Ramazan Pilatin

İstanbul Atatürk hava limanında meydana gelen terör olayı halkta tarifi mümkün olmayan duygular yaşamasına neden oldu. Patlama sonrasında olay yerinden kurtulmak isteyenlerin yaşadığı ilginç bir olay insanlığın bittiğine işaret ediyordu. Yaşanan anı ve ortamı fırsatların değerlendirilmesi gerektiği an olarak algılayanları anlamak mümkün değildir. 
*
Bombaların patlatılmasından sonra hava alanından ayrılmak isteyen yolcuların istedikleri yere ulaştırmakla görevli taksicilerin bazıları sözüm ona açık gözlük yapmışlar. 
*
Yolcuları bulundukları yerden alırken taksimetrelerini yüksek fiyat ile açtıkları belirtiliyor. Taksici esnafın bu tutumu, Brüksel hava alanında yaşanan benzeri olayda taksicilerin yolcuları nasıl davrandıkları ile mukayese ediliyor. Olayın benzer olması uygulamadaki farklılık nedeniyle ahlaki bakımdan yerimizi belirliyor.
*
Belçikalı taksici bombalama olayından sonra hava alanından ayrılmak isten yolcuları ücretsiz olarak istediklere yere götürüşü. Buyurun size iki farklı uygulama doğru olana siz karar verin.. 
*
Mukayeseye başlamadan önce söz konusu uygulama yalanlandı. İyi de kimin taksici esnafı ile alıp veremediği var ki (!) 
*
Bu iftirayı atma terbiyesizliğinde bulunsun. Yalanlama olayın olduğu akşam birileri çıkıp "Ben o akşam benzeri bir sorunu yaşadım" dese yalanlama hemen değişir.
*
"Aramızda bu mesleği yaparken bazı çürük elmaların da olabileceğini halkımız anlamalı" denmek sureti ile sorun bitirilir. Savunma olarak da . "Ne kadar çaba göstersekte bunları aramızdan atamıyoruz" derler. 
*
Bu bir savunma değildir. Mazeret olamaz. Karşılaştırma Müslüman ile Hristiyan insanların doğru ve yanlışlarıyla mukayese etmeye çalışması çok üzücü. Asıl üzücü olan insanlığın ön plana çıkarılmasıdır. 
*
Dini inancı ve görüşü ne olursa olsun şahısların düştüğü sıkıntılı anını fırsat bilerek bunları yapanlar; Çıkarları için insanlıklarından ödün vermişlerdir. Sırf bu nedenle taksici esnafı karalamaya çalışmak; yapılan yanlışı tüm esnafa yüklemek doğru değildir. 
*
Sadece bir esnaf grubunda bu ve benzeri uygulamalar yaşansa üstünde durulmaz geçilir. Kazın ayağı öyle değil. 
*
Oruç ayı gelmeden bir çok esnaf temel gıda maddelerine zam yapar. Bunun ne anlama geldiğini hepimiz bilmiyoruz. Oruç ayında nefis hassaslaşır. Farklı tatlar ve yemekler ile iftarını açmak ister insanlar. İftar sofrasında envai çeşit yemek bulunsa dahi. Tadımlık alarak doymak mümkündür. Sofradaki çeşitlilik gün boyu açlık yaşayanların gözlerinin doymasına neden olur. Belirli süreler içinde aç kalmanın insan üzerindeki etkisidir budur. 
*
Durum bu iken; Ramazan ayının tüm inanlara verdiği mesaj çoğumuz tarafından yoksulları görüldüğü zaman hatırlanır. Öyle ya unuttuğumuz yoksul ve ihtiyacı olan insana yardım etmemiz hatırlatılıyor. 
*
Bir günlük oruç tutarak yaşadığımız sıkıntıyı bir yıl boyunca yoksul ve muhtaç insanın yaşadığını empati yaparak anlamaktır. Onların sıkıntısını anlamanın farklı bir yolu da yoktur. Soframızdaki çeşit fazlalığını nefis istedi diye yapmamız aynı duyguları 11 ay boyunca olmadığı için yaşamak zorunda kalanları görmüyoruz. Görmek istemiyoruz. 
*
İşte tam da bu sebeple oruç farizasının insanların düşüncesine yansımadığını anlayamıyoruz. 
*
Dualarımızda bunu Yaradandan dileriz; “Bizi açlık ile terbiye etme." Bu duayı biliyorsak gereğini de yapmayı kendimize anlatmalıyız. Sadece Ramazan ayında hatırladığımız sonraki aylarda unuttuğumuz yoksullara yardımlarımızı kesmeyelim. 
*
Çünkü (!) 
*
İnsan oğlu bir gün yiyerek bir ay boyunca yemeye ihtiyacı olmayan bir canlı değildir. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisi bize rehber olmalıdır.
*
Bir kaç gün sonra Ramazan ayı bitecek. İlginçtir zamlanan gıda ürünleri eski fiyattan satılmaya başlanacak. 11 Aylık serbest yeme dönemi yeniden başlayacak. Yaşananları bir kaç gün içinde unutacağız. 
*
Ancak(!)
*
Unutmamız gereken ön önemli konu yoksulluk bitmedi aç insanlar hala komşumuz. Yardım etmezsek; Çöpteki attıklarımız ile beslenmeye devam edecekler.

Editör: TE Bilişim