KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ GEREKTIREN NEDENLER

Genel olarak, kentsel dönüşümü gerektiren nedenler, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında farklılık göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde uygulanan kentsel dönüşüm projeleri, sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan sosyal, fiziksel ve finansal sorunları çözmek amaçlı, geniş kapsamlı yeniden yapılandırma uygulamaları olarak görülmekte, ancak, gelişmekte olan ülkelerde, doğal afetler sonucu hasar gören kentsel bölgelerin yeniden onarımı ve yapımı, göçle meydana gelen yasadışı yapılaşma, alt gelir gruplarına ait konut bölgelerinin iyileştirilmesi ve tarihi niteliği olan kent merkezlerinin tekrar işlevlendirilerek korunması biçiminde, dar kapsamlı ve noktasal bir seviyede tanımlanmaktadır. Ancak, kentsel dönüşümü gerektiren nedenler sosyo-ekonomik, makro-ekonomik, sosyo-kültürel, politik, fiziksel ve teknolojik değişimler olmak üzere altı grup altında incelenebilir. Kentsel dönüşüm projeleri, kent merkezleri, sanayi bölgelerinin kent merkezlerini terk etmesi sonucu ortaya çıkan bölgelerde, gecekondu alanlarında, afet riskinin olduğu bölgelerde uygulanmaktadır.

Kent merkezlerinde…

 Sanayi bölgelerinin kent merkezlerini terk etmesi sonucu ortaya çıkan bölgelerde

Gecekondu alanlarında

Gecekondulaşma süreci dört döneme ayrılmaktadır. Birinci dönem, 1945-1960 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönem göçlerden dolayı sadece barınma ihtiyacını karşılamak amaçlı “barakalaşma” ile başlamıştır. Ucuz iş gücü olanağı göçlerin artmasını neden olmuş ve yeni göç edenler akraba veya hem şehirlerinin yanlarına gelerek, inşa ettikleri gecekondular ile yeni barınma alanları oluşturmuşlar. Bu dönemde, gecekondu ile ilgili dört yasa çıkartılmıştır: 5218 Sayılı Yasa; Bu yasaya göre, Ankara Belediyesi’nin sınırları içindeki gecekondu alanlarını sağlıklaştırma ve en geç iki yıl içinde yapılması şartı ile yeniden gecekondu yapacaklara arsa sağlamaktır, 5431 Sayılı Yasa; Bu yasada, mevcut gecekonduların yıkılması ve yeni gecekondu yapımının engellenmesi amaçlanmıştır. 6188 Sayılı Bina Yapımını Teşvik Yasası; bu yasada, 1953 yılına kadar yapılan gecekondular yasalaştırılmış ve 1953 yılından sonra gecekondu yapımı yasaklanmıştır. Ancak bu yasa, amacına ulaşamamıştır, 7367 Sayılı Yasa; Bu yasa kapsamında, Belediye sınırları içerisinde kalan Hazine’ye ait arsaların belediyeye verilmesine karar verilmiştir. İkinci dönem, 1960-1970 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemde, kadın ve çocukların çalışma olanağı ve refah düzeyini arttırmak amaçlı, gecekondular ek odalar ile geliştirilmiştir. 1966 yılında çıkartılan 775 Sayılı Gecekondu Yasası ile gecekondu resmen kabul edilmiş ve Yasası’nın ana politikaları, ıslah, tasfiye ve önlem olarak belirtilmiştir. Üçüncü dönem ise, 1970-1980 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemde, “Toprak spekülasyonu” başlatılmış ve insanlar arsalarını boş bekleterek, meydana gelen arsa değer artışlarından yararlanmışlardır ve dördüncü dönem, 1980 sonrası dönemdir. Bu dönem, Türkiye’deki gecekondu sayısı iyice artmış ve önemli bir sorun haline gelmiş dönemdir. Bu dönemin ilk yasası olan 2805 Sayılı Yasa gecekondu affı ile ilgili yasadır. Bu yasada, gecekonduların ıslah edilerek korunması ve yıktırılacak şeklinde sınıflandırılması hedeflenmiştir. 2981 Sayılı İmar Yasası’nın 24.maddesi doğrultusunda yayınlanan “İmar Affı Yönetmeliği” ile Islah İmar Planı’nı, Bir yerleşme veya yapı topluluğu niteliği kazanmış gecekondu bölgelerinde uygulanabilmektedir.

Bu yasa doğrultusunda, 1981 yılına kadar yapılan gecekondulara ait tapu tahsis belgelerinin tapuya dönüşebilmesi için, ilk önce Islah İmar Planı’nın uygulanması gerekmektedir (20). Bir diğer yasa, sanayi, ticari ve kamusal işlevi olan alanları da kapsamına alan 3290 sayılı yasa olmakta ve bu yasadan sonar, gecekondu alanları ile ilgili iki yasa daha çıkartılmıştır. 3366 Sayılı Yasa ile gecekondu kapsamı genişletilmiş ve askeri bölgelerde, kıyılarda, karayolları kamulaştırma alanı içinde kurulmuş olan gecekondulara da “ıslah bölgesi veya yakın çevresinden, bağımsız hisseli veya kat mülkiyeti esasına göre boş imar parseli verilebileceği hususu getirilmiştir”. 3414 Sayılı Yasa ile de, 247 ve 250 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler yasalaşmıştır. Belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde bulunan gecekondularla ilgili yetkiler ilçe belediyelerine verilmiştir. 775 Sayılı yasanın 34. maddesi 4 geçersiz kılınmıştır.

Afet risklerin bulunduğu alanlarda: Kentlerde kasırga, deprem, sel ve yangın gibi afetler sonucunda, imar kurallarına uygun inşa edilmeyen binalar dala çok zarar görmektedirler. Bu binaların mevcut durumları ile değil bir dönüşüm sonucunda, olası doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirilmeleri gerekmektedir. Afet risklerin azaltılması için yapılan uygulamalarda olası bir afetten etkilenebilecek alanların belirlenmesinde, aşağıdaki sorulara verilen cevaplar bu alanlarda yapılacak uygulamaların seçiminde belirleyici rol oynamaktadır.

-Kentteki potansiyel doğal tehlikeler?
-Altyapının zarar görebilirlik düzeyi?
-Kentteki riskler?
-Kabul edilebilir riskler?
-Öncelikli alanlar?
-Risklerin azaltılabilmesinde maliyeti en etkin yöntem?
-Belirlenen yöntemlerin politik hedeflere uygunluğu?
-Belirlenen yöntemlerin mevcut programlar ile bütünleşebilirliği?

Editör: TE Bilişim