‘Köy garajı’ denilen yer mutlaka eski ‘Batman garajı’ olmalıydı, Nedim Ustaların işyerinin hemen yanındaki yer garajdı. Belediye’ye gelince o’nu daha iyi biliyordum. Eski Belediye binası, çarşıya yakın bir yerde idi. Ataullah Hamidi’nin başkanlık döneminde TPAO’ya ait olan bu yeni yeri Belediye istemişti. Arsanın belediye’ye verilmesi teklifine ben de olumlu bakmıştım, destek vermiştim. Buraya ‘park yapılacak’ denmişti. Tapuya “park yapılmak üzere” diye bir de şerh koydurmuş, imzayı basarak araziyi Belediye’ye devretmiştik. Ama gene de park yerine ‘Belediye hizmet binası’ yaptılar. Meseleden uzaklaştık mı ne?

Otobüs şoförüne devamla:

- Bu araba kartlı mı?

- Para da kabul ediyoruz.

- Elimdeki kâğıt beş lirayı bayan şoföre verdim. 

- Ücretimiz altı lira.. Bir lira daha verdim.

Ortalarda bir yere oturdum. Geçtiğimiz yerleri daha rahat görebilmem için kendime bir pozisyon ayarladım. Şoförümüz gayet rahat bir şekilde koca otobüsü hiç sarsmadan hareket ettirdi. Eski Diyarbakır yoluna çıktık.

Eski Diyarbakır yolu tek şeritli idi, bir de Silvan’a doğru çok viraj vardı. Döne döne ilerler, Silvan’a varırdık. Araba ile gittiğimiz zamanlarda Silvan’da bir çay içerdim. Aç isem meşhur ciğerci Ömer Ustanın lokantasının önünde durur,  bir ayranla bir ciğer dürümünü mideye indirir, öyle yola devam ederdim. Ama otobüslerle gittiğimiz zamanlarda mutlaka Silvan’da durmak zorundaydık. Batman’dan kalkan otobüsümüz kırk beş dakika sonra Silvan’a varırdı ama inmek, yemek ve en azından bir çay içmek kıskacında idik.

Bir gün merhum annemle Batman’dan Malatya’ya otobüsle gidiyoruz. Otobüsümüz geldi, Silvan’da mola verdi. Hiç Unutmam bizim dile getiremeyeceğimiz cesareti annem dile getirdi. Ayağa kalkarak, otobüstekilere; “Hiç kimse otobüsten inmesin, inenler de bir şey yiyip içmesin” diye seslenmişti. Hakikaten, otobüstekilerin çoğunluğu otobüsten inmediği gibi, inenler de çay bile içmemişti.

Bayan şoförümüz, emin bir şekilde otobüsü Batman yollarında kullanmaya devam ediyordu. Artık lüks apartmanların arasından ilerliyorduk. Bu sırada birisi düğmeye basmış. Şoförümüz, arabayı durakta durdurdu. İnen de olmadı binen de. Demek ki otobüse binenler bu düğmelere sık sık basarlarmış ki. Yüksek bir sesle direksiyon amiri otobüstekilere; “Lütfen düğmelere olur olmaz yerde basmayınız, İneceğiniz zaman bana söyleyiniz” dedi. Otobüs, dümdüz olan eski Diyarbakır yolundan ilerliyordu. Bir genç; “Abla beni durakta indirir misin?” diye seslendi. Araba durağa yanaştı.

Otobüste dikkatimi çeken en önemli şey; Batman’lıların bayan şoförü kabullenmeleri ve o’na saygı ile yaklaşmalarıydı.

Önceleri  TPAO kristal parkta konaklıyordum. 3 seneden beri arazisinin alımında emeğim geçen ve imzam bulunan Kristal Park, bana yabancı gelmeye başlamıştı. Çünkü: eski canlılık, eski hareket, eski dostluk yoktu… Yer ayırtmak, rezerve yapmak, sosyal işler şefliğine ulaşmak için epeyi uğraşmak zorunda kalıyordum... Birkaç defa da yer kalmamıştı. Emeklilerden peşin para istemeye de başlamışlardı. Batman da çok gelişmiş ve boynuz kulağı geçmişti. Lüks ve rahat oteller yapılmıştı. Bir telefonla istediğimiz anda yerlerimizi ayırtabiliyoruz. Bu defa da Batman-Dörtyol kavşağında bulunan bir otelden yer ayırtmıştım. Gene de eski anılarımızı yad etmek için TPAO’yu dolaşıyorum.

Her taraf acayip değişmişti, şaşırıp kalmıştım, nereye geldiğimi de tam çözememiştim. Hatta durak isimleri bile bana yabancı geliyordu. Yirmi yıllık memleketimi zor tanıyordum. Otobüsün sola döneceğini anladım. Demek ki Dörtyol’a geldik diyerek otobüsten indim. Doğru yerde inmişim. Otobüs, sol sinyali yakarak köy garajına doğru hareket etti. Ben de otelime doğru… (Sürecek)

Editör: TE Bilişim