Seyahat güzergâhımızı açıkladığımızda yakın çevremizdeki herkes bir ağızdan aynı tepkiyi verdi:

 

-Yaa, ne işiniz var oralarda?

 

Oralar!..

 

Ya da “orası!”

 

Yani Güneydoğu… Tuzakların, pusuların, bombalamaların, suikastların, toplu imhaların “normal” karşılandığı ülkenin talihsiz bölgesi… Yaşı 50’ye gelenlerin “olağan” gün göremedikleri yurt köşesi…

 

Bizim yolumuz belgeselden geçtiği için, siyasi atmosferin dışında Yakın Tarih’in içinde bir yolculuğa çıkıyorduk.

 

Batman’ın Sason ilçesinde ve dağ köylerinde insanlığın izlerini sürecektik. Bizimki eski adı Marzvan olan Merzifon’dan başlayan yolculuk, Sason, Batman, Diyarbakır, Adana, Kozan’dan geçip Antakya’nın Musa Dağındaki Vakıflı Köyünde sona erecekti. Vakıflı günümüzde yani 2015 Temmuz’unda hala Ermenilerin çoğunlukta olduğu tek yerleşim olarak biliniyor. Muhtarı bile Ermeni!

 

Konunun hassasiyeti herkes tarafından bilindiğinden içeriğini İZ TV belgeseline bırakıp sizinle bölgedeki güzel insanlarla olan tanışlığımızı, yakınlığımızı, dostluğumuzu, arkadaşlığımızı anlatayım. Üstelik pek çoğuyla hiç tanışmamış olmamıza karşın aramızda var olan özlemin kökenlerini paylaşayım.

 

Batman Havaalanı kapalı olduğu için bölgeye dahil oluşumuz Diyarbakır’dan başlayacaktı. Biz İstanbullu gazetecilerin bölgeye geldiklerinde uğramadan geçmedikleri belli başlı gazeteler ve gazeteciler vardır. Adlarını anmadan geçersek çok ayıp olacak gazeteci ağabeylerimiz Siirt’te Cumhurkılıççıoğlu, Van’da Yalçın Kitapçı gibi. Onlarla aynı gazetecilik damarından gelen Arif Arslan ve gazetesi Çağdaş Batman gibi…

 

Diyarbakır Havaalanından kiraladığımız araca henüz binmemiştik ki, Arif Arslan’ın adı telefonun ekranında beliriyor:

 

-Ağabey indiniz mi?

 

-İndik Arif’ciğim birazdan Batman’dayız…

 

Arif Arslan ile Batman’da kaç kez bir araya geldiğimizi artık hatırlamıyorum. O sadece iyi bir gazeteci olmakla yetinmeyip, yaşadığı coğrafyanın tarihine, kültürüne militanca sahip çıkan bir çevre gönüllüsü, tarih aktivistidir…

 

Batman’a gelir gelmez ilk girdiğimiz kapı olan Çağdaş Gazetesinden içeri dalıyoruz. Babasının onurlu yolundan yürümeyi seçen Barış Arslan ertesi günün  manşeti üzerine çalışıyordu. Sadece Batman’ın değil, Türkiye’nin de en iyi muhabirlerinden olan Reşat Yiğiz dumanı üstünde bir haberden gelmişti.

 

Çağdaş herhangi bir yerel gazetenin çok ötesinde Batman için bir basın enstitüsü işlevini görüyordu. Arif Arslan ile sayısız kez uluslar arası gazetecilik sempozyumlarında bir araya gelmiştik. Yabancı meslektaşlarımız Arif üzerinden yürüyen haber-yorum-bölge tartışmalarına bakarak onun bir İstanbul gazetesi sahibi olduğunu zannediyorlardı.

 

Yeni gelmişken bunu da yazmalıyım. Anadolu’nun pek çok kentinde yetenekli genç gazeteciler vardı. Hepsinin gözü İstanbul’daydı. Kapağı bir biçimde İstanbul’a atıp “kurtulmak” istiyorlardı. Pek çoğu bu yoldan giderek kayboldular. Arif Arslan ise doğup büyüdüğü topraklara bağlandı. Kendini değil memleketini kalkındırmak için yerel gazeteciliğin evrensel yolunu seçti. Çok da başarılı oldu. Çağdaş gazetesi sadece Batman’ın değil Türkiye medyasının da değerli bir markası oldu. O yüzden bir yerel gazetenin çok ötesinde anlam ifade ediyor Çağdaş Batman.

 

Editör: TE Bilişim