Ramazan Pilatin

Helvacı Ömer Danış’la ilgili bilgilerim fazla değil. Hatırımda kaldığı kadarını yazarak bu anlatıya katkıda bulunmak istiyorum. Şu an Belediye sarayının arka tarafındaki alanda otururdu Danış ailesi. Helvacının yeri olarak da bilinen dört katlı Mustafa Danış’a ait binanın olduğu yere denk gelen arazide evleri ve iş yerleri vardı. 
*
Bu günkü gibi betondan ve çok katlı evler yoktu. Bir aracın girebileceği genişlikteki yaklaşık olarak 100 metre mesafeli sokaktan geçerek ulaşılırdı değirmene. Değirmen zeminden bir metre derindeydi. Değirmeni Cemil Danış, çalıştırıyordu. Değirmenin sol tarafında kerpiç evler devam ediyordu. evlerin önlerindeki alan boştu.
*
Tek katlı evlerin çoğu kerpiç tendi. Betonarme evlerin çoğu plansız ve yığma usulü ile yapılmıştı. Değirmenin bitişiğinde bir helva işletmesinin olduğu hatırımda kalmış. İmalathaneyi Ömer Danış işletiyordu. 
*
Danış ailesi ile uzaktan akrabaydık. Halamın eşi Danış ailesiyle akrabaydılar. Tarihleri ve isimleri aklımda tutamıyorum. 1963-68 yılları arasında dedem ile birlikte satın aldığımız buğdayın un yapılması için değirmene götürüyorduk. Ben dışarıda oynarken dedem de değirmenciye yardımcı oluyordu.
*
Oyun oynadığım alanın karşısındaki kerpiç yapılara demirden yapılmış bir kapıdan geçilerek gidiliyordu. Kapının alt kısmı düz saçtandı. Üst kısmı ise şişlerle lale veya çiçek şekli verilerek süslenmişti. Kapıdan ileriye geçemedim.  
*
Dedem boşta kaldığı zaman demir kapıdan içeri geçerdi. Uzun süre orada kalırdı. Kiminle konuştuğunu bilmezdim. Ayrılma zamanımıza yakın o kapıdan çıkarak yanıma gelirdi. Birlikte hazırlanan torbadaki unları at arabasına yükleyerek eve dönerdik. 
*
Kimi zaman Ömer Danış, imalathaneden çıkar dedemin yanına gelirdi. Sohbetlerine dışarıda devam ederlerdi. Sürekli dedemin yanında olmam dikkatini çekmişti. Dedeme benim kim olduğunu sormuştu. Dedem de "O benim torunum" diyerek beni tanıtmıştı. 
*
Eve dönmemize yakın Ömer Danış, imalathaneye gidip elinde beyaz renkli içinde bazı parçaların bulunduğu ne olduğunu bilmediğim bir şey getirdi. Bir parça kağıda sarılı olan cisme dikkatli bakınca, süt beyazı rengindeydi. Seramik gibi parlaktı. İçindeki parçacıkların da ceviz olduğu anlaşılıyordu. Getirdiği parçanın adının sakız helvası olduğunu sonra öğrendim. Elindekini önce dedeme verdi. Dedeme eli ile işaret ederek helvayı bana vermesini istedi.
*
O gün gördüğüm bugüne kadar unutmadığım ‘sakız helva’sını tanımam böyle olmuştu. Helvanın tadına bakmak için dişlediğim an; dişlerim helvaya batardı. Elimde kalan parçaya aşağı yukarı hareket ettirerek ağzımdaki parçanın kırılmasını sağlıyordum. Ağzımdaki helva parçasını yemem için dişlerimle sakız helvası kavgası başlardı. Arada dişime yapışan helvayı elimle dişimden ayırmak zorunda kalırdım. 
*
Bu zorluktan sonraki aldığım lezzet tüm uğraşılara değiyordu. Ağzımda ıslanan helva içindeki ceviz parçalarının verdiği aroma o ana kadar tatmadığım bir lezzetti. İlk olarak tattığım bu muhteşem tat hafızamda o kadar belirgin bir yapmış ki (!)
*
Hala hatırlayabiliyorum. 
*
Ömer Danış, ilk orada gördüm. Bugün gördüğüm resimler o’nu bana çağrıştırmıyor.. Resimlere tamamen yabancı da değilim. 
Değirmenci Cemil Danış'ı iyi hatırlıyorum. Değirmende çalışmaları sırasında undan adama dönerdi. 
*
Oldukça geniş bir aileydi Danış ailesi. Yeni nesil büyük şehirlere yerleşerek orada yaşamaya başladı. 
*
Yaşamına burada devam ederler Ömer Danış’ın küçük çocuklarıdır. Babalarının mesleğini devam ettiriyorlar. İmalatını yaptıkları helvanın satışını Gülistan caddesindeki işyerlerinde satıyorlar.

Mustafa Danış da Batman’da kalmayı tercih eden Danış ailesinden biri. Dolum caddesinde yaptırdığı dört katlı binasının altkatındaki iş yerinde yaşamını sürdürüyor.

Editör: TE Bilişim