Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yurttadur’un yaptığı uygulamada Türkiye’deki aile işletmeleri ile İtalya’daki aile işletmelerindeki kuşak çatışmalarının finansal yapıya etkileri araştırılmıştır. Araştırma sonucunda; İşletme içi ve işletme dışı eğitime eksikliklerini fazlalığı sebebiyle Türk işletmeleri daha çok önem vermekte ve bir sonraki kuşağa şirketin devrinde ise her iki ülke aile işletmeleri de eğitimin önemli olduğunu varsayarak hareket etmektedirler. Eğitimin öneminin ülkeler tarafından fark edilmesi işletmelerin gelişmesinde ve profesyonelleşmesinde önemli bir basamaktır. Bunların yanında işletmelerin gelişebilmesi için finansal yapının güçlendirilmesi ile birlikte aile yapılarında ki farklılıkların aile işletmesinin yönetimine yansıtılmaması gelişimin daha hızlı ve çabuk olacağının en önemli göstergesi sayılabilmektedir.

Aile işletmeleri kurumsallaşmayı ve sektörlerinde lider duruma gelebilmeyi arzuladıktan sonra işletme içerisinde bu konulardaki her türlü değişikliği yapmak durumundadırlar. İtalyan aile işletmeleri Türk aile işletmelerine oranla bu değişikliği daha hızlı ve verimli şekilde gerçekleştirdikleri için kuşaklar boyu varlıklarını sürdürebilmektedirler. Aile işletmelerinin sürdürülebilirliği ve başarılı olmaları için aile ilişkileri ve işletme yönetim dengesinin sağlanması gerekmektedir (Yurttadur, M. 2015).

Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerin hemen hemen tamamı aile şirketlerinden oluşmaktadır. Kurucular bu şirketleri çocuğu gibi görmekte ancak yönetimini devretmek için gerçek çocuklarına yeterince güvenmemektedir. Geleneksel olarak kurucunun bireysel hedeflerine ve yönetim tarzına uygun olarak yönetilmeye devam edilmesi istenmektedir.

Araştırma sonuçları da göstermektedir ki; aile şirketi üst yöneticileri yani kurucu bireyler aslında her şeyi doğru yaptığını ve çok daha eğitimli ve bilinçli olan çocuklarının kurumsallaşma planlarının etkili olmayacağını düşünmektedir.

Aile yapısının şirket yapısına dönüştüğü bu işletmelerde profesyonel yönetim anlayışı gelişememiş, şirketler gerçek potansiyellerini ortaya koyamamıştır. Bu durumu takip eden nesilleri şirket yönetiminden uzaklaştırmış dolaylı bir biçimde üretimden uzaklaştırarak daha çok tüketici durumuna getirmiştir. Aşırı baskıcı şirket yönetimi, çocuklarını ve varislerini aile şirketinden ayrılarak başka iş kolları aramaya sevk etmiş, şirket bünyesinde kalanları ise yönetimsel karar alma konusunda baskılamıştır.

Aile şirketleri daha çok incelendiğinde, sorunların temelinde aile içi iletişim eksikliği göze çarpmaktadır. Yani aile hayatı ve iş hayatı birbirine geçmiştir. Akşam hangi yemeğin yapılacağına karar veren kişi aynı zamanda sorgusuz sualsiz ne yatırım yapılacağına da karar veren kişidir.

Çözüm önerisi olarak;

- Aile şirketinde aile hayatından farklı olarak roller belirlenmeli ve ilişkiler

resmileşmelidir.

- Alınacak kararlar mutlaka aile dışı personel ve yöneticilerle istişare edilmelidir.

- Aile sorunları yönetime yansıtılmamalıdır.

- Yeni kuşağın bilgisi ve dinamizminden faydalanılmalıdır.

- Gelecek nesiller için tecrübe kazanımı ve eğitim ön plana çıkarılmalıdır.

- “Ben senin yaşındayken” ile başlayan eleştiriler yerine yapıcı eleştiriler yapılmalıdır.

Yani şirket sürdürülebilirlik için aile-şirket dengesi hassas olarak sağlanmalıdır.

Editör: TE Bilişim