Yıllardır mücadelesini verdiğim bir alanda hala ciddi bir değişimin yaşanmadığına tanık olmak benim için üzüntü verici bir gelişme olmuştur. Bir kere daha üzüldüğüm bir gelişme ile ilgili olarak değerlendirme yapmak istiyorum.

Hafta sonunda bir akraba ziyareti için yolum Diyarbakır’a düşmüştü. Eşim ve kızımla tren yolculuğunu tercih ettik.

Batman’dan Diyarbakır’a minibüsle yolculuk ederken oldukça rahatsızlık duyuyorum. Bir saati aşkın süreyle dizler karında seyahat yapmak zorunda kalıyorsun.

Yol boyunca doğru dürüst sohbet edemiyorsunuz.

Tren yolculuğunda ise rahatınız oldukça yerinde. Son yolculuğumuzu örnek vereyim; bir kompartımanda seyahat ettik.

Temiz ve bakımlı küçük bir oda…

Yolculuk boyunca istediğimiz gibi oturup, uzanabildik, çocukluğumdan bu yana sevdiğim ve alışkanlık haline getirdiğim çekirdeğimizi çıtlatabildik.

Geçmiş yıllardaki gibi tren 35 KM ile gitmiyordu, hızı iyiydi. Raylar ve hizmet eden trenler yenilendiğinden eskisi gibi gürültü yoktu, üstelik daha iyi konfor vardı.

Tren yolculuğumuzda sarsılmıyorduk. Daha güvenli seyahat ettiğimiz gerçeğinden söz etmeme gerek yoktur.

Minibüsle kişi başına 15 TL, trenle yetişkinler için 4,5, öğrenciler için ise 3,5 TL idi.

Vallahi parası için olmasa bile trenle yolculuğu tercih ederim.

Her seferinde nostalji yaşıyoruz, ki tarif edilemez bir sevinç ve mutluluktur…

Tek sıkıntı hala trenlere yolda taş atanların çıkması…

Bu yazıyı hem tren yolculuğuna teşvik etmek, hem de taş atma ayıbının sonlandırılmasına katkı sunmak için kaleme alıyorum.

Maalesef trenlere taş atanların sayısında geçmiş yıllara nazaran hayli azalma olsa bile, ne yazık ki hala o ilkellikten vazgeçmeyenler çıkmaktadır.

Cumartesi günü Diyarbakır’a seyahat ederken kent çıkışına yakın, Huzur mahallesinde küçük çocukların trenimize taş atmasına şahit oldum. Ez üç taş sesi duydum…

Adı gibi huzur vermeyen mahalle sakinleri adına utanç duydum…

Geçmiş yıllarda her yıl bütçeden yüklü miktarda para, kırılan camlar için harcanıyordu. Zamanla medenileştik, ayrıca geliştik. Yolcu trenlerine kaliteli camlar takılmaya başlandı.

Artık taş atılırken kırılan camlar dağılmıyor!..

Sevinelim mi, üzülelim mi?

Ne yazık ki insanların can güvenliği için bu önlemler alınmış. Bildiğim kadarıyla artık atılan taşlar, geçmiş yıllarda olduğu gibi yaralanmalara neden olmuyor…

Geçmiş yıllar diyorum da, 90’lı yıllarda taş atılmasına tepki içerikli yazılar yazıyordum. Aşağıdaki yazım 2006 yılında kaleme alınmış. Bakınız, nasıl değerlendirme yapmışım:

TRENLERE TAŞ ATILMASI DA GÖSTERGE…

‘Batman kent merkezinden geçen yük ve yolcu trenlerine taşlar atılmasıyla ilgili haberimizi de aslında konuma dahil etmek istiyorum.

Eğer biz hala çocuklarımıza, içinde insanlarımızın seyahat ettiği trenlere taş atmamayı öğretememişsek, demek ki medeniyeti yakalamamıza bir 50 yıl daha var demektir…

Haksız mıyım?

Yıllar önce trenle Diyarbakır’a giderken yoldaki bazı köylerde taş yağmuruna tutulduğumuzu hatırlıyorum. Hatta birkaç kez bazı yolcuların atılan taşlardan yaralandığına da tanık olmuştum.

Özellikle bazı köylerden geçtiğimizde camların kenarında durmamaya çalışıyorduk. Çünkü Diyarbakır’dan gece karanlığında geliyorduk. Halk arasında ‘yoğurt treni’ olarak bilinen trene atılan taşlar yüzünden herkes sıkıntı yaşıyordu. Ancak bir gün olsun o köyler hakkında bir işlemin yapıldığını duymamıştım.

Aradan yıllar geçmesine rağmen hala trenlere taş atılıyorsa, demek ki daha çook işimiz var…

Her şeyden önce bu durumları ‘ayıp’ olarak nitelendiriyorum. Gerçekten bu ayıptan kurtulmamız gerektiği kanaatindeyim.

Bazı yerlerde tren raylarındaki somun ve cıvataların da söküldüğü yolunda haberler yaygın medyada yer aldı. Hatta bu yüzden trenlerin devrildiğine dikkat çekildi. Geçen yıl sanıyorum Kayseri yakınlarında meydana gelen tren kazasının nedeni de raylardan sökülen somunlardı veya basın öyle nitelendirmişti.

Bu haberler sadece bölgemizde bu tür üzücü olayların yaşanmadığının göstergesidir. Zaten Batman’ı örnek verirken, sadece bir kentle medeniyetin yakalanamayacağını tahmin edersiniz.

Gelişmiş, diğer tabirle muasır medeniyet seviyesini yakalamış dünya ülkelerinin hiçbirinde trenlere taş atılmadığını biliyorum…’

Evet, başka yazılarımda Batman, Diyarbakır ve Bismil’de trenlerin geçtiği mahalleler ile köylerde özel bilinçlendirme çalışmaların yapılmasını, bildiri ve broşürlerin dağıtılmasını öneriyordum. İmamların hutbelerde, öğretmenlerin okullarda trenlere taş atılması meselesi ile ilgili olarak bilinçlendirme çalışmaları yapmaları gerektiği konusundaki görüşlerimin hala arkasındayım.

Ayrıca trenlere mobese sistemi kurulması, taş atanların tespiti için çalışmalar ve ailelerine cezai yaptırımlar üzerinde de durmuştum.

Önerilerim dikkate alınsaydı, trenlere taş atılma ayıbı hala yaşanmayacaktı…

TCDD yetkililerinin trenlere taş atılmasını engellemeye yönelik ne gibi tedbirler aldıklarını gerçekten bilmiyorum. Ancak bir basın mensubu olarak aldıkları herhangi bir tedbir konusunda bilgi sahibi olmadığımı belirteyim.

Bu ilkelliğe artık son verilmelidir…

O trenlerde seyahat edenler uzaylılar değil, bizleriz, toplumumuzun fertleridirler. Artık bu utanç verici, ilkel dürtülere son verilmelidir. Güvenle seyahat edebilmemiz için gerekli etkin tedbirlerin alınması dileğimle.