Her yıl Turizm Haftasında Batman’ın değişik açıdan tanıtımı için etkinlikler düzenlenir, kentimizin gelişimine katkı sunulmak istenir.

Turizm Haftası için geçmiş yıllarda ağırlıklı olarak Hasankeyf’te etkinlikler düzenleniyordu. Antik kentimizin dışında da çok önemli değerimizin olduğu gerçeğine inanıyorum.

Batman’ın hiç de hak etmediği bir konumda olduğuna inanan biri olduğumdan, kentimin tanıtımına katkı sunmak istiyorum. Hasankeyf dışındaki önemli değerlerimizle ilgili yazılarım var.

Özellikle de “Özellikle Turizm Haftası etkinlikleri için çalışmalar yapanların bu değerlendirmemi okumalarında fayda vardır” ifadeleriyle Turizm Haftası’na atıf yaparak kaleme aldığım yazılarımdan bir derlemeyi bilginize, özellikle Kültür Müdürümüz Sayın İhsan Arslanlı’nın dikkatine sunuyorum:

Tarihi Erzen Kentini (Xırap Bajar) görmek için bazı dostlarla kırsala çıkmış, gün boyunca çok önemli tarihi mekanları/alanları dolaşmıştık. Gözlemlerimi paylaşırken yapacağım değerlendirmenin ilgililerce dikkate alınmasını diliyorum.

Nisan ayının sıcak bir gününde beton kent Batman’dan uzaklaşırken, ‘Kesra Mire Zoke’yi (Zok Miralayının Beylerbeyi'nin Sarayı)görebileceğimi hayal bile etmemiştim. Meğer kısmetimizde varmış. Kesra Mire Zoke bu kadar yakınımızda iken, ilk kez ziyaret ettiğim için, büyük bir eksiklik sayarak kendimi ayıpladım…

Tarihi Erzen’in ‘Antik Efes Tiyatrosu’na benzer mekanını gezerken ise bu yörenin sahipsizliğine bir kere daha yandım…

İKİNCİ SEMPOZYUM GERÇEKLEŞTİRİLEMEDİ…

Değerli Okurlar, yıllar önce bu kentin tanıtımı için merhum Valimiz Recep Kızılcık döneminde çok önemli bir etkinlik düzenlenmişti.

Günümüzde olduğu gibi o dönemde de Turizm Haftası etkinlikleri vardı. Ancak o zaman bu etkinlikler kapsamında Batman’da bir ilke imza atılmıştı…

Ülkemizin yanı sıra Amerika, İsrail, İran, İngiltere ve İrlanda’dan 87 bilim insanının katıldığı “1. Uluslararası Batman Ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu”ndan söz ediyorum.

Eski Kültür Merkezinde düzenlenen uluslararası sempozyumun düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Salim Cöhce, Batman’ı ‘canlı bir laboratuar’ olarak tanımlamıştı.

Batman’ın tanıtımını amaçlayan Sempozyum, üç ayrı salonda iki gün süreyle devam etmişti. Malabadi, Hasankeyf ve Erzen adlı salonlarda başlayan sempozyumun açılış konuşmasını yapan Sayın Cöhce’nin sözlerini hatırlatmak isterim: “Batman, tarihini bilir ve anlatırsa Türkiye’de önemli kentler arasında yer alacaktır. Medeniyetlerin buluştuğu bir havzada bulunan Batman, hiç de hak etmediği yerde duruyor. Pek çok arkadaşımız daha ilk saatlerden itibaren Batman’ı çok güzel bulmaya başladılar. 87 ilim adamı aramızda, Batman’ı tanıyacaklar, tartışacaklar.”

Sayın Cöhce’nin tespitlerine katılıyorum. (Batman’ın böyle sempozyumlara ihtiyacı var. Valimizin desteğiyle şimdiden hazırlık yapılarak gelecek yıl benzer sempozyumlar düzenlenebilir.)

Mezopotamya bölgesindeki tarihi doku, Dicle ve Fırat nehirleri ile çay yatakları boyunca dizilmiş höyüklerden anlaşılıyor. Batman’daki bu ilk sempozyumda geniş bilgiler paylaşılmış ve kitap haline getirilmiştir.

O sempozyumun üzerinden yıllar geçti. Hala ikincisini gerçekleştiremedik…

Batman’ın tanıtımı için bir ilke imza atan ve en büyük emeği veren Valimiz Kızılcık’ı bu vesile ile rahmetle anıyorum. Bir ilk gerçekleşmiş, İran ve İsrail, Amerika, İngiltere ve İrlanda gibi birbirlerine zıt ülkelerden bilim insanları konuğumuz olmuştu. O konuklarımızla tarihi Erzen Kentini görmeye gitmiştik.

Ne yazık ki tarihi Şeyh Bace Kalesi ve Balıklıgöl (Yeşilyurt)’ü gezdikten sonra Erzen kentini görme imkanımız olmamıştı. 16 Nisan 2016 günü bir kere daha Balıklıgöl’ü ziyaret ettikten sonra Erzen Kentinin harabelerini de yerinde gözlemledik.

BEŞİRİ, KURTALAN, KOZLUK…

Erzen öncesinde ise tarihi Zok (Zoke)(Yanarsu) köyünü ziyaret ettik. Kurtalan’a bağlı Gözpınar (Hıshıs) Beldesine yakın bir alandan geçerek Zoke köyüne vardığımızda hava iyice ısınmaya başlamıştı.

Aracımızı köyde park ettikten sonra 10-15 dakikalık bir yürüyüşten sonra Mire Zoke’nin Kasrı’na (Sarayına) ulaştık. Düzlük ovada kuzey tarafı oldukça yüksek ve sarp kayalık olan Kasrın tepesine vardığımda gözlerime inanamadım…

Kesra Mire Zoke’nin bulunduğu tepe bütün Beşiri, Kurtalan ve Kozluk ovalarına hakimdi…

Tepenin kuzey cephesindeki platoları, Amerika’nın kovboy filmleri çekilen alanlarına benzettim. Gerçekten izlenmeye değer bir manzara karşımızda bulunuyordu…

Bir tarafta uzaktan Mereto Dağı, Helkis ve Pıhane Dağları, öte tarafta Mava Dağı, aynı anda ise Kurtalan, Kozluk ve Beşiri ilçelerini çıplak gözle görebiliyorduk.

Kuzey cephesindeki birçok köy ayağımızın altındaydı. Sağ tarafımızda kıvrım kıvrım akan Garzan Çayı, koyu yeşilliğe bürünen buğday tarlaları arasından görülüyordu.

Zoke köyü hakkında çok şeyler anlatılıyor. Osmanlıların ‘Miralay’ ifadesinin kısaltılmasından gelen ‘Mir’ kelimesi, bölgedeki önemli feodal şahsiyetler için kullanılıyordu.

‘Mire Bota’ kavramı Cizre Beyleri için kullanılıyordu. Mire Zoke, bahse konu Yanarsu (Zok) için kullanılmıştır. Zoke köyünün eski harabelerine baktığımda oranın önemli bir yerleşim yeri olduğunu söyleyebilirim. Mire Zoke için ‘Mire Xerzan’ kavramının da kullandığını öğrendim.

Zoke ve bütün Xerzan Bölgesine hakim olan mirler hakkında bilgi öğrenmeye çalışırken birde ‘Fettah Beg’e Mire Zoke’ veya Fettah Beg Mire Xerza diye bir şahsiyetin adını duydum…

Fettah Beg veyahut ‘Fetah Paşa’nın Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde yaşadığı konusunda yazılara ulaştım ancak teyit ettiremedim. Sultan Abdulhamit ile ilgili bazı bilgiler karşıma çıksa bile, güvenilir kaynaklara ulaşmadığımdan lehte veya aleyhte bir suçlama yapmayacağım.

Fettah Beg’in Tımok/Sinemerg köyünde Mala Telli Axa tarafından öldürüldüğü, bu ailenin Zoke Miralayının korkusundan bölgeyi tamamen terk ettikleri söyleniyor. Halen Telli Axa’nın torunlarının Kızıltepe, Diyarbakır ve Doğu’da bir ilçede yaşam sürdükleri belirtiliyor.

Devamı yarın