu olduğundan artık eminim. Haa bi’de şu var: Batman’da önünüzdeki aracın sinyal verdiği yöne döneceğini düşünerek hareket etmeyin sakın. Bekleyin. O seyrine başlasın, nereye gideceğini anlayın ona göre hareket edin.    

Şehir içinde kol gezen kuralsızlık ilçe yollarında tavan yapmıştı. Sadece ve yalnızca, zorunlu hallerde girilmesi gereken orta ve yan banketlerdeki taşı toprağı savurarak sollayan ve dahası sağlayan araç sürücülerini, yokuş yukarı çıkarken makas atan tır, tanker ve kamyon sürücülerini görünce dehşete kapılmıştım. Her tarafı çukurlarla, tümseklerle kaplı olan ve normal hızla giderken dahi kendinizi beşikte hissettiğiniz yollarda bu denli hız yapmaya cesaret ediyor olmaları adrenalin ihtiyacından mı kaynaklanıyordu, bilemedim. Hele hele çakıl deryasına dönmüş yollarda hız kesmeden seyreden araçları gördükçe kendimi  “off road” yarışmasının ortasına düşmüş tavşan gibi hissederek direksiyona yapıştığım, her taş yağmurunda gün yüzü görmemiş küfürler savurarak, uzun uzun kornaya basarak, selektörden medet umarak sakinleşmeye çalıştığım günleri unutamıyorum.

Gökyüzüne doğru koni şeklinde genişleyen saman balyalarının altında küçücük kalan kamyonların yanından geçerken bildiğim bütün duaları okuduğum için ezberim bayağı gelişti. Doğrusu, bunun için saman tüccarlarına, nakliyecilere ve denetim yapmayan yetkililere teşekkür borçluyum(!)

Kent merkezindeki trafik ışıklarının süre ve sırasını ayarlayan yetkilerin, yüksek bir yere çıkıp kavşaklardaki kargaşayı seyredip etmediğini çok merak ediyorum. Yaya geçidine yaklaşan araçlara kırmızı ışık yanarken yayalara yeşil ışığın yanması kadar doğal bir durum yok iken, bir bakıyorsunuz yayalara da kırmızı ışık yanıyor. Geçsem mi kalsam mı ikilemi ile baş edemeyip, “nasılsa araçlar duruyor” diyerek yolu karşıya geçip orta refüje vardığınız sırada karşı şeritteki yaya geçidinde nihayet özlediğiniz yeşil ışığın yandığını görerek yürümek gafletinde bulunursanız, sağ ve sol taraftaki yollardan kendilerine yeşil yandığı için seyre devam eden araçların kaportasıyla veya tekerleğiyle samimi ilişki içine girmeniz işten bile olmaz. Aynı kaplama üzerinde seyredecek olan yayalarla araçlara aynı anda, aynı renk ışığın yanmasına sebep olacak hesap hatası yapan ve dahası buna seyirci kalan görevliler de sanırım kuralsızlığın kurallarını yazma çabasında.

İster yaya olun, isterse sürücü, şehirde dolaşırken az biraz dikkat ederseniz benim gördüklerimden çok daha fazlasını göreceğinizi, bu kentte trafik kurallarının gereksiz görüldüğünü, kuralsız bir biçimde seyir halinde olduğumuzu göreceğinizden eminim...

Editör: TE Bilişim