Barış Arslan

*İlk petrolcüler eğitim için ABD’nin yolunu tutunca günlerce gemi beklemek zorunda kalmışlardı. ABD’deki eğitimden sonra Batman’ın Raman dağına dönüş yapan ilk petrol mühendislerin ilginç hikâyelerinden bir kesiti daha sizlerle paylaşıyoruz.

“GEMİ İLE 28 GÜNDE ABD’YE VARDIK”

Raman Dağı’nın ilk petrolcülerinden merhum Abdurrahman Durukal, Amerika’da eğitim gören ilk petrol mühendisi unvanını aldı. Türkiye Petrolleri kurulduktan sonra Raman’da işe başlayan diplomalı ilk petrolcü merhum Durukal, ABD yolculuğunu şöyle anlatıyor: “İkinci dünya savaşı çıkınca bizi ABD’ye göndermezler diye düşündük. Türkiye’de açılan son yurt dışı sınavını kazanan 12 kişi olarak ABD yolunu tuttuk. Grup içinde jeofizikçiler ve daha çok olarak da maden mühendisi vardı. Bir Rus gemisi ile İstanbul’dan Atina’ya gittik. 52 kişi Atina’da toplandık. Bizi tam bir ay beklettiler. Atlantik’i geçmek çok tehlikeliydi. O zamanlar Yunanistan bandralı bir gemi ile 28 günde New York’a vardık. Herkes okuluna gitti. Ben Oklohama’ya, Hulusi Berilgen ise Teksas’a gitti. 1940 yılından itibaren Hulusi Berilgen ile üniversite hayatımız hep beraber geçti.”

“DİCLE NEHRİNDEN SU ALIYORDUK”

Petrolün dağı Raman’da su hattı çalışmaları 1948 yılında başlamıştı. Dönemin köylüleri, balta, kürek ve kazmalarla su hattını Dicle nehrinden Raman’a çekmek için özveriyle çalışmıştı. O dönemler Raman’da çalışan Amerikalı gelin Anna Maria Malkoç, Raman dağını şöyle özetlemiş: “Musluklardan akan su cılızdı. Dicle nehrinden pompalanarak su geliyordu. Çok da tortu bırakıyordu. Rafineride çalışan bir kimyager, musluk sularının tortusuna rağmen komşu köyden eşeklerle taşınan içme suyundan daha sağlıklı olduğunu söylemişti. Lojmanda oturanlara günün her saatinde hizmet veren insanlar vardı. Bu bizim için bir lütuf, bir nimet gibiydi. Bizim hizmetlinin adı Yusuf’tu. Her türlü işi yapan bu insanlar, gün boyu bize hizmet etmek için hazır beklerdi. Yusuf her gün defalarca kovayla su taşıyarak balkona döker, böylece beton balkonu serinletirdi. Gözü sürekli kampın ortasında oynayan çocuklarda olurdu. Onları zehirli yılan, akrep ve çıyanlardan korurdu. Daha sonra Yusuf’u elinde hanımların yaptığı pasta-böreği taşıyan bir tepsiyle gazinodaki fırına koştuğunu görürdünüz.”

RAMAN’DA ÇAMAŞIRHANE VARDI

Tarih 20 Mayıs 1953. Anna Maria Malkoç, Raman dağındaki ortamın güzelliğine dikkat çekmeden edememiş. Bakın Malkoç’un Raman izlenimlerine; “Yaşantımız buranın şartlarına göre oldukça konforluydu.  Elektriğimiz, gaz sobamız, musluklarda sıcak suyumuz, bir banyomuz, kısa dalga bir radyomuz ve telefonumuz vardı. Eşim Selahattin, işi için çok önemli olan bu telefonla diğer kamplar ile Batman’daki rafineri yetkilileriyle konuşuyordu. Gazinoda toplanıyorduk, yemeklerimizi üç öğün burada yiyorduk. Çamaşırlarımız da buranın çamaşırhanesinde yıkanıyordu. Raman dağında çok güzel bir ortam vardı.”

Editör: TE Bilişim